Recep Çınar
Geçtiğimiz Pazar günü Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri yapıldı. Cumhurbaşkanı adaylarından 50+1’i yakalayabilen olmadığı için ikinci tura kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasının ardından seçmen 28 Mayıs'ta yeniden sandık başına gidecek. 14 Mayıs seçimleri için bilhassa son iki ay Türkiye seçimlere kilitlendi. Patates de unutuldu, soğan da! Medyanın her çeşidi tam gaz işletildi. Zaten medyanın yüzde doksanı iktidarın emrinde! Buna son yıllarda bir de ‘TROLLER’ eklendi. Sayıları onbinleri bulan sosyal medya trolleri halkı yönlendirmede önemli rol oynuyor. İngilizce bir kelime olan Troll “oltaya takılan yem” anlamında kullanılır. Hedef, kitlelerin düşüncelerini etkilemektir. Sosyal medyada bu hesaplar çok sayıda paylaşım yaparlar. Bazı fikirleri insanlara kabul ettirmeyi hedeflerler. Alaycılık ve insanları birbirlerine düşürmek de bir başka görevleri. Bu seçim döneminde de bunu gördük. Ama Cumhur İttifakı buna rağmen hedeflerine ulaşamadı.
Ülkemizde yaşanan seçim havasını bir başka ülkede görmek pek mümkün değil. Hele gelişmiş ülkelerde seçimler sessiz sedasız. Kavgasız, gürültüsüz. Çevreyi rahatsız edecek program ve afişlemeler görülmez.
Şimdi, 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci seçim turuna 10 gün var. Bu 10 gün belki de daha “hışımlı” geçecek!
İlk turda AKP’nin 16 Bakanı da Milletvekili seçildi. Seçildi ama bu konuda tartışmalar başladı. Şimdi, kafalardaki soru şu; mevcut yasaya göre Milletvekilleri Bakan olamaz! TBMM, 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanmasını takip eden üçüncü günde toplanacak ve ant içerek göreve başlayacaklar. Peki, mevcut Bakanlar ant içince Bakanlıklardan ayrılmaları gerekmez mi? Ant içmeyince Millet Vekillikleri onaylanır mı? “Acaba İktidarın yeni bakanlar grubu hazırda bekliyor mu” diye merak ediliyor. Bazıları da yeni Bakanlar hazır değilse eski Bakanlar ant içmeyi mi geciktirecekler, diye düşünüyor! Çünkü ilgili yasada, “ant içmekten imtina eden milletvekilleri, milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamaz” diyor! Soru içinde soru!
Seçim öncesi vaatlerde bol keseden atıldı! Mesela, AKP Genel Başkanı Erdoğan, en düşük kamu işçi ücretlerinin aylık 15 bin TL olacağını açıkladı. Açıkladı da şimdiye kadar olduğu gibi yapılan zam, birkaç aylık enflasyon karşısında eridikten sonra 30 bin TL olsa neye yarar!
Diğer taraftan bütçe delik deşik! Yılın ilk 4 aylık bütçe açığı 382 milyar TL. Faize akan ise 135 milyar TL! Bunun sonu nereye varır?
Halk arasında çokça konuşulan Nasreddin Hoca hikâyelerinden birinde şöyle anlatılır;
Bir gece Hoca’nın eşeğini çalmışlar. Eşeksiz, Nasreddin Hoca ne yapsın? Önüne gelene yalnızca bu adi hırsızlık vakasını değil, çalınan eşeğinin faziletlerini de anlatıp duruyormuş. Kim yanar Hoca’nın eşeğine? Her ağızdan bir avaz: “Kış uykusuna mı yattın Hoca?” - “ Kapıya niye parmaklık yapmadın?” - “Kapıyı kilitlemeyi mi unuttun yoksa?” … Hoca dayanamamış: “Bre, demiş, hırsızdan yana mısınız, benden yana mısınız? Hırsızın hiç mi suçu yok?” Ülkemizin bugün içine düştüğü ‘hengame’ sadece ülkeyi yönetenlerin suç mu? Seçmen olarak bizlerin hiç mi suçu yok? Allah (cc) bize diğer canlılardan farklı olarak ‘akıl’ vermiş; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan, adaleti zulümden ayırt etme kabiliyeti vermiş. Halk olarak aklımızı gereği gibi kullanabiliyor, akledebiliyor muyuz, düşünebiliyor muyuz?
Rabbimiz Kuran’da öyle diyor; “Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (Enam:50)
“Şimdi size öyle bir kitap indiriyoruz ki (Kuran), uymanız gereken bütün kaideler onun içinde yer aldığı gibi, bütün şerefiniz de o kaideleri tatbik etmenize bağlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Enbiya suresi 10.) “Hayat veren de O, öldüren de O’dur. Gece ile gündüzü aksamadan peş peşe getiren de O’dur. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Müminun suresi, 80)
“Allah’ın indirdiğine uyun” dendiği zaman: “Hayır! Biz, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” derler. Peki, ya ataları aklını kullanamayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise! (Bakara suresi, 170).
Bunlara benzer bizi uyarıcı onlarca ayetler var. Kendimizi kısa bir hesaba çekelim! Müslümanlar (Allah’ın emrine teslim olanlar) olarak neye, kime uyuyoruz? Yaradan, yaşatan, rızıklandıran Allah’a mı (cc) yoksa nefsimize veya birilerinin vaatlerine mi? Böyle olunca sonuç; ömürler ‘seçim’ ve ‘geçim’ derdi ile geçiyor!
Dostça kalın…