Buna benzer olayı ben çocukken duymuştum. Yaz aylarında eniştemin terzi dükkanına yaz çıraklığına giderdim. Terzi dükkanları muhabbet sevenler için ideal yerlerdir. Yerine göre akşam üzerleri tavla da oynanır, şarapta içilirdi.
İşte o yıllarda eniştemin dükkanına gelen adını yazmayacağım bir abi vardı. Bizzat anlattı. Yerde kar varken ki o yıllarda kar yağdığında en az 15 gün yerde kalırdı. Bu ağbi bi şişe şarap almış, paltonun altına sıkıştırmış. Kar da kayıp düşünce kendi ifadesine göre; Şarap şişesini kırmamak için kolunu kırmış. Üç ay kolu askıda gezmiş.
Bu ağbi Yıldız Teknik’te okumuş. Bir gün bir resim gösterdi. Üç genç Taksim anıtının önünde gülerek poz vermişlerdi. Bakma güldüğümüze ayakkabımın altı delikti. Evden çıkarken karton filan kesip koyuyordum ama biraz yürüyünce veya veya ıslanınca ayağım yine buz gibi yere basıyordu. Pençe yaptırmaya para da yoktu.
O yıllar öyleydi. Yamalı giyinmek ayıp değildi. Kirli giyinmek ayıptı.
Bu ağbi ufak bir devlet mensubuydu. Nasıl aldıysa eski bir araba almıştı. O yıllarda Edirne’de araba sayısı çok azdı. Arabasının birçok kusurunu yanında önemli bir kusuruda direksiyon sola dönmüyormuş.
Kale içinde bir evde oturan ağabeyimiz hep sağa giderek evini buluyormuş.
Bu yazının yazılma sebebi de bu: HEP SAĞA GİDEREK, SOLDAKİ EVİ BULMAK.
Ne demek istiyorsun Erzurum Ercan diyorsunuz gibi hissediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU baktı ki halkın direksiyonunu sola döndüremiyor. Hep sağa giderek arabayı CHP önüne park etmeyi deniyor.
Her işin hayırlısı.
Kalın sağlıcakla.