Hatırladığım kadarıyla tam da bu zamanlardı. Çünkü her yer kabak.
Geçen hafta Karaağaç’ta şöyle bir tur atayım dedim yürüyerek. Yeni mekânlar açıldı. Gitme, gezme imkânı bulamamıştım.
Değirmenin yanından Üniversite’ye doğru yürürken yolun sol tarafında daha önce okul olan yerde masalar gördüm. Baktım halka açık bir işletme olmuş burası. Çay bahçesi, kafe gibi bir ortam. İçinde bir tur atarken karşı duvara hazırlanmış bir köşe dikkatimi çekti. Ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum derken birden aklıma geldi. Bu korkuluk, bu saman balyaları…
Hani geçen yıl Ekim ayının ortalarında Kabak Festivali düzenlenmişti. Oradaki ambiyansı bu bahçeye taşımışlar. Çok da güzel durmuş.
İyi de festivale ne oldu? Karaağaç’ın o meşhur kabağı bu yıl yetişmedi mi?
Belediye Bandosu eşliğinde Lozan anıtından festival alanı olan Buzhane’nin bahçesine kadar bir çok Edirne’li ve misafirin katılımı ile açılışı olmuştu. Yoksa o kadar kişi bu festivalin ikincisini düzenlemeyi mi unuttu?
Şimdi de “Kahve ve Çikolata Festivali”nin zamanı gelmiş olmalı ki aralarında hatırladığım kadarıyla bir ay kadar bir zaman vardı. Hatta o festival Üniversite yerleşkesi içinde Tarihi Tren Garı’nda, Lozan Anıtı yanında olmuştu. Katılanlar çeşit çeşit kahveler içme fırsatı bulmuş, şekerleme ve tatlı çeşitlerine doymuşlardı. Benim en hoşuma giden de serin bir Kasım akşamında sıcacık kahvemi yudumlarken bir gurup liseli gencin sergilediği müzik performansını dinlemek olmuştu.
Bol bol fotoğraf çektirmiştim. Hatta kahve keyfi yapan ATAM ile bile. Çikolatadan elbisesi ve tacı olan bir bayan bile vardı.
Geçenlerde bir haber yayıldı, bu festival ileriki bir tarihe ertelendi diye. Neden? Ne zaman yapılacak?
Biz Edirneliler örneklerini Avrupa’nın değişik şehirlerinde gördüğümüz, duyduğumuz bu tür etkinlerin şehrimizde de yapılmasını çok istiyoruz. Belki “Kabak” zamanı geçti ama “Kahve” için geç kalmamışızdır umarım.
Hadi kalın sağlıcakla…