Ortaokuldan beri cep telefonu kullanıyorum. Yaklaşık 3 yılda bir telefonumu değiştirmişim şimdiye kadar. Her telefon alışımda en az 15-20 gün ya da 1 ay düşünür, araştırırım ve fiyat, marka kalite bakımından ince eler sık dokurum. Tabi ki bütçemi de aşmamam gerekiyor. İllaki yeni çıkan modelin, illaki şu kapasitelisini alayım diye ne kredi çektim, ne borca girmişliğim vardır.
Geçtiğimiz aylarda piyasaya çıkan malum marka cep telefonunun son versiyonu var. Tüm dünyada çıktı, çıkacak, bugündü yarındı derken sonunda çıktı. Çıktı çıkmasına ama fiyatı inanılır gibi değil.
Düşünüyorum da bir önceki telefonum şuanda yeni modeli ile ilgi uyandıran telefonla aynı marka idi. Ama şimdi kullandığım telefonumun markası farklı. Acaba yeni çıkan modeli almış olsaydım hayatımda ne değişecekti?
Hatırlıyorum da ön siparişler için bile el altından ön sipariş alan satış mecraları vardı. Tüm dünyada çılgınca bir ilk çıkana sahip olma arzusu. Yuhh! Elli bin lira da nedir yahu?
Bir haberde okumuştum Bağdat Caddesi’nde malum markanın satış yerinde sabahın çok erken saatlerinde daha güneş doğmadan çok uzun kuyruklar oluşmuştu. Sanki elimize geçirdiğimizde dünyayı değiştirecek bir sihirli değnek ve sanki bunu bedava dağıtıyorlar.
Sosyal medyada da bilmem gerçek mi ama eski model arabasını satıp bu telefonu alanların videolarını gördüm.
Ucundan benim de dahil olduğum Z Kuşağı’na dayatılan yeni dünyanın gerçekleri bunlar galiba. Daha hızlı olmak, daha çabuk paylaşmak, daha net, daha güzel görünmek. Daha çok like almak, daha çok beğenilip paylaşılmak. Ama yarın daha iyisini yapmazsan da öbürgün unutulmak…
Aman neyse içimde kalmıştı bunlar ne zamandır yazayım sizlerle paylaşayım demiştim, fırsatım olmamıştı. Bence herkese en uygun telefon, en baştan “cebine” uyan telefondur.
Hadi kalın sağlıcakla…