Geçen hafta yazdığım yazıdan oldukça tepkiler aldım. Nedendir bilmiyorum ama kimsenin farklı fikirlere tahammülü kalmamış. Yazdıklarım da benim fikirlerim. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Bu da sizin bakış açınızdandır.
Neyse bu kısacık hayatta tartışmayı, zıtlaşmayı bir kenara bırakalım.
Yazımın başlığına bakıp da ciddi konulardan vazgeçip, havadan sudan şeyler yazacağımı sanmayın. Dünyamızın en ciddi meselesinden bahsetmek istedim bugün sizlere.
Siz de farkındasınızdır, son bir aydan beri mevsimin Sonbahar olmasına rağmen hava durumu neredeyse yaz. Sanki kış hiç gelmeyecekmiş gibi.
Kutuplar eriyor, güneş daha bir sinsi yakmaya başladı. Cilt kanserleri arttı, hatta bakanlığımızın adını da “İklim Değişikli Bakanlığı” ilavesiyle bu sayede değiştirmiş olduk. Eminim bu değişiklik sadece isimde kalmaz ve bundan sonraki faaliyetlerde de kendini gösterir.
Geçenlerde yağmur suyu toplanma sistemleri üzerine bir yazı okudum. Yazıda ülkemizin geniş bir coğrafyaya sahip olduğu, bu sebepten her bölgenin yıllık yağış alma kapasitelerinin de farklılığından bahsediyordu. Mesela Artvin’e ortalama 1000 mm, Rize’ye 1400 mm yağış düşerken, İzmir ve Adana’ya 600 mm civarında, hatta Aksaray’a 350 mm yağış düştüğünü yazıyordu.
“Yağmur suyu toplama sistemleri, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde uygulanıyor olmasına rağmen su sıkıntısı çeken ülkeler kategorisinde yer alan ülkemizde, bu konu ile ilgili gelişmelerin henüz yeterli olduğu söylenemez” deniyor yazıda.
Bir şey dikkatimi çekti de; birçok gelişmiş ülkede yağmur suları şehirlerin kanalizasyon suları ile birleştirilmiyormuş. Bunun için binalar yapılırken bizdeki gibi yüzme havuzu olup olmadığına değil de yağmur suyu toplama havuzu olan binalara kredilendirme ve ruhsatlandırma aşamalarında ayrıcalık sağlıyorlarmış. Hatta bunu kanun ve düzenlemelerle daha da özendirici hale getiren çalışmalar yapılıyormuş.
Biraz araştırdım da; bizim ülkemizde de önlemler alınmaya çalışılmış. Mesele çatı oluklarından akan sula borularının kanalizasyona bağlanması yasakmış. Bu boruların uçları toprağa en yakın yere kadar uzatılıp yeraltı sularına karışması sağlanmaktaymış ama galiba şimdilik bu kadar.
Amacım kimseye laf söylemek değil ama, çoğu zaman içme sularımızın sağlıklı bir şekilde evlere ulaşamadığı bu zamanda yağmur suyunun ayrışması, arıtılması, bu arıtılan suyun çimenlerin sulanmasında, araçların yıkanmasında, tuvaletlerde kullanılmasının yaygınlaştırılması ne kadar sürede gerçekleşir şuanda kestirmek mümkün değil.
Hadi kalın sağlıcakla…