Geçen hafta okuldan bir arkadaşım evlendi. Biz topluca sınıf arkadaşları günler öncesinden haberleştik ve düğün vesilesiyle buluşma fırsatımız oldu.
Kına vuruldu, alayı, konvoyu derken geldik düğün salonuna. Nikâhtı, ilk danstı, pastaydı derken sıra geldi takı törenine.
Baktım herkes çantasından şıkır şıkır kutulardan çıkartmaya başladı çeyrek altınları. Birkaç arkadaşım da birbirine kalem soruyor, kurdelanın üzerine isim yazacaklar. Bugüne kadar hiç yazmadım taktığım takının üzerine ismimi. Bilmiyorum ama sanki ayıp gibi geliyor. Zaten çoğu düğünde de çift kamera tepende. Hiç kaçarın yok, herşey ortada.
Ben bizim kızlara bunları anlatmaya çalışırken İstanbul’dan gelen bir arkadaşımız bir şey söyledi ki kulaklarıma inanamadım.
“Ben sürekli yazıyorum” dedi. “O kadar sahte var ki piyasada.”
Başladı anlatmaya. 3-4 düğünde başlarına gelmiş. Hatta abisininkinde yirmi küsür çeyrek altının hepsi sahte çıkmış. Bir anda herkes elindeki takılara baktı. Acaba bizimkiler de sahte mi diye. Ama kuyumculardan alınma değilmiş bu sahte altınlar. Online alışveriş sitelerinde satılıyormuş. Hem de göstere göstere. Kulaklarıma inanamadım hemen girdim sürekli alışveriş yaptığım siteye. Türkiye’nin en ünlü sitelerinden biri. Sabah akşam televizyonda radyoda reklamları dönüyor. Arama motoruna çeyrek altın yazdım; aman Allah’ım 8’erli, 12’şerli kutulu, gerçeğinden ancak işi bilen kuyumcuların ayırt edebileceği benzerlikte çil çil çeyreklik altınlar. Adı “imitasyon.”
İmitasyon da bunu açıklamalarda da yazdığı gibi kuyumcular dışında kim anlayacak?
Ne günlere kaldık sevgili okuyucular… Düğünden sonra bir gidiyorsun kuyumcuya, yarısı sahte.
Takılan altınlara da güvenemeyeceğiz artık. Belki de en güzeli para takmak. En azından onun sahtesi daha azdır piyasada. Hatta biraz da dikkatli bakınca paranın sahtesinden şüphelenir insan ve farkeder de sahte altınları ne yapacağız?
Bu haftalık da bu kadar.
Hadi kalın sağlıcakla…