Recep Çınar
Ramazan ve Bayram geldi geçti ve gündemden düştüler. Üç ay kadar önce (6 Şubat 2023) yaşanan ve (resmi rakamlara göre) 50 binin üzerinde insanımızı kaybettiğimiz deprem gündemden düşmese de pek konuşulmaz oldu. Bunca insan üç aydır olumsuz hayat şartları içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Deprem dışı bölgelerde bile vatandaşın derdi “geçim” olmakla beraber gündeme “seçim” hâkim!
Türkiye, bir asırlık Cumhuriyet döneminde bu tür gergin atmosferde bir seçim yapmamıştır. 14 Mayıs’a gün sayarken, siyaset iyice harlandı!
Siyasiler, yanlış ve hataların konuşulmasının çok ötesinde “kirli gömlekleri” sergileyip rakipleri aşağılama, hatta düşman konumuna getirme aşamasındalar. Bu tür seçim atmosferi gelişmiş bir ülkede pek değil, hiç yaşanmaz!
Ama biz farklıyız! Farkımız ise bin yıllık medeniyet değerlerimizden uzaklaşmamızdır!
Bizim medeniyet değerlerimizde her işte “ahlak” öne çıkar. Her sahanın ahlaki ölçüleri olduğu gibi siyasette de önce ahlak olmalı. Ahlak varsa olumlu ve ılımlı siyaset olur. Bizim değerlerimizde siyasette diğer partileri düşman görmek yoktur. Onlar ancak senin rakiplerindir. Onların usulünce yanlış ve eksiklerini söyleyerek eleştirebilirsin. Yalan ile, İftira ile, Provokasyonlarla, Aşağılamakla … siyaset olmaz, bir yere de varılmaz.
Milli Gazete’nin aylık neşrettiği ve yazarlarının çoğunlukla kadınlar olduğu “MAAİLE” dergisi, Nisan 2023 sayısını ağırlıklı olarak Ramazan ve depreme ayırmış. 6 Şubat depremini geniş bir çerçevede ele alan yazıları ile adeta arşivlik bir kitapçık oluşturulmuş.
Dergide yer alan bazı yazıların özetlerini okuyucularımla da paylaşmak istedim!
TÜRKAN ÇİĞDEM: Ölüm Gidene Değil Kalana Zor!
“Her canlı ölümü tadacaktır. Bu dünya misafirhanesinde hepimiz bir yolcuyuz. Vaktimiz geldiğinde elbette esas yurdumuza döneceğiz. Bir de yaşadığımız ani toplu ölümler var ki… Kalana daha zor! İnsan kendi değerinin farkında olmadan bir hayat yaşıyor çoğu zaman. Rabbinin insan için biçtiği en yüksek değeri fark etmeden geçiyor dünyadan. Rabbimiz de belli zamanlarda hatırlatıyor bunu. Hayatın ve ölümün ne için olacağını.”
ELİF ÖRS: Yer Haberini Verdiği Zaman!
“Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, ‘Ona ne oluyor?’ dediği zaman, işte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.”
“Peygamberlerin izlerini sürdüğümüz şehirlerimiz yıkıldı. İnsanlığa inşirah (gönül açıklığı) olan haberleri getiren Peygamber Efendilerimizin yurtlarına ağlıyoruz. Emanetlerine sahip çıkamamamın utancını taşıyoruz.”
HABİBE ALPAY AYDIN: “Tekyürek” Dediler, Damlaya Damlaya Rant – Yürek Oldu!
“Deprem bölgesi evet, çok büyüktü ama deprem bağıra bağıra gelmişti! Çünkü deprem gelecek diye şiddetine kadar ilgili jeolog Profesörler tarafından 20-25 yıldır her fırsatta zaten uyarılıyordu. O zaman elini vicdanına koyan her Allah kulunun; ‘E, hazırlığınız nerde?’ diye sorma hakkı doğal olarak doğuyordu.”
“Acıları siyasi ranta tevil ve tahvil etme eylemi, en yetkili bakan tarafından icra edilip; devlet olarak değil, ‘Cumhur İttifakı tüm teşkilatlarıyla bölgededir’ şeklinde söylenirken; muhalefet siyasi emel gütmekle itham ediliyordu.”
“İnternet trolleri tarafından sanki yardım ediliyormuş gibi yapıldığı, Whatsap grupları kurulup, hükümetin acziyeti, troller eliyle örtülmeye, insanlar manipüle edilmeye çalışılıyordu. Kurtarılabilecekken göz göre göre ölenlerin miktarı binleri buluyor, açıklanan rakamları karşılaştırınca can kaybı sayısının açıklananın çok üstünde olduğu anlaşılıyordu. Çadır yoktu, içme suyu yoktu, tuvalet-duş imkânı bile yoktu… Onun yerine; gönüllülerin ilk andan itibaren koşup yaptıkları yiyecek giyecek yardımlarıyla sanki kendileri yapmışçasına övünmek vardı.
Çok sonra öğrendik ki, dışarıdan çadır beklenirken meğer AFAD altında güçsüzleştirilen 150 yıllık köklü kuruluş KIZILAY’ın elinde çadır varmış ve bölgeye aktarmak için ilk 2,5 gün hiçbir şey yapmamış. Yardım olarak göndermesi gereken çadırları, devletin tepesi olarak kavga ettiği Haluk Levent’in AHBAP’ına 46 milyona satmış.”
“İddialar çok ciddiydi ve denilene göre; her yıl Saray’da toplanıp ağırlanan yandaş partili muhtarların bir kısmı, ortaya çıkmıştı ki bağışlara el koyup sadece kendi partilisine veriyor veya depolayıp kimseye koklatmıyordu.
Kızılay’ın eski başkanının kameralar önünde yaptığı matematik hesabına göre ise; ayrılan personel gideri ile kişi sayısı çarpma bölmeye tabi tutulduğunda (iddiasına göre kişi başı 300 bin TL gibi) inanılmaz maaşlar alınmıştı ve karşılığında bölgede yeterli performans niye gösterilememişti?
Görgü şahitlerinin ve depremzedelerin gözünden görünen oydu ki; tam bir koordinasyonsuzluk ve karmaşa yaşanıyor, bizzat İçişleri Bakanı ağzından üstelik Meclis tutanaklarıyla AFAD’ın 7238 kişilik ekibinin ve hazırlığının yetersizliği itiraf ediliyordu.”
“Her şart ve durumda korunup kollanan ‘BEŞLİ ÇETE’ (diye adlandırılan yandaş şirketler) hem TV ekranlarından milyonlarca liralık reklamlarını beş kuruş vermeden yaptılar hem de bağışladıklarını iddia ettikleri (kazandıklarına göre devede tüy bile olmayan) bağışları ceplerinden çıkmadı. Çünkü o bağışları da vergiden düşürüleceği açıklanmıştı. Oysa biz tüm Avrupa’nın 6 asır ayakta alkışladığı efsane isim İBN-İ SİNA’dan biliyorduk ki; iyiliğin şartı beşti ve tez olmalıydı. Gözde büyütülmemeliydi. En önemlisi de sürekli olmalı ve yerini bulmalıydı. Tıpkı Milli Görüşçü kuruluşların yaptığı gibi.”
SELİME SÜMEYYE ABATAY: “Her Afet Bir Mesajdır!”
Deprem adeta “sesimi duyan var mı” diye bize seslenmiş oldu. Bizim depremle ilgili çıkarabileceğimiz en büyük ders bu. Peki, sesi neydi? Bizi gerçeğe davet etmek!
“Hayatlarımızı inşa ettiğimiz dünya büyük bir sarsıntı yaşadı. İnandığımız, emek verdiğimiz, sevdiğimiz pek çok şey enkazın altında kaldı. Hayatımızı idame ettirmek için varlığını zaruriyet olarak gördüğümüz şeylerin aslında çok da kıymetli olmadığını idrak ettik. ‘Başımıza asla gelmez’ dediklerimiz bizim sevdiklerimizin, yakınlarımızın başına geldi. Kimimiz büyük mucizelerle kurtulurken, kimimiz bir saniyede kaybetti her şeyini. Dünyamız alt üst oldu. Haliyle bir anlam ve mana arayışı içerisindeyiz.”
Deprem ile ilgili Psikolog Bayram Ayaz Hoca ile yapılan söyleşi de ise özetle şunlara değiniyor;
“Depremde hep fiziksel yaraları konuştuk. Fay hatlarını, yıkılan binaları, enkaz atında kalan canları konuştuk. Fakat hasar gören sadece madde değildi. ‘Ruh ve beden paraleldir’. Beden zarar görürse ruh da zarar görür’.
Ruhuyla yaşayan insanlar sevgiyi, iyiliği, merhameti ötekine karşı diğerkâmlığı yani empatiden öte olan yardımlaşma duygusuna sahip olan insanlar bir başkasının acısını kendi benliklerinde hissederler. Bu kapitalist dünyada kendi egosu etrafında dönüp duran insanların anlayamayacağı bir şeydir.”
NAZMİYE GÜLBAŞ: Deprem Değil, İhmal Öldürür!
“Osmanlı’da evler ve şehirler, çevredeki her canlının hakkını gözeterek, mahremiyete dikkat edilerek hem de komşu evlerinin güneş vs. gibi ihtiyaçlara engel olmayacak şekilde inşa edilirdi.”
(Günümüz Türkiyesinde ise çarpık zihniyetlerin uygunsuz plan ve projelerle, çarpık yapılaşmalarla şehirler yaşanmaz hale getirildi, tarih de yok edildi! Komşu hak ve hukuku gözetilmedi. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde 2 katlı bir binanın yanına 3-4 katlı bina değil, 50 Cm. daha yüksek bina yaptırmazlar! Bizim birçok tarihi 1-2 katlı binalarımızın bitişiğine 4-5 katlı binalar yapıldı. Ben şahsen bunu yapanlara hakkımı helal etmiyorum!)
HATİCE KİRKİN KAYA: Depreme Dayanıklı Fikirler!
Devlet insanlara hizmet etmek için var olan bir teşkilattır. Hükümetler devlet gücünü her konuda birilerinin çıkarı için değil, gardiyan olmak için değil; milletine hizmet etmek için, garson devlet olmak için kullanmalıdır.
Dünya tarihi depremlerin meydana getirdiği sayısız örnekler sunmakta. Allah’ın akıl verdiği insan bu yaşanmışlardan örnek alarak tedbir almaya gayret eder. Nefsine uyarak değil, Allah’ın çizdiği sınırlar dâhilinde çözümler üretir. Böyle olursa toplumlar huzura erer. Temennimiz bu felaketin bizim için bir milat olması. Bütün ülkede yapı denetim mekanizmalarını tam da olması gibi çalıştırarak estetik, dayanıklı ve yaşam kalitesini yükselten yapıların inşa edilmesinin miladı.”
Ne diyordu Rabbimiz, “Zilzal” Suresinde;
Evet! MAAİLE Dergisinde Kadın yazarlarının “Deprem” ile ilgili kaleme aldıkları yazılarından tabir caizse “cımbızlama” yaparak özet çıkardım. MAAİLE Dergisindeki bu yazıların bütününün okunması tavsiye olunur.
Dostça kalın…