Hafta sonu Saraçlar Caddesi’nden işe geliyorum. Üstten girişte Atatürk heykeline çıkan merdivenler önünde 5-6 tane Bulgaristan plaka araba. Sağ köşeye bakıyorum küçük kahve dükkanının önü sizce ne kadar insan vardır? Üşenmedim saydım 9 kişi. Kahve sırası bekliyorlar. Hemen yanında Milli Piyango Bayii olan büfe. Millet üst üste habire para uzatıp yeni kart alıyorlar; Kazı-kazan oynuyorlar! Kartları alıp dizinde kazıyanlar. Karşıya merdivenlere gidip gidip gelenler, hatta üzeri çatı şeklinde bir masa, galiba telefon trafo kutusu olacak, iki kişi de onun üzerinde. Yakınlarına geldim baktım neredeyse hepsi Bulgar. Ha bu arada sabah daha saat 08:40.
Daha ben yeni işyerime gelmeye çalışıyorum. Ne zaman kalktılar, ne zaman geldiler? Cuma’dan gelip hafta sonu erkenden alışverişe devam mı ediyorlar? İki dükkan ileride sulu yemek ve pişmiş tavuk satan lokantanın önü gözüm takılıyor; sabah 9’da tavuk yenir mi yahu!
Bulgaristan kimliğini, ehliyetini köşedeki ıhlamurun altındaki seyyar PVC kaplamacıda kaplatan, Edirne’ye çocuğunun kolundan tutup berbere tıraş ettirmeye gelen anne gördüm. Mutlaka Cuma Pazarı’ndan da alışverişini de yapmıştır.
Bizim küçük köy minibüslerine benzer, oldukça bakımsız, üzerinde silik Bulgarca yazılardan da anlaşılan Bulgaristan’da kullanılan köy minibüsleri ile doluşup şehrimize gelen insanlar gördüm.
Yıllar önce de anlatılanlar kadarıyla Bulgar Leva’sı bizim paramızdan ucuzmuş. Bizimkiler de giderlermiş alışverişe ama bu kadar yoğun bir akın kimse ne görmüş ne duymuş. En çoğu arabasının deposunu doldurup, kaşer-kaşkavalını alıp, Kapıkule’den geçerken de 1 şişe içki ile 2 karton sigarasını alırlarmış.
Bir esnaf abim anlattı da; Balıkpazarı’nda baklava satan dükkan önünde iki Bulgaristan vatandaşı bayan dikkatini çekmiş. 10 dakika içinde ayaküstü 1 kilodan fazla baklavayı çatal çatal yemişler. Bu kadar mı ucuz bizim ülkemiz?
Geçenlerde Sosyal medyada karşıma çıkmıştı; Edirne: “EDIRNOVGRAD” adıyla Bulgaristan’ın 29. Şehri oldu diye. O an için ne kadar komik gelse de bugün anladım ki yakında Edirne sokaklarında bir arkadaşımıza rastlayınca sanki Plovdiv’de rastlamış gibi sevineceğiz.
Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.
Hadi kalın sağlıcakla…