Recep Çınar
AKP Genel Başkanı Erdoğan, 18 Haziran’da yapılması gereken seçimleri, 18 Haziran tarihinin üniversite sınav tarihiyle çakışması, Hac farizasının yerine getirildiği bir döneme denk gelmesi ve okulların tatil olması… gibi nedenlerle sağlıklı bir tarih olmadığını, alternatif olarak da 14 Mayıs'ı değerlendirdiklerini söyleyerek seçimlerin 14 Mayıs’ta yenilenmesi kararı aldığını açıklamıştı.
Bir bakıma oldubittiye getirilmeye çalışıldı! Çünkü ekonomi çökme noktasına gelmişti. Zira halk, patates ve soğanı bile gramla almaya başlamıştı. Et ve mamullerini ancak kasap vitrininde görüyordu. Ara sıra yapılan Memur, İşçi ve Emekli zamları enflasyon karşısında değil aylarca, birkaç hafta bile dayanamıyordu! Bu olumsuz durum karşısında bir kez daha iktidara “nasıl gelebilirim” diyerek seçimleri bir an önce yapmanın yollarını aradı. Çünkü siyasette bir gün bile çok önemli! Sayın Erdoğan Kasımpaşa diliyle milleti 21 yıl oyaladı!
Bir çiftçi vatandaşa; “Ananı da al git” dedi, çiftçiler köylerini terk etti! "Millet olarak aşamayacağımız engel yoktur" dedi. Her saha engellerle doldu! "Bizim sözümüzde de, gönlümüzde de, içimizde de ayrım yoktur" dedi. Ama ihaleler hep yandaşlara verildi, işe alımlarda ‘mülakat’ usulü ile yandaşlara öncelik tanındı.
Sayın Erdoğan, Sultangazi mitinginde kürsüye çıktığında teknik bir aksaklık nedeniyle mikrofonu çalışmadı ve Erdoğan'ın konuşması duyulamayınca, teknik ekibe, "Ya Orhan bunlar manyak mıdır nedir? Bana küfür ettirtmeyin" diyerek “Kasımpaşa” usulü ile uyardı!
AKP zihniyeti rakiplerini “rakip” olarak değil, hep “düşman” olarak gördü! Olmayacak iftiralar, yalanlar, suçlamalar, ayrıştırmalar… Ondan da öte tehditler yağdırdılar! Cumhur ittifakının ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli, son günlerde Millet ittifakını hedef aldığı bir açıklamasında; “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” diyor. Dünyada böyle bir ülke var mı? Hatta Millet İttifakı Partilerinin HDP ile işbirliği yaptıkları iftirasını da attılar. Ama ortada bir ispat, delil yok! Aksine, kendileri HDP ile ortak hükümet bile kurdular! Ne zaman ve nasıl mı? 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde AKP, 2002 seçimlerinden sonra ilk kez parlamentodaki tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetti. MHP daha baştan koalisyon yolunu kapattı. Bahçeli, AKP-HDP ya da AKP-CHP-HDP koalisyon hükümeti ya da bunlar olmazsa en erken tarihte seçim önerdi. AK Parti, CHP'yle koalisyon görüşmelerini başlattı. ‘İstikşafi’ görüşmelerle koalisyon hükümeti kurulması için gereken süre dolduruldu. Sonrasında da Anayasa gereği geçici seçim hükümeti kuruldu ve 1 Kasım 2015 tarihi için erken seçim kararı alındı. HDP'li iki bakanın da (Avrupa Birliği Bakanı Müslüm Doğan ve Kalkınma Bakanı Ali Haydar Konca) içinde yer aldığı AKP+ HDP seçim hükümeti kuruldu. Bu, ne çabuk unutuldu! HDP ile esas işbirliği yapan AKP’nin kendileri.
Seçim sürecinde haddi aşan söylemler oldu. Onları kenara koyalım! Her şeyin hesabı bu dünyada görülmez. Ölüm var, ahret var ve de hesap var! Bu dünyada alıp verdiğimiz nefesin bile hesabını vereceğiz. Hem de adil bir mahkemede!
Cumhurbaşkanı Adaylarının aldıkları oylar geç saatlere kadar netleşmedi. Oylar kafa kafaya gidiyordu. Bu da seçimin ikinci tura kalacağını gösteriyordu! Zaten Erdoğan’ın planı da bu! Edirne’de Milletvekili seçiminde bir değişiklik olmadı; CHP 2, AKP 1, İYP 1.
Birinci tur sonunda olmasa da ikinci tur sonunda yeni bir döneme gireceğiz. Bu yeni dönemde hiçbir şey yapılamazsa Almanya örnek alınarak 77 yıldır koalisyon hükümetleri ile yönetilen bu ülkeyi yönetenler ne yaptı da 27 ülkenin (AB) lokomotifi oldu? Nasıl oluyor da bir trilyon 150 milyar Avroluk ihracat yapıyor ve 850 milyar avroluk ithalatla yetiniyor?
Bunun birçok sebebi var! Benim gördüğüm iki önemli sebep şu; 1945 yılında sona eren ikinci dünya savaşı sonunda taş taş üstüne kalmayan Almanya, önce üretim ve istihdama yönelik yatırım yaptı ve 15 yıl içinde başka ülkelerden işçi alır hale geldi. İkincisi ise hangi parti mensubu olursa olsun koalisyonla da olsa iktidara geldiğimizde , “biz ülkemize ve milletimize nasıl daha iyi, faydalı hizmet ederiz” anlayışı taşıyor. Biz, toplum olarak aynı delikten defalarca ısırıldık! Umarım, artık aklımız başımıza gelir! Yoksa Temel’in durumuna düşeriz!
Temel bir gün adamın birini tabanca ile vurup öldürüyor. Mahkemede hâkim karşısına çıktığında, bunu neden yaptığı soruluyor. Kendisini cezadan kurtaracak bir sebep yok. Hâkim de idam kararı vererek kendisine “son sözün nedir” diye soruyor. Temel de “Ha bu bana ders olsun” diyor!
Biz de 21 yıl sonra “Tek Adam” sisteminden kurtuluruz, İnşallah. Tek adam yönetimi ile kaybettiklerimiz de bize ders olsun!
Dostça kalın…