Merhaba değerli okuyucular bu yazımda günübirlik Gökçeada gezimin izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Sabahın erken saatlerinde Edirne’den Eceabat Kabatepe limanına doğru hareket ettik. Saat: 09.00 feribotuyla yaklaşık 1 buçuk saat süren yolculukla Saat:10.30 civarlarında Kuzu Limanı’na vardık. Adaya varışımızla birlikte rehberimiz ada hakkında bizleri bilgilendirdi. Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada’nın antik adı “İmroz”. 1970 yılında ilk kez Gökçeada olarak isimlendirilmiş ayrıca ülkemizde güneşin en son battığı yermiş. Adanın nüfusu yaklaşık 10 bin civarında. Yüzölçümü yaklaşık 290 km2. En önemli geçim kaynakları zeytincilik ve balıkçılık. Adada taze deniz mahsulü, doğal zeytin ve zeytinyağının tadına bakabilirsiniz.
İlk kez 2022 yılı Ekim ayının sonunda Gökçeada’ya gelip gezmek kısmet oldu. Deniz sezonu bittiği için ada çok sakindi. Bazı işletmeler kapalı olsa da güzel havada benim için keyifli bir gün oldu.
Ada 10 köyden oluşuyor. Bunlardan 5’i Rum, 5’i Türk köyü. En eski yerleşim ise Rum köylerinde mevcut. İlk olarak ilçe merkezinden geçerek gezimizin ilk durağı olan Kaleköy’e geldik. Eski adı Kastro. Ceneviz kalesi büyük bir bölümü yıkılmış olsa da bir kısmı günümüze kadar ayakta kalmış. Ayrıca buranın olağanüstü manzarasını kaleden izlemek ayrı keyifli bence.
Günbatımı izlemek içinde en ideal yer. Buradan Yunanistan’ın adası olan Semadirek adasını görebilirsiniz. Burada harika bir manzara eşliğinde keyif yapabileceğiniz restoranlar ve oteller yer alıyor. Sahilde limanda kısa bir yürüyüş sonrası güzel fotoğraflar çektim. Ata Demirer’in Hedefim sensin filmi Gökçeada’da Kaleköy liman ve bölgesinde çekilmiş buranında tanıtımında önemli rol oynamış. Adanın Tepeköy ve Zeytinli köylerini çok beğendim. Rum köylerinde taş evler, sokaklar, kiliseler çamaşırhaneler ve misafirperver insanları beni çok etkiledi.
Gökçeada’ya gelmişken meşhur lezzetlerinden bahsetmemek olmaz tabi. Burada öğlen yemeğinde oğlak tandır denedim çok hoşuma gitti. Porsiyonu gayet güzel ve doyurucuydu. Bir dahaki sefere adaya gelirsem Ada köfteyi deneyeceğim. Sanırım bu lezzetlerin sırrı; adada birçok serbestçe dolaşan hayvanların etinden yapılmaları. Serbest gezen birçok hayvan gördüm. Başlarında çobansız özgür bir şekilde otluyorlardı. Dağlardan yedikleri binbir çeşit ot, türlü türlü kekikler, tabi bence bu da etteki lezzete yansıyor.
Yemekten sonra tavsiyem Dibek kahvesi ve sakızlı muhallebi. Gelmişken kesinlikle denemelisiniz. Ayrıca adanın meşhur bademli kurabiyesinin de tadına bakabilir, sevdiklerinize hediye olarak alabilirsiniz. Ayrıca adada organik ürünler de satan birçok işletme var. Organik ürünlere de bir göz atın derim. Adanın meşhur plajı Kefalos diğer adıyla Aydıncık Plajı hem doğal yapısı, hem de yüzmek, dalış ve sörf yapmak için ideal olmasından yerli ve yabancı sörfçüler tarafından tercih ediliyor. Burada sörf okulu var. Dilerseniz kayıt yaptırıp hocalardan sörf dersleri alabilirsiniz. En son Tuz gölünü fotoğrafladıktan sonra gezimizi noktaladık.
Benim için güzel keyifli bir gün oldu güzel anı ve fotoğraflarla adaya veda ederek gece geç saatlerde Edirne’ye dönüş yolculuğumuz başladı. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, sağlıkla kalın.
