Cumhuriyet kelimesi dilimize Arapça halk, büyük kalabalık kelimesinden gelmiştir. Fransızcası La Republique, İngilizcesi The Republic olup, kamuya ait, kamu malı anlamına gelen Latince Res Publica kelimesinden türemiştir. “Res Publica” sözcüğü zamanla siyasal ve tarihî gelişimin etkisi altında demokratik bir rejimi, kamu ve halk hizmetinin görüldüğü bir devlet yönetimini ifade etmiştir.
Cumhuriyet, yönetim biçimi olarak halkın üstünde hiçbir otorite veya yetkili makam tanımamakta, devlet gücü doğrudan doğruya halkı oluşturan bireylerin elinde bulunmaktadır. Cumhuriyet, halkın hükümetidir. Böyle bir hükümette idare edenler, kamunun menfaatini daima göz önünde bulundurmak zorundadırlar.
Halk kendini yönetecekleri kendisi istediği gibi seçebilir, kendisini temsil etmek üzere seçtiği yöneticileri her zaman denetleyebilir, belirli çalışmalara izin verebilir, istemedikleri için yasak koyabilir. Cumhuriyette en temel kural mutlak surette seçimdir. Cumhuriyet, en büyüğünden en küçüğüne kadar devlet hizmetlerinin hepsinde veraset usulünü mutlak surette reddeder, bunun yerine seçim ve tayin usulünü koyar. İşte cumhuriyetin özü ve gerçek anlamı bu noktada saklıdır. Bireylerin tek tek kendi isteklerini ortaya koymalarıyla ortaya çıkan istekler bütünü halk egemenliğini meydana getirir.
Cumhuriyette, egemenlik bir topluluğa aittir; dar anlamda ise devlet başkanının, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi kuralına dayanır. Siyasal bilimlere göre cumhuriyet; devlet şekli olarak egemenliğin, dar ve geniş bir kitleye ait olduğu düzendir. Halkın egemen olduğu yönetim düzeninin hukuksal yapısı ve çerçevesidir. Siyasal olduğu kadar hukuksal bir kavram olarak cumhuriyet, siyasal rejimlerin ötesinde hukuksal bir yapı boyutuna sahiptir. Halkın veya temsilcilerinin belirli bir eylem için özgürce çıkaracakları yasalar cumhuriyet düzeninin temeli ve özünü teşkil edecektir.
Atatürk, 27 Eylül 1923 tarihinde Wiener Neue Freie Presse muhabirine verdiği demeçte ilk kez Cumhuriyet kelimesini kullanmıştır. Atatürk demecinde şöyle demiştir: “-Yeni Türkiye Anayasasının ilk maddelerini size yineleyeceğim: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yürütme gücü, yasama yetkisi, milletin tek gerçek temsilcisi olan Meclis’te ortaya çıkmış ve toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir kelimede özetleyebiliriz: “Cumhuriyet” Yeni Türkiye’nin yenileme işi daha son bulmamıştır. Savaştan sonra Türk Anayasasının gelişimi, henüz kesin bir biçim almış sayılamaz. Değişiklikler ve düzeltmeler yapmak ve Anayasayı daha yetkin bir hale getirmek gereklidir. Tamamlanmaya başlanan bu iş henüz bitmemiştir. Kısa bir zaman içinde Türkiye’nin bugün gerçekten almış bulunduğu biçim hukukî olarak da belirlenecektir. Yakın bir gelecekte bu meseleye dair hükûmet önerisi Meclise sunulacaktır. Bu önerinin tüm maddeleri Anayasa’nın gelişmesi ve tamamlanmasına ait bulunacaktır. Sonuç olarak Cumhurbaşkanından, hükûmet başkanından ve sorumlu bakanlardan oluşmuş bir hükûmet kuracağız.”
Atatürk, 28 Ekim 1923 günü arkadaşlarına “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” diyerek, 20 Ocak 1921 anayasasını bu yönde değiştiren taslağı hükûmet bunalımına çare bulamayan Halk Fırkası’na sunmuştur. Fırka’nın aldığı kararı da 29 Ekim akşamı TBMM’ne sunulmuş, tasarı oybirliği ve “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında kabul edilmiştir. Atatürk, 158 üyenin oybirliği ile Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir.
“Efendiler! Asırlardan beri doğuda haksızlığa ve zulme uğrayan milletimiz, Türk Milleti, gerçekte doğal huylardan temizlenmiş kabul ediliyordu. Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği yetenek, akıllılık, anlayış, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar dikkatsiz ve ne kadar araştırmadan uzak, dış görünüşlere bakan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz, sahip olduğu kalitelerini ve değerliliğini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasında daha çok kolaylıkla göstermeye başarılı olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği konuma lâyık olduğunu eserleri ile ispat edecektir”.
Atatürk’ü Cumhuriyet’e yönelten nedenlerden biri, Cumhuriyet’in en ileri devlet ve hükûmet şekli olmasındandır. Cumhuriyetin başlıca özelliği Millet Egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Her demokratik rejim Cumhuriyet olmamakla birlikte, demokrasinin en gelişmiş şekli Cumhuriyet’le sağlanır. Atatürk, Cumhuriyet’i “Halk Hükûmeti” olarak da adlandırmış “Halk Hükûmeti, hâkimiyeti tamamen halka veren ve halk için çalışan hükûmettir” demiştir.
Atatürk’ün, cumhuriyeti devletin siyasî rejimi olarak seçmesinin ilk nedeni, çok uzun süreden beri cumhuriyetin özlemini duymuş olmasındandır. Atatürk gençlik yıllarında, Türkiye’yi modern devlet ve modern toplum olarak gerçekleştirecek tek siyasî rejimin cumhuriyet olduğu inancındadır.
Cumhuriyet, Atatürk’ün ve Türk milletinin karakterine uygundur. Cumhuriyet, hürriyet rejimidir, hürriyetlerin en iyi korunduğu ve savunulduğu bir siyasî düzeni ifade eder. Atatürk, “Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklal aşkı ile yaratılmış bir adamım. Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple millî istiklâl bence bir hayat meselesidir” demekle, cumhuriyetin iki temel dayanağını dile getirmiştir. Atatürk’ün değerlendirdiği özgürlük ve bağımsızlık için en uygun ortam cumhuriyettir.
Atatürk’e göre, “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” Cumhuriyetin ilk özelliği, millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Her demokratik rejim cumhuriyet olmamakla beraber, demokrasinin en gelişmiş şekli, en ileri hüviyeti ile görünümü cumhuriyetle sağlanır.
Kaynakça: Selman YAŞAR “ATATÜRK VE CUMHURİYET” Kesit Akademi Dergisi, ISSN: 2149-9225, Yıl: 3, Sayı: 7, Mart 2017, s. 49-77