Yüce Allah (c.c.), insanların akıllarını kullanıp doğru yolu bulmaları ve hakka uymaları için insanlık tarihinin her döneminde vahiy göndermiştir. O, kullarını hiçbir dönemde sahipsiz bırakmamış, gönderdiği peygamberlerle, vahiylerle onları sürekli uyarmıştır. Uyarılar yeryüzüne ayetler olarak indirilmiştir. Ancak bu ayetler, toplumu kolay idare edebilmek için bazı otoriteler tarafından çarpıtıldığı, kendilerini koruyucu yorum getirerek savunulduğu çok olmuştur. Bu anlayışın biri de kaderciliktir. Aslında anlayış; kolaycılık, sorgulanmaması, gerçeklerin irdelenmemesine yönelik düşüncenin temelini oluştur. Kadercilik anlayışını fıtrata bağlarlar.
Tarihin bir döneminde Taşlıca mebusu Ali Vasfı Bey’in “Onlar Çingene gelmişler dünyaya ne yapalım” sözünü anımsatmaktadır. Zaman ve mekân koşullarında Çingenelerin toplumsal sorun çözümüne doğru yaklaşımlar üzerinden çözüm yaratılma gayretleri yerini “Onlar Çingene gelmişler dünyaya ne yapalım” sözü ile işin içinden çıkılmıştı.
Geçen hafta ülkemizi acılara boğan Bartın’ın Amasra ilçesinde bir maden ocağında çıkan patlama sonucu 41 emekçi maden işçimiz yaşamını yitirmiş 5’i ağır olmak üzere hastanede tedavi görmektedir. Bizler içimizde üzüntüyü yaşasak ta “ateş düştüğü yeri yakar” acısını da biliriz. Sonuç; geride onlarca perişan aileler, mağduriyet, onlarca yetim kalmış çocuklar. Ne üzücüdür ki, tüm yaşanan ölümler, yaralanmaların adı kadercilik, fıtrata bağlanmıştır. “Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur. Risk vardır, önlem vardır.”
Taşlıca mebusu Ali Vasfı Bey’in “Onlar Çingene gelmişler dünyaya ne yapalım”
Günümüz siyasetinde “kader planına inanmış insanlarız”
Konuya İslami açıdan baktığımızda bir de “tedbir” kelimesini biliriz. Tedbir mi fıtrat mı?