Son verilere göre bu gün ülkemizde 14 milyonu aşan emekli kesimi var. Ailelerini de ilave edersek ülke nüfusunun en büyük kesimi. Sayısal fazlalığına rağmen siyasi iktidarlarca görmezden gelinen, sıkıntılarına, dertlerine çözüm getirilemeyen, ezilen, yüzleri ömürlerinin son yıllarında da gülmeyen , ülkemizdeki siyasal konjoktürü değiştirebilecek bir potansiyele sahip olan kesimden söz etmek istiyorum bu gün.
Farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli olsalar da, emeklilerin ortaklaştığı tek değişmez konu yoksulluk olmaktadır. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarının yanı sıra enflasyondaki yükselme emeklileri daha da yoksullaştırdı. Yoksulluk sınırı üzerinde emekli maaşı alması gereken emeklilerin küçümsenmeyecek bir kısmı da halen açlık sınırı altında maaş almaktadırlar. Sosyal devlet olmanın gereği bu mudur Allah aşkına.
Dünyada Emeklisine çalıştığı için, Devletine katma değer kattığı için, ürettiği için, geçimine katkı sağladığı için ona ceza veren bizim dışımızda bir ülke var mıdır? Öncelikle bu tespiti yapmak isterim. Ülkemiz ekonomisinde var olan olumsuz gidiş, hayat pahalılığı, enflasyonun çok yüksek seviyelere ulaşması, yaşamlarının 35-40 yılını bu ülkeye ve yurttaşlarına hizmet olarak geçiren emekliler için yaşam bir işkenceye dönüşmüştür. Yoksulluk ve gelir adaletsizliğinden en çok etkilenen Emekli kendisine reva görülen bu süreci unutmayacaktır.
Yirmi yılıdır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın büyük bir inatla sürdürdüğü ve iktisat bilimin gerçeklerinden uzak bu ekonomik düzensizliğin ve politikaların en çok etkilediği emekli kesimini rahatlatacak bir çalışma olmadığını, emeklilerin yok sayıldığını görmekte ve yaşamaktayız.
İnsana değil paraya önem veren, Mağdur halk kesimlerini değil yandaşı koruyan, kollayan, zengin eden, Ülke kaynaklarını israf etmekten geri adım atmayan bu düzende , emekliler insanca yaşamanın gerektirdiği koşulların çok ötesinde kalmıştır. Yoksulluk sınırı bir yana açlık sınırının, Asgari ücretin altındaki maaşlarıyla yaşamlarının en yoğun ve sıkıntılı dönemlerini yaşıyorlar.
Son bir yılda ekonomide yaşananlara baktığımızda , güvenini kaybetmiş TUİK’in gerçek rakamları gizleyerek , Emekliye düşük zam yapılsın diye açıkladığı enflasyon rakamları ile gerçek enflasyon rakamları arasında uçurum vardır. Siyasi baskılama sonucu yaşanan bu durumun farkında olmayan bir Allahın kulu var mıdır? Allah aşkına. Müjde diye açıklanan %25’ lik emekli zammına iki gün sonra müjde nitelemesi ile 5 puan daha arttırdık denilmesi, emeklinin aklıyla alay etmek değil de nedir?
Yine son bir yılda Elektriğe %184, Doğal gaza %164, Devletin alacağı vergi, harç ve cezalara(Yeniden değerlendirme oranında) %123, Mutfak ürünlerine %250-500 arası, Vekil emekliye %176 zam yaparken ve gerçek enflasyon %200’ leri aşmış olmasına rağmen Emekliye gelince %30 zam. Bunun neresinden tutacaksınız.
Geçen hafta mecliste yaşananları da gördük. Muhalefetin, Emekli maaşlarının Asgari ücret seviyesine çıkarılması önergesinin kabul edileceği anlaşılınca, AKP milletvekillerinin iki dakikada koşarak salonu doldurduklarını ve önergeye red oyu verdiklerini halkımızla birlikte emekliler de hayretle ve tepki ile izlemiştir. Bunun bir siyasi karşılığı mutlaka olacaktır. Seçime adım adım yaklaşıyoruz. Bu süreçte kimler emekliye sahip çıkacaksa, onlara inandırıcı vaatlerde bulunurlarsa , emekliler de yüzlerini onlara dönecek ve oylarını kullanacaklardır.
Emeklilerin derdi sadece maaş zammı mı? Elbete değil. Emekliye refahtan pay verilmeli, Aylık bağlama oranları yeniden %70 seviyelerine çıkarılmalı, Sağlıkta katkı payı muafiyeti getirilmeli, Ek ödemeleri yükseltilmeli, Bayram ikramiyeleri Tefe-tüfeye endekslenmeli, 3600 ek gösterge tüm meslek gruplarını kapsamalı, Sendikal haklar mutlaka verilmeli, Maddi yardımlar ve Batı ülkelerindeki sosyal haklar verilmeli, Yaşlılık bakım modeli yeniden değerlendirilmelidir. EYT’ lilerin hakları teslim edilmelidir. Yıllık maaş zamları gerçek enflasyon rakamlarına göre belirlenecek sisteme kavuşturulmalıdır.
Bu güne kadar Emeklilerin sosyal ve ekonomik sorunlarını görmezden gelenleri, Örgütlenmelerini, sendikal haklarını engelleyenleri,
Ekonomik büyümeden 14 milyon emekli pay almasın diye Kanun çıkaranları,
Emeklileri yokluğa, yoksulluğa, açlığa, hayatlarını çile çekmeye mahkum edenleri,
Emeklilerin daha da yoksullaşacağı bir düzeni devam ettirmek isteyenleri,
Mezarda emeklilik sistemiyle yıllardır milyonları mağdur eden, Seçim kaybetsek de erken emeklilik yok deyip seçilemeyeceklerini anlayınca alel acele EYT sorununu çözdük diyerek henüz kanunu bile çıkarılamamış bu bilmeceyi yutturmaya çalışanları,
Kısacası bu ülkede yaşam mücadelesi veren Emekli ve ailelerini yok sayanları, Emekli de sandıkta birleşecek ve Yok sayacaktır.
Bu da böyle biline…