Dünya Bankası 2023 yılı Mart ayı sonunda “GERİLEYEN GLOBAL BÜYÜME POTANSİYELİ” başlıklı 550 sayfa rapor yayınladı. Bu raporda, küresel ekonominin enflasyona yol açmadan büyüyebileceği maksimum uzun vadeli oranın 2030’a kadar 30 yılın en düşük seviyesine ineceği kaydedildi.
Raporda, büyümedeki zayıflığın muhtemelen 2020'lerin geri kalanına da yayılacağını savunuyor. Finansal krizler büyük ekonomilerde patlak verirse ve özellikle küresel bir durgunluğu tetiklerse bu durum daha da belirgin olabilir. Son yirmi yılın deneyimi, finansal krizlerin ve durgunlukların büyümeye kalıcı zararlar verdiğini göstermiştir; bu, halihazırda mevcut trendlere gömülü olan büyümenin ana itici güçlerindeki zayıflıkları artıracaktır. Ayrıca, son on yılda sıklıkla olduğu gibi, gerekli politika müdahaleleri ertelenebilir, öyle ki 2020'lerdeki küresel büyüme bir kez daha hayal kırıklığı yaratabilir.
Önümüzdeki on yıldaki büyümeyi bir öncekinin ortalamasına geri getirmek muazzam bir kolektif politika çabası gerektirecek. Ulusal düzeyde, bu çaba, bu ekonomilerin çok çeşitli politikalarda kendi en iyi 10 yıllık rekorlarını tekrar etmelerini gerektirecektir. Küresel düzeyde, büyümenin karşı karşıya olduğu birçok zorluğun sınır ötesi doğası göz önüne alındığında, politika tepkisi daha güçlü işbirliği, daha büyük finansman ve özel sermayenin seferber edilmesi için yeniden enerjilendirilmiş baskı gerektiriyor.
Son üç yılda, COVID-19 salgını ve Ukrayna'daki savaş dahil olmak üzere büyük şoklar küresel ekonomiyi hırpaladı. Ülkeler pandemiden zarar gören işletme ve bireylere gerekli desteği sağladıktan sonra döngüsel politikalar daraltıcı hale geldi. Enflasyonda son iki yıldaki hızlı artış, küresel para politikasının son kırk yılın en sert sıkılaşmasına yol açtı. Maliye politikası, borç seviyelerinin tarihi zirvelere ulaştığı 2020 küresel durgunluğu sırasında hükümet bütçe dengelerinin önemli ölçüde bozulmasının ardından daha az destekleyici hale geldi. Bu çoklu olumsuz şoklar ve sınırlı politika alanı arasında, küresel ekonomi son üç yılda küresel bir durgunluğun ardından en keskin büyüme yavaşlamasını yaşadı.
Politika yapıcılar bu kısa vadeli zorluklarla yüzleşirken bile, oldukça önemli olan daha uzun vadeli bir gerileme sessizce demleniyor: uzun vadeli büyüme beklentilerinde sürekli bir düşüş. Son on yılda, hem gelişmekte olan ülkelerde hem de gelişmiş ekonomilerde büyüme keskin bir şekilde yavaşladı. Küresel büyüme, 2010'daki yüzde 4,5'lik son zirveden 2023'te öngörülen yüzde 1,7'ye geriledi. Yavaşlama yaygındı: Gelişmiş ekonomilerin yüzde 80'inde ve gelişmekte olan ülkelerin yüzde 75'inde, ortalama yıllık büyüme 2011-21 döneminde 2000-10'dakinden daha düşüktü. Kişi başına düşen gelir artışı, 2000-10'da yüzde 4,9'dan 2011-21'de yüzde 3,5'e, 1,4 puan geriledi. Kişi başına düşen gelir artışı da 2000-10'da yüzde 2,9'dan 1,2 puan azalarak 2011-21'de yüzde 1,7'ye geriledi.
Kutuplara bölünen dünyada ticaret hacmi genişlemekte zorlanacağı gibi, GOÜ’in GÜ yakalamaları için en büyük fırsat olan hizmetler sektörü de teknolojiye aç kalır, güdük kalır.
Bu risk unsurları 2020-2030 döneminde global büyümeden yıllık 0.2-0.9 puan arası çalabilir ki kesinlikle stagflasyon anlamına gelir.
İnsanlığın karanlık çağında yarısı asgari ücrette çalışan, yarısı da yarım kuru ekmeğe bedel emekli maaşıyla çile çeken nüfusunu nasıl kurtaracağını düşünmeli.
Anadolu iklim değişikliğinden en çok etkilenecek coğrafi bölgeler arasında yer alırken, 10 yıl sürecek bir karanlık çağ, Orta Doğu, İran ve Kuzey Afrika’dan tonla göç getirecek.
2020-2030 döneminde 2009 ve 2020 resesyonları, iklim değişikliğinin gittikçe tırmanan maliyeti, Covid-19 pandemisinin hasarı ve halen süren Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz yan etkilerinin bedelini ödeyeceğiz.