Küresel bir sorun olan iklim krizinde, en büyük paylardan biri de gıda sistemleridir. Gıda sistemlerinin özellikle sera gazları emisyonu, su gereksinimi ve arazı kullanımı açısından çok yönlü etkileri vardır. Günümüzde hayvansal içeriği yüksek gıdalara talebin çoğalmasıyla birlikte enerji, su ve toprağa olan ihtiyaç artmaktadır. Artan dünya nüfusuna yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni sağlanırken çevrenin yük kapasitesini aşmamak için diyetlerin çevresel zararını göz önünde bulundurmak zorunlu bir ihtiyaçtır. Örneğin et, yumurta, süt gibi hayvansal gıdaların sebze ağırlıklı beslenmeye göre daha çok tercih edilmesi karbon salınımını artırmaktadır. Protein kaynaklarının üretimi ve işlenişi sonucu ortaya çıkan metan gazı emisyonuna sebep olan hayvancılık sektörü yerine proteinin kurubaklagil ve tahıllardan karşılanması halinde sera gazı emisyonunda ortalama 5 milyar tonluk büyük bir fark oluşturmaktadır. Bir başka örnek: sığır eti üretimi ve bir porsiyon kuru fasulye üretimi için harcanan su miktarları ölçülmüş ve sırasıyla 1211 ve 220 litre olduğu saptanmıştır.
Gıda tüketimi ve sürdürülebilirlikleri değerlendirildiğinde iklim destekli beslenmenin insanlık için en faydalı hareket olacağı öngörülmektedir. Bu yüzden alternatif bitki bazlı diyet kalıpları oluşturulmuştur. Yapılan çalışmalar; bitki bazlı diyetlerin kan şekeri ve kan lipid seviyesi kontrolü, diyabet, hipertansiyon, bazı kanser türleri, crohn hastalığı ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları için etkili bir ilaçsız tedavi şekli olduğunu göstermektedir.
Günümüzde batı tarzı beslenmenin içeriğini ve omnivor (hem etçil hem otçul) beslenmenin de çoğunu oluşturan gıdalar; diyabet, obezite, kalp-damar hastalıkları gibi kronik sağlık sorunlarıyla aslında doğrudan ilişkilidir. Bu durumdan dolayı bitkisel gıda çeşitliliği fazla olan diğer diyet alternatiflerine geçiş yapmamız gerekmektedir. Bu yüzden vegan, vejetaryen veya Akdeniz diyeti gibi bitki bazlı diyetler, hem iklim destekli olarak kabul edilmiş hem de sağlık açısından daha faydalı bulunmaktadır.
Son beslenme önerileri ise çevresel kaygılar nedeniyle hayvansal kaynaklardan alınan proteinin azaltılmasını, bunun yerine bitkisel kaynaklardan alınan proteinin arttırılmasını söylemektedir. Örneğin hayvansal proteine alternatif gıdaların (kinoa, soya, bezelye, diğer bakliyatlar, kabuklu yemişler) tanıtılması ve ana bitkisel yağ kaynağı olarak zeytinyağının tüketilmesi, diyetlerin daha sağlıklı ve çevre dostu olmasını sağlayacaktır. Hatta çok çeşitli seçenekleri bulunan soya gıdalarının (taze soya fasulyesi, kurutulmuş soya fasulyesi, soya peyniri/tofu, soya sütü, soya sosu, soya fasulyesi yağı) zenginliği diyetlere hareketlilik kazandırmaktır. Son on yılda yapılan araştırmalara göre, fermente soya ürünlerinin kolesterol ve trigliserit konsantrasyonlarını azaltabileceğini kanıtlamıştır. Bu lipid düşürücü etkilerine ek olarak fermente soya ürünlerinin; diyabet, kan basıncı, koroner kalp hastalığı, meme kanseri ve prostat kanseriyle ilgili sorunların etkilerini azaltmada da etkili olduğu çalışmalarda anlamlı sonuç vermiştir. Ayrıca bitki bazlı diyetler lif/posa, potasyum ve vitamin C açısından da zengin bir içeriğe sahiptir.