Ahmet Acaroğlu
DOSTLUK  VE VEFA    
Yayın Tarihi: 22 Mart 2023, Çarşamba
Diğer Yazıları

 “Maviye çıkardı çocukluğumuz. Ne yana dönsek umut, kime tutunsak vefa. Çaldılar ceplerimizin çocukluğunu...” demişti şair. Ah  Attila İlhan ah! Nasıl da yalın ve içten dile getirmiştin kaybolan  değerlerimizi.  

     Maviye uyanmıştık ana rahminden. Üstümüzden bulutlar geçerdi sarmaş dolaş, pamuklar kadar beyaz. Annemizin dilinde kaderimizi süsleyen binlerce niyaz.  Bahçeli evlerin her biri, çiçek ve kuş cennetiydi. En güzel ninnileri annelerimiz söylerdi, bir de dalları kerpiç evlerin küçük pencerelerini okşayan iğde ağaçlarına konan bülbüller ve üveyikler. Nasıl da güzel kokardı o bahçeler, o evler, o mahalleler. Ne kadar vefalıydı akrabalar, komşular, arkadaşlar. Herkes birbirine sevgi ve tebessüm borçluydu sanki o zamanlar. 

    Attila İlhan’ın serzenişini ve derin üzüntüsünü, dijital kuşatmanın esiri olmuş bugünün çocuklarının anlaması imkansız. Geçti gitti o güzelim zerafet  ve nezaket devirleri. Artık bir zevksizlik, bir lümpenlik, kabalık ve ahlaksızlık sarmalında, bize ait olmayan bir hayatı normalmiş gibi  benimsemeye zorlanıyoruz. Başardılar da bunu. O eski aile dayanışması kalmadığı gibi, çekirdek ailede gözlemlediğimiz çürüme ve dağılma, korkarım ki  milli birliğimiz için  de artık bir tehdit boyutundadır. 

    Bugün düne göre daha modern imkanlara sahip olduğumuz bir gerçek. Neredeyse mezralarda bile kerpiç ev kalmadı. Herkesin elinde akıllı denilen pahalı telefonlar, altında ayağını yerden kesen motorlu taşıtlar, evlerde tv’ler, bilgisayarlar, teknolojik araç gereçler. Buna rağmen dağılan aile yapımız, saygı sevgi ve adaptan bihaber aile ilişkilerimiz, unutulan komşuluk hukukumuz, artık bayramlarda bile bir araya gelemeyen,( gelmeyen) unutulmuş akrabalıklar, bir kıdım miras için biten kardeşlikler, say say bitmez bu kepazelikler. 

    Dostluklar yerini düşmanlıklara bıraktı. Bunalım toplumu olduk adeta. Halbuki bunalım batılı toplumlara özgü bir davranıştı. Rahmetli Fethullah Gemuhluoğlu’nun deyimiyle;” Biz yaratılmış tüm varlığa dosttuk, dost olmalıydık. Bizim hüznümüz sadece Allah içindi ve Allah’aydı.” Tanzimatla beraber aklın ve bilimin sonsuz imkanlarını yeniden hatırladık ama dinimizin bize bahşettiği varoluşun sırlarını, imanın ve dergahın sunduğu sonsuz mutluluğu ve ebedi huzuru kaybettik. Doğu ile batı arasında kaldık. Aslında ne o, ne de bu olabildik. Keşki biz olarak kalabilsek ve kendi medeniyet tasavvurumuzu geliştirerek, Türkün başbuğu Mustafa Kemal’in dediği gibi ;” Atinin medeniyet ufkunda bir güneş gibi parlayabilseydik. Olmadı, beceremedik bunu.  

    Kendimizle barışmamız, tarihsel tecrübelerimize dayanmamız ve ırkımızın asaletine güvenmemiz gerekiyor. Şayak kalpaklı, mavi gözlü devin Çanakkale’de, Anafarta’larda, Conkbayırı’da, Sakarya’da, Dumlupınar’da destanlaşan kahramanlığının sırrı buradadır. Dünyaya kafa tutan bir liderin ve ona inanarak özgürlük ateşini yakan bu aziz milletin başarmasındaki sır burada gizlidir. 

   Topluma örnek olması gerekenlerin bu konuda hassas ve uyanık olması gerekmektedir. Oysa gözlemlediğimiz davranışlar, maalesef kavga ve ayrıştırma, kamplaştırma ve ötekileştirme temellidir.  Siyaset adamlarının üslubu hakaret, kin ve nefret içerikli, tavırları kavga ve düşmanlıktan besleniyor. Bizde barışa köprü olması gereken spor sahaları  bile “ ölmeye, ölmeye geldik!”, ”vur vur inlesin!” sloganları ve (kadın erkek farketmiyor) ağıza alınmayacak küfürlerle adeta savaş meydanına  dönüyor, döndürülüyor. Herkes birbirinin gözünü oymaya, fırsatını bulan devletin hazinesini soymaya çalışıyor. “ Evvel yoğ idi, işbu rivayet yeni çıktı!” diyor Ziya Paşa. Yahu koca Osmanlı’yı “dış güçler” değil, biz batırdık biz! Neden hiç ibret alınmaz, bunu da anlamış değilim. Bu gidişattan siz de rahatsız olmuyor musunuz dostlar? Nereye gidiyor, nereye savruluyor bu toplum?!  

    Ah o güzelim kültürümüz. Söz verdik mi bir kez, ölsek bile dönmezdik biz. Komşuyu akrabadan yakın bilirdik biz. Analar sığınılan liman, babalar arkamızı yasladığımız kocaman bir dağ idi yaşantımızda. Bırakın yüksek sesle bağırıp çağırmayı, onlara öf bile demez, yanlarında ayak uzatıp yatamazdık be. Yahu bırakın insanı, yaralı yaban hayvanları  bile bizim merhametimiz ve sevgimizle iyileşirlerdi. Nerede mazlum bir halk varsa onun çaresi biz olurduk, umudu biz. Onun için adımız “Vefalı Türk “e çıkmıştı. Gözü yaşlı mazlumlar Kafkaslarda, Balkanlarda askerimizi görünce; “Vefalı TÜRK geldi yine/ Selam Türk’ün bayrağına” diyerek yollara dökülürlerdi.     

      Biraz özele indirgeyerek bir ziyaretten bahsetmek istiyorum. Çok değerli hocalarımız vardı üniversitede. O yıllarda tam idrak edemesek bile yine de farkındaydık. TÜRKOLOJİ alanında hepsinin dünya çapında birer yıldız olduğunu yıllar daha iyi öğretti bize. Yine birer birer, yıldızlar gibi kayıp gittiler dünyamızdan. Prof.Dr.Birol Emil hayatta çok şükür. Prof.Dr.İnci Enginün de. Kısa aralıklarla oğlunu ve eşini kaybeden Birol hoca Mürefte’li. Onun da rahatsızlıkları var. Müslim ziyaret isteğimizi belirtip randevu alınca, İhsan ve Hüseyin arkadaşlarımızla birlikte hocamızın evine gittik. Nasıl mutlu olduğu gözlerindeki ışıktan ve sohbetindeki akıcılıktan belliydi. 

     Sanki Kartal’da hasta yatağında değil de Beyazıt’ta üniversitedeki sınıfta şiir tahlilleri yapıyordu. Öyle bir an geldi ki; içinde düğümlenmiş duyguları bizimle paylaşarak hasretine kapı araladı. ”Ne dostluktan, ne vefadan eser kaldı. O eski dostlar yok artık! Çağımızın insanı yalnız. Biz böyle değildik!” dedi. “Vefa ve minnet vicdanın belleğidir.” diyor Dücane Cündioğlu. Hem güzel, hem de vefalı olmak ne büyük mutluluktur. Zaten 50 yıl sonra İstanbul’da, her ay değişik bir mekanda eskimeyen dostları özlemle bir araya getiren de bu duygu değil midir? O nedenle Türkolojideki bizim sınıfına “efsane” sıfatını yakıştırıyorum ben. 

    Vefa İstanbul’da bir semtin adıdır. Şehirlerin de, semt ve mahallelerin de ruhu vardır. Yani vardı bir zamanlar. Koca İstanbul’da bile mahalle sakinleri tanırdı birbirini. Bugün aynı apartmanın aynı katında oturan komşular bile birbirine yabancı. Attila İlhan, bugün eser yok o “maviye çıkan çocukluğumuz” dan. Ne yöne dönsek karamsarlık ve cinnet hali, vefasız çıkıyor en güvendiklerimiz. Halbuki bu duyguyu ısrarla yaşatmalıyız ki, devletimiz de sonsuza dek ölümsüz, milletimiz de kıyamete dek hür ve bağımsız olsun. 

 Ahde ve cehde vefa, eşimize ve işimize vefa, vatana ve bayrağa vefa, dinimize ve dilimize vefa, tarihimize ve talihimize vefa, selama ve kelama vefa, davamıza ve sadakate vefa… Elbette en başta bizi en şerefli bir varlık olarak yaratan Tanrı’ya ve onun Peygamber-i  Ekberi Hz. Muhammed’e vefa diyorum ben. Vefalı Ramazan unutmadı bizi. Biz de sevelim birbirimizi, bu fanilik aleminde hatırdan gönülden geçici olmayalım. Ramazanınız mübarek olsun. Hz.Mevlana’nın güzel bir sözüyle bitiriyorum. ”Yaşam gülmeyi, sevgi hak etmeyi, vefa unutmamayı, dostluk sadık kalmayı bilenler içindir. 

DİĞER YAZARLAR
Nuri Böcekbakan
ŞÜKÜR SANA ALLAHIM
Seyide ESEN
Kale
MELTEM BABACIK (inst: 360beslenme)
AZI KARAR ÇOĞU ZARAR OLAN BESİN: KAHVE
Selçuk Duranlar
2023 YILI MART AYI DIŞ TİCARETİMİZ
Recep ÇINAR
Bakalım çifte kutlamayı kim yapacak!                                          
Ahmet Acaroğlu
SİYASET YALAMA OLDU
Şükrü Akıllı
UCUBE SİSTEM ve  SEÇİM GARABETLERİ
Zafer Dereli
MESLEKTEN MEN İLE İLGİLİ CEZADA, UCU AÇIK VE SINIRLARI GENİŞ İFADELER KANUN METNİNDEN ÇIKARILDI
ERCAN KERMAN
   HEP SAĞA GİDEREK, SOLDAKİ EVİ BULMAK
Doç. Dr. Yeliz YEŞİL
TURAN ŞALLI (Roman Sivil Toplum Gönüllüsü)
‘Rüzgarsız Havada Dönen Fırıldağın Mutlaka Bir Üfleyeni Vardır’
Numan Özgür METİN
ATATÜRK EVİ KIRKLARELİ
ŞAHVER HÖBEK
En Son Ne Zaman İzin Verdin?
Hüseyin Erkin
MERİÇ NEHRİ - YAĞMUR DUALARI - HARZA PROJESİ !!
Burak Dipevliler
Görünmez Tehlike Mi Görmezden Gelinen Tehlike Mi? Edirne’nin Yok Olmaya Yüz Tutan Kültürel Mirası
NURAN İKİZ
Bir Yeni Yıl Hikâyesi
MUSTAFA ÇETİN
NEVRÛZ
M. ENİS ŞENSEVER
Kaya Sınıfı 2 bölüm
HAMİT PUHALOĞLU
Kefenin Cebi Yok…
Mehmet Ali ESMER
ANADOLU’DAKİ TARİHİ YAPILARININ DEPREMDEN KORUNMASI ESASLARI (2)
OLCAY DAL
Cumhuriyet nedir ?
Ertan Çekiç
İNSANLARA NE İSTEDİĞİNİ SORSAYDIM, DAHA HIZLI GİDEN AT ÜRETİRDİM
CELİL ÖZCAN
SAKARYA ZAFERİ’NİN 100. YILI KUTLU OLSUN!
İHSAN KÖSE
İZ BIRAKANLAR
ÖZCAN AYGÜN
EDİRNE GAZİ OSMAN PAŞA ORTAOKULUNUN KAZANDIĞI ULUSAL BAŞARI VE ÇANAKKALE SAVAŞLARININ 106. YIL DÖNÜMÜ
MUSTAFA ERSOY
MUHALEFET ETMEK, BOZGUNCULUK MU? İHANET ETMEK Mİ?
Tülay Çağlarer
ATATÜRK ve ÇOCUK
Teoman ÖZÇUHACI
MESAFELER VE ÖLÇÜLER - ÖLÇÜTLER
Burhan Aytekin
19 Mayıs Gençlik Bayramı Kutlu Olsun
Yener Yaveroğlu
Allah’ın otu ıspanak neden beş lira?
ÜLKÜ VARLIK
TÜYAP DİYARBAKIR KİTAP FUARI (25/30 EYLÜL 2018) VE CAHIT SITKI TARANCI
Yaver Tetik
Sıcak Sulu Kalorifer Kazanı Yakma Talimatı:(4)
NEDİM ZOBAR
BÜYÜK ve KUTLU ZAFER
Burak Dipevliler
Mehmet Ali ESMER
Hüsnü Sarıgül
ABDULLAH GÜRGÜN
ŞAHVER HÖBEK
Burak Dipevliler
Burak Dipevliler