İnsanoğlu sosyal yaşamının hemen hemen tüm evrelerinde siyasal olmuş, siyaseti hayatının zorunlu bir öğesi olarak sosyal yaşamı içerisinde konumlandırmıştır. Ancak bu konumlandırış ve siyasal olma durumu, günümüzde en yaygın şekliyle kullanılagelen devlet- iktidar ilişkilerinden bağımsızdır. Siyaseti sadece devlet- iktidar ilişkilerinden doğan bir olgu olarak tanımlayan indirgemeci yaklaşım, siyasetin alanını daraltacak ve anlamlandırılmasını da kısıtlayacaktır.
Siyaset kavramının geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğu şüphesiz bir gerçektir. Weber'e göre; Bu kavram geniş bir kavramdır ve her türlü yönetici özerk etkinliği içine alır. Bir bankanın döviz siyasetinden, Reihsbank'ınescompte (ıskonto) siyasetinden, bir sendikanın bir grev sırasındaki siyasetinden söz ederiz; kentsel ya da kırsal bir kamu kuruluşunun öğretim siyasetinden, bir ortaklığı yöneten kurulun siyasetinden ve son olarak kocasını yönetmeye çalışan becerikli bir kadının siyasetinden söz edebiliriz.
Siyaset biliminin alanını iktidar olgusuna indirgeyen yaklaşımla, siyaseti devletle sınırlayan geleneksel anlayıştan uzaklaşılmaktadır. Siyaseti iktidar olgusuyla tasvir eden yaklaşıma göre, siyaset bir iktidar savaşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan toplumsal ve sınıfsal grupların, birbirleri üzerinde tahakküm kurma ve egemen olma arzuları siyasetin, iktidar mücadelesi olarak kullanılmasına neden olmuştur. Bu anlayışa göre siyaset mücadeledir. Bu mücadelenin doğasında iktidarın ele geçirilmesi ve bu yolla, sınırlı üretim çıktılarından en fazla payın elde edilerek çeşitli ayrıcalıkların kazanılması bulunmaktadır. İktidar mücadelesi iktidarı ele geçirmek için çalışan bir grupla, iktidarını sürdürmek ve bu yolla egemenliğini sürdürülebilir kılmak isteyen bir grup arasında varlığını göstermektedir. Çünkü "Tüm insan topluluklarında ve hatta hayvan toplumlarında bile iktidar, onu elinde tutanlara onur, itibar, yarar, zevk gibi üstünlükler ve ayrıcalıklar sağlar"
Toplumu oluşturan bireylerin toplumdan, devlet ve siyaset kurumlarından fayda beklentileri farklılık göstermektedir. Bu beklentilerini karşılamak ve fayda sağlamak noktasında ise farklı görüşlere sahip bireylerle ya da gruplarla bir çatışma halinde olduğu şüphesiz bir gerçektir. Bu çatışma siyaset temelinde ele alındığında, siyasal erki elinde bulunduran iktidarın, iktidara sahip olma arzusunda olan diğer siyasi yapılanmaların ve tekil olarak bireylerin kendi aralarında veya topyekûn bir çatışma halinde olduğu gözlemlenmektedir.
Kaynakça: UZUN Ü., (2015) “Siyasal İletişim Faaliyetlerinin Seçmenin Oy Verme Davranışı Üzerine Etkisi; İstanbul Örneği”, Y. Lisans Tezi