Yine bir 24 Kasım seremonisiyle kendilerine ayrılmış özel günlerini kutlayacak öğretmenler.
Ezberlenmiş cümleler, aşınmış dizeler, yıpranmış heceler ve eski törenlerden devşirilmiş metinlerle ne kadar değerli oldukları anlatılacak onlara bir kez daha. Atanamayan binlerce öğretmenin umutlarına karanfil bırakılacak yine. Her şeye rağmen bu kutsal mesleğe adım atabilen bir nicesinin de bu övgüler karşısında göğsü kabaracak, gözleri ıslanacak.
Bilmiyorum, eğitim ve öğretmenle ilgili kaçıncı yazıdır bu kaleme aldığım. Ama bildiğim bir şey var ki; bir milletin inşa ve ihyasında, yani kuruluş ve dirilişinde, yükseliş ve bekasında öğretmenler isimsiz kahramanlardır. Ben de bu ordunun bir neferiyim. O nedenle Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti ilan ettiği o zor günlerde, yapılacak onca iş varken, en başa Milli Eğitimi yazmış, öğretmenlere hitabında da ;” Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyerek onlardan “ Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmesini istemiştir. Çünkü eğitim işini halletmeden hiçbir işi doğru bir sonuca ulaştırmak mümkün değildir.
Böyle bir günün düşünülmüş olması, elbette bu kutsal mesleğin çilekeş mensupları için anlamlı ve değerlidir. Ama rutin törenlerin cenderesinden ve siyasal hiyerarşinin dayatmacı aforizmalarından kurtulmadığımız, yani özgür olmadığımız müddetçe ve eğitimin sorunlarını korkusuzca dile getiremediğimiz sürece, zoraki ve göstermelik anmaların bir değeri yoktur.
34 yıl görev yapmış, mesleğini aşk derecesinde özümsemiş bir öğretmen olarak diyorum ki; Öğretmenler Gününde öğretmenlerimizi arayalım, onlara sevgimizi gösterelim, çiçekler verip ellerini öpelim, şiirler okuyarak alkışlayalım eyvallah. Bunlar bizim insani görevimizdir zaten. Ama 24 Kasım’lar aynı zamanda öğretmenleri dinleme ve anlama günleri olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığımızın buna cesareti var mıdır? O büyük salonlarda, öğretmenlerimizin topluca ve bir arada bulunduğu mekanlarda, illerde İl Milli Eğitim Müdürü’nün, ilçelerde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün moderatörlüğünde, sendika temsilcilerinin katıldığı forum, panel veya açık oturumlar daha anlamlı olmaz mı? Samimiysek ve demokratik bir kültürel olgunluğa sahipsek bunu yapalım.
Garip bir memleketiz. Bu ülkede kadın haklarını bile erkekler tartışır, bir tane kadın derneği temsilcisini çağırmak akıllarına gelmez. Öğretmenlerin sorunlarını da politikacılar, gazetelerin köşe yazarları konuşur, dile getirir. Yahu bir öbek meslek sendikası varken niye onları dinlemez, önerilerine ve sorunlarına kulaklarınızı kapatırsınız. Büyük şehir kabusunu niye yaşar bu öğretmenler, hiç merak ettiniz mi? Kiralardan haberiniz var mı? Bu maaşlarla hangi kariyer basamağını nasıl tırmanacak bu öğretmenler?!
Sahi Öğretmen Meslek Kanunu’nu Meclisten oy çoğunluğunuz ile geçirip, öğretmenleri ( Aday öğretmen-Uzman öğretmen-Başöğretmen) gibi ünvanlarla sınıflandıracak sınava zorladınız. Bütün sendikalar karşı çıkmasına rağmen bu ayıbı işlediniz. 10 yıl görev yapmış olma şartına uyan öğretmenlerin neredeyse tamamı sınava girmiş. Kariyer için mi zannediyorsunuz? 1500-2000 lira daha fazla ücret için bütün çaba. Sınavda sorulan bazı soruları görünce ilkokul çocuklarının bile gülümseyeceğinden eminim. Avrupa’da kariyer böyle mi belirleniyor Allah aşkına!
Biliyor musunuz, hayat o kadar pahalı hale geldi ki; kazanılacak bir iki bin lira da derde deva olmayacak. O zaman tüm çalışanlara açıktan 2000 lira verseydiniz daha etik olur, öğretmenler de birbirine farklı nazarla bakmamış olurdu. Yahu her öğretmen, branşının uzmanı değil mi zaten? Değilse niye diploma verdiniz o zaman!
Bakın iyi bir başlangıç yapmak istiyorsanız işe Öğretmen okullarından başlayın. O okullara girebilmek için aranan puan, kariyerin miladı olsun. YÖK kendisi açıkladı; tarihten eksi net yapan tarih, fizikten eksi net yapan, yani bir tek soruya bile doğru cevap verememiş öğrenciler fizik bölümüne yerleştirilmiş! Zaten akademik kadrosu yetersiz olan bir çok üniversiteden bu öğrenciler diploma alıp mezun olacak, sonra da bir tuhaf sınav sorularıyla uzman olunacak öyle mi? Liyakatin unutulduğu hiçbir sistemde çıkış yolu bu olamaz. Önce iyi ve yetkin okul, sonra aklın ve bilimin rehberliğinde kaliteli ve özgün eğitim.
Annem diye hitap ettiğim, çok sevip saydığım ilkokul öğretmenim Gülseren Terlikçi, değerli öğretmenim, sen öğrettin bana alfabeyi, seninle sevdim güzel Türkçeyi. Benim için asırlık çınarsın. Önünde saygı ile eğiliyor, ellerinden öpüyorum. Sağlık ve huzur dolu uzun yılların olsun .
Başta tek ve değişmez Başöğretmenimiz aziz ATATÜRK olmak üzere hayatıma yön veren tüm öğretmenlerimi hayır dualarımla anıyor, ahirete göçenlere rahmetler diliyor, hayatta olanlara şükranlarımı sunuyorum.