Yüz yıllık Cumhuriyet Dönemimizin son seçimini 14 Mayıs 2023 günü yapacağız. Dönem içinde Ülkemiz Yerel ve Genel çok sayıda seçimler yaşarken yedi kez de Anayasa değişikliği nedeniyle sandık başına gitti.
Her seçimin kendine has önem ve özelliği vardı, ama bu seçim hepsinden farklı ve önemlidir diye düşünüyorum. Çünkü, 16 Nisan 2017 de Anayasada yapılan 18 maddelik referandum değişikliği ile Yönetim sistemimiz değişti. Dünyada benzeri olmayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile bütün vesayet kalıntılarından ülkemizi kurtaracak büyük ve daha güçlü bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğiz, Başkanlık gelecek Türkiye uçacak, verin yetkiyi görün etkiyi dediler, Türk tipi başkanlık sistemi dedikleri, Her şeyin tek adamın yetkisinde toplandığı, Ucube bir sistemle yönetildik beş yıldır. Ne büyüdük, ne güçlendik, ne de uçtuk! Halkın ve Ülkenin durumu ortada…
Demokratik denge unsurlarının yeterince güçlü olmadığı toplumlarda Başkanlık kolayca otoriterliğe, diktatörlüğe yol açabiliyor. Örnekleri çoktur. Görülmüştür ki bu sistem ülkemiz için yararlı olmamıştır. Meclisin denetleme yetkisinin kalktığı ve etkisizleştirildiği, Başbakanlığın olmadığı, Bakanların atama yoluyla getirildiği, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kamu tüzel kişiliğinin kurulduğu, Bakanların sorumlu olmadığı, haklarında gensoru verilemediği, YSK kararına göre kamu görevlisi sayılmadıklarından bu seçimde istifa etmeden Vekil adayı olabildikleri, Devlet olanaklarını propaganda aracı olarak kullandıkları bir süreç yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanının partili olması, Devletin parti devleti haline dönüşmesi, Atamalarda liyakatin olmaması, Yürütme-Yasama-Yargının bir aklın kontrolünde olması, Yargının siyasallaşması, Bütçenin Meclis tarafından değil Cumhurbaşkanı tarafından yapılması, Başta Merkez Bankası olmak üzere, Ekonomik istikrarda etkili kurumların bağımsız olmaması, denetimsiz varlık fonu kurulması ve uygulamadaki sayılamayacak kadar çok sayıdaki hatalar sonucu bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum hiç te iç açıcı değildir.
Dünya devletleri daha çağdaş, daha modern uygulamalar arayışında iken biz ileriye değil geriye bakan bir sistemle yönetilmeye mecbur kalıyoruz. Paramızın sürekli değer kaybettiği, Yokluğun, yoksulluğun, enflasyonun arttığı, Gelir dengesizliklerinin, vergi adaletsizliklerinin zirve yaptığı, Adaletin olmadığı, Güven ortamı olmadığından ekonominin düzelemediği, İç ve dış borçların arttığı, İşsizliğin gündemden düşmediği, İşe girebilmek için parti üyeliğinin ve torpilin arandığı, Devlet kaynaklarındaki savurganlığa, lükse şatafata itibardan tasarruf olmaz anlayışıyla dur denilemediği, Hesabı sorulamayan, gücü elinde toplayanların kararına bırakılan rekor örtülü ödeneklerin bilinmezliği, Ülke kaynaklarının çarçur edildiği, Yabancıların, sığınmacıların sayılarının her geçen gün arttığı, Kaynaklarımızın satıldığı, Üretimin düştüğü, İthalat İhracat dengesinin bozulduğu, Belli kesimlere teşvik verilerek halkın yoksullaştırıldığı, Başta tarım olmak üzere diğer sektörlerde planlamanın olmadığı, İnsani yaşam standardı gereği refahın sağlanamadığı bir ortamda sandık başına gideceğiz.
Bu ortamda bir de şu seçim garabetlerine bakalım. Her şeyden evvel bu ucube sistemin getirdiği ittifaklar tam bir curcuna. Meclisin etkisizliğine ve yükü hafiflemesine rağmen 600 vekilin ülke için fazla olduğu kanaatindeyim. Madem bu ülkede kamu görevinde bulunanlar 65 yaşında resen emekli ediliyor. Bu niye siyasette işlemiyor? 21 yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidar Seçim yasasını ve Siyasi partiler yasasını değiştirmedi. Ancak bu seçimler yaklaşınca mutfağında hazırladığı seçim yasa değişikliğini meclisten geçirdi. Küçük partilere tuzak kurdular ama bu tuzağa kendileri düşecek gibi görünüyor.
Eskiden seçim kararı alındığında İçişleri, Adalet, Ulaştırma Bakanları istifa eder yerlerine bağımsız kişiler gelirdi. Bu seçimde yok. Sistem böyle olunca Anayasa ve yasalar da bir kenara.. Bakanlıklar seçim ofisi oldu. Seçim çalışmaları için kullanılıyor. Bakanlar devlet kaynaklarını parti kaynağı olarak kullanıyor, miting yapıyor. Halkın vergileriyle TRT yanlı yayın ve propaganda yapıyor. İktidar partisi Genel Başkanı da Devlet imkanlarını kullanırken, ona son ana kadar hiçbir yasak ve kısıtlama olmaz iken, Muhalefet partilerine ve Cumhurbaşkanı adaylarına bir haksızlık yapılmış olmuyor mu? Demokrasilerde seçim Onurlu, Haysiyetli ve Adil olursa güzeldir.
Bu süreçte İftar sofralarında siyaset yapılırken, meydanlarda ve söylemlerde din siyasete alet ediliyor. Karalamalar, çamur atmalar, meydanlarda yüksek perdeden bağırmalar var hızıyla devam ediyor. Seçim günü yaklaştıkça daha da artacağa benziyor. Siyaset realite üzerinden yapılmalı, Ayrıştırma, küçük görme, eleştiri yerine hakaret etme, Ötekileştirme, Aidiyetler üzerinden siyaset yapma Türkiye için utançtır. Cumhuriyete hakarettir. Bu anlayış kesinlikle terk edilmelidir.
Netice itibarıyla bu ucube sistemde seçim garabetleriyle dolu bir seçime gidiyoruz. Milletvekillerini seçeceğiz, Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Ama en önemlisi bu ucube sisteme dur mu diyeceğiz? Yoksa devam mı diyeceğiz? Karanlığa mahkum mu olacağız? Yoksa geleceği aydınlık bir ülkenin yolunu mu açacağız. Kullanacağımız oylarla tercihimizi yaparken çok ta önemli bir karara imza atacağız. Şimdi ülkenin geleceği seçmenin elinde.
Sağlıklı düşünmek zorundayız.