Kıymetli okurlar,
Dilerim hepiniz iyisinizdir. Malum ülkemizin geçirdiği acı dolu günlerden sonra ne yazık ki yüreğimizdeki sızılar tam olarak dinmiş değil… Bu felaket hususunda vatanımıza tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve ümit ediyorum ki artık ciddi tedbirler alınır zira hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir.
Bugün sizlere yok oluşun bir başka suretinden bahsetmek istiyorum, kültürel mirasımız!
Çok uzağa bakmanıza da gerek yok…
Yaşadığımız şehir içerisinde bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, somut kültürel mirasımızın bazı örnekleri yok olmanın eşiğinde.
Ne yazık ki bu durum karşısında alınan önlemlerin yeterli olduğundan da söz etmemiz pek mümkün değil.
Aksini iddia edenler olursa bunlardan bahsedin!
Bir turist olduğunuzu düşünün. Kapıkule’den aşağı doğru inerken şehrin merkezine giriş yapmak üzeresiniz. Yol üzerinde eski olduğunu algıladığınız fakat tam anlamıyla ne olduğuna karar veremediğiniz hayli kötü durumda bir tarihi yapı gördünüz. Arabanızı bir köşeye çektiniz ve yakından incelemek adına içerisine adım attınız. İşte karşınıza çıkan görüntüler…
Gazi Mihal Hamamı…15. Yüzyıla ait bir Osmanlı yapısı. Bir zamanlar amacına hizmet eden bu yapı günümüzde uygunsuz kişilerin barındığı, içerisinde her türlü pis malzemenin bulunduğu ve üzülerek söylüyorum ki umumi abdesthane olarak kullanılan bir yere dönüşmüş…
Şimdi bana söyleyin böyle bir durumda, bir yabancı olarak, bu şehir hakkındaki ilk izleniminiz ne olurdu?
Unutmayın ilk intiba, son intibadır!
15. Yüzyıla ait bir başka yapı daha… Evliya Kasımpaşa Cami!
Caminin içerisi bir önceki örneğimizden pek de farklı değil...
Lakin bu yapı yok olmaya yüz tutmuş bir halde…
Acilen restore edilmesi gerekiyor.
Unutmadan, mezar taşlarını muhafaza etmek isteyenler… Burada kurtarılmayı bekleyenler var!
Yok olmanın eşiğinde…
Şeyh Şücâeddîn-i Karamani…
Sahipsiz bir minare ve mezar…
Bunların hemen ardında yatan bir tarih…
M.S. 2. Yüzyıla ait izler..
İşte karşınızda İmparator Hadrianus’un duvarlarından kalanlar…
Bir zamanlar şehri koruyan bu duvarlar bakın şimdi ne haldeler!
Edirne arkeolojik ve kültürel kimliği açısından fevkalade önem taşıyan bir şehir lakin kıymeti bilinmiyor... Bu şehrin sınırları içerisinde diskler, dolmenler, kaya sunakları, tümülüsler ve daha niceleri yatıyor!
Vaysal koruluğunda tahrip edilmiş bir dolmen! Ne tesadüf ki yanında bir defineci çukuru…
Kurtarılabilir mi?
İstedikten sonra elbette!
Bütün bunlar sizlere durumun vahametini anlatmak adına gösterdiğim örneklerden yalnızca birkaçıydı. Şehrin içerisinde gezdikçe, sokaklar arasında adım attıkça, rotanızı merkezden şehrin uzak köşelerine çevirdikçe sizler de bu yok oluşun izlerine daha yakından tanıklık edeceksiniz. Yeter ki bakmak yerine görmeyi tercih edin…
Bunları korumamak, gereken mücadeleyi vermemek hem vatana hem de insanlığa bir ihanettir!
Peki neler mi gerekli?
Çözüm oldukça basit…
Her şeyin başında doğru bir eğitim!
Ardından liyakat!
Yeteri kadar farkındalık…
Ve harekete geçmek!
Çok geç değil, unutmamak gerek!