Bilim nedir?
Bu tanımlar bilimin de bir bilgi - daha doğrusu bilgi kümesi - olduğunu; ancak her bilginin bilim olmadığını göstermektedir. Çünkü bilimsel bilgi, bilimsel olmayan sıradan bilginin sahip olmadığı belli özelliklere sahip bilgidir.
Bilim kavramı, hem ürünü hem de bu ürünün üretilmesi yolunu süreci gösterir. Bilimin ürün yönü, bir alandaki bilgi birikimini, süreç yönü ise bu birikimin üretilmesi yolunu gösterir. Diyelim ki eğitim yönetimi alanında var olan bilgi birikimi, bilimin ürün boyutunu, bu birikimin üretilmesinde bilimsel yöntemin uygulanması da onun süreç yönünü ifade eder. Bir bilgi birikiminin bilim olabilmesi için onun sistemli süreçlerle - bilimsel yöntemle - üretilmiş olması gerekir. Özellikle de bilimin ürün yönü aynı zamanda bilim alanı ya da disiplinini de tanımlar.
Cumhuriyet döneminde başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’in kurucuları 3 Mart 1924’te 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu) ile milli bir eğitim sistemi geliştirmek üzere öğretim birliğini gerçekleştirmişlerdir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim – öğretim faaliyetleri ve farklı adlar altında faaliyet gösteren okullar birleştirilmiştir. Yasa gereği öğretim birliğini geliştirmek üzere Bakanlık merkez ve taşra örgütleri yeni bir yapıya kavuşturulmaya çalışılmıştır. Yeni kurulan eğitim örgütlerine yönetici, müfettiş ve öğretmen yetiştirmek üzere de 1928 yılında Gazi Eğitim Enstitüsüne bağlı Pedagoji Bölümü kurulmuştur.
Eğitim yönetimine çağdaş değişme ve gelişmeler, okula ve öğrenciye ilişkin metaforlar, eğitim ve yönetimdeki bilimsel gelişmeler yön verir. Çağımızda bu çerçevede küreselleşme, Avrupa Birliği, bilgi toplumu, yeni kamu yönetimi anlayışı, yerinden yönetim uygulamaları, bilişim ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler eğitimi ve eğitim yönetimini etkileyen temel değişkenlerdir. Eğitimde de özelleştirme, yerinden yönetim uygulamaları, okula dayalı yönetim, özel öğretim kurumları gibi anlayış ve uygulamaların ülkemizi ve eğitim yönetimimizi etkilememesi düşünülemez. Bunlardan kaçınılamayacağına göre yapılacak olan bu kavramların batıdan alınarak olduğu gibi uygulanması yerine ülkemiz koşullarına uyarlanarak uygulamaya konulması anlamlı ve isabetli olacaktır. Dışardan alınan bir yeniliğin bir ülkeye uygulanmasında o yeniliğin olduğu gibi kabul edilmesi (adoption) yerine uyarlanarak uygulanması (adaptation) gereklidir. Ülkelerin kendi koşuları bunu gerekli kılar.
Alanın gelişmesi büyük ölçüde bilimsel araştırma yapılmasına bağlı olduğuna göre, alandaki araştırmaların özgün, alana katkı getirici, kaliteli çalışmalar olması beklenir. Akademisyenlerin ve akademisyen adaylarının kaliteli araştırma yapabilmeleri için bilimsel araştırma, ölçme ve değerlendirme, istatistiksel teknikler ve çözümlemelerinde ileri derecede yetişmeleri gereklidir.
Kaynakça: BALCI A., “Türkiye’de Eğitim Yönetiminin Bilimleşme Düzeyi” Educational Administration: Theory and Practice Spring 2008, Issue 54, pp: 181-209