Rabia TUĞRUL un ( Resim – 1) ve İremnur ELVERDİ nin ( Resim – 2 ) portrelerine bu bağlamda yer verdim. Günümüz resminde figüratif resmin içinde kalıp tasvirci anlayışla birlikte daha illüstratif ve grafiksel kompozisyonlar da denenmektedir. R. TUĞRUL da, Atıf YILMAZ ın kızı ressam Kezban Arca BATIBEKİ tarzında resmetme eğilimini de gözemlemleyebiliyoruz. Klasik pozdan öte İfadenin ağır bastığı anlatımsal boyutta gezinmeler üzerine yorumlar da girmiş. Bir Palyaço makyajı çok şeyi dışa vuruyor. Denemelerden de yanayız, yeni arayışlara ve çıkışlara yol açsın.
İremnur ELVERDİ nin çalışması ise Barok döneme dair bir gönderme içeriyor. J.H. FÜSSLİ nin ( Lady Macbeth . 1784)resmine oldukça yakın bir anlatım. Elinde tek mumlu bir şamdan taşıyan kadın figürünü resmetmiş. ELVERDİ nin resminde de benzer ışık – gölge ( Chiaroscuro) ve düşen gölgelere yer verilmiş. Loş ortamda oluşan derin ve koyu gölgeler. ( Tenebriz) Birde F. GOYA da gördüğümüz Kapriçyo ( Capriccio) resimlerine, gravürlerinde gördüğümüz tuhaf yüzleri arka planda kullanıyor olması. Karabasan gibi düşlerine giren bir anlatımı resmetmiş. İlginç bulduğumu söyleyebilirim. M. da. Caravaggio (Aziz Matta ya çağrı. Snt. Luigi del Francesi Kilisesi. Roma) tarzında ki ışık etkisiyle oldukça karanlık ortam da ele yansıyan aydınlanma gibi alttan gelen aydınlanma ile ( Sürrealist sinemanın çok sevdiği ışık kullanımıdır) burnun düşen gölgesine rağmen biraz daha gözleme ihtiyaç var sanıyorum. Ancak denemesi bile çok güzel. Şunu da eklemek gerekirse, ışığın türü, miktarı ve yönü etkili olur. Yumuşak modleli, kontrastların ve gölgelerin hafif olduğu resim ve portreler de ışığın endirek olarak aydınlattığı ortamlarını Romantizm de ve Sembolistlerde daha çok görebiliyoruz. Empresyonistlerde ise günün değişen saatlerine bağlı izlenimlerin gözlemlenmesi ve fırça izi sürüşüne de bağlı olarak tasvirden öte ışık çok önemli bir faktördür. Işığı sıcak ve soğuk renklerle kullanan izlenimcilik de açık hava resmine de bağlı olarak Baroksal loş ortamlar olmadığından sert kontrasta dayalı ışık-gölgeci anlayış da geçerli değildir.
Diğer çalışılan konu olarak manzara resimlerini görmekteyiz. Yine belirtmek gerekirse, manzara yada peyzaj da tür olarak resim sanatına sonradan girmiştir. Dış mekan olarak Rönesans öncesi izafi olarak arka plan kavramı içinde algılanmıştır. Nesnel bir gözleme dair değildir. Ön planda konuya bağlı bir hikaye söz konusudur. Bu bir Manzara resmi değil konuya bağlı dış mekan tasviri içinde Eksteriyör
( Exterior-Fr.) olarak adlandırılır. Tür olarak daha sonra başlı başına çalışma biçimine dönmüştür. GİORGİONE. Venüs / Dresden..LEONARDO DA VİNCİ. Kralların secdesi/ Uffizi- Florransa . Eksteriyör örnekleridir. P. BRUEGHEL in Kermes adlı tablosun da (Viyana) sokak da dans edenler ve eğlenenler, arkada uzayıp giden sokak ve evler. Bu da bir Eksteriyör örneğidir. J. F. MİLLET nin Başak toplayanlar tablosunu da buna örnektir.
Yine J. CONSTABLE . İlk yaz fısıltıları gibi konulu resimleri de konulu dış mekan resimleridir. Fakat peyzaj giderek konuya rağmen öne geçmeye başlamıştır. Romantiklerde ve Sembolistlerde de aynı konulu dış mekan resimlerini görebilmekteyiz. Elimizde ‘’17 yy dan günümüze, manzara resimleri sergisi ‘’ katalogu var ( Wuppertal Von Der Heydt Müzesi Koleksiyonu) Kapağında Adrian Lud wig RİCHTER in Kırdaki Kız .1826 tablosu yer almış. ( Konulu dış mekan resmi) Bu resimde arka planda gördüğümüz göl ve dağlar,F. HODLER in göl ve dağları konu alan bağımsız peyzajını n bir benzeridir. Peyzaj ( Paysage) doğadan içinde öykü – hikaye bulunmayan kır görünümlerini konu alan resim türüdür. Nedense deniz gibi görünümleri n dışındadır. Denizi konu alan resimlere de MARİN denir . (Marina – Liman) T. GERİCAULT nun ‘’ Méduse ün Salı’’ konulu resmi bir Marin örneğidir. Romantizim içinde yer alır. Manzara yada Peyzaj resmi, İzlenimcilerle ( Empresyonizm)bağımsız bir tür olarak ayrılmıştır. Açık hava resmi ( Plain Air ) yoğun olarak ilgi alanı oluşturmuştur. Atölye gibi kapalı mekanlardan doğrudan doğruya doğa içinde çalışılan resimlerdir. Manzara resmi,19 yy da BARBİZON ekolüyle de başlatıla bilinir. Fransa da Fontainbleau yakınlarında ki Barbizon köyünde ressamların manzara resmi çalışmaları yapmasıyla bu adı almıştır. Tabi birde İtalya ve Venedik de VEDUTA denilen geniş panoramik kent görünümleri resimleri de vardır
Realistler de, Romantizmin çoşumculuğu ile Romanesk i karıştırmadan, us dışı bir bakışla düş ve metafizik unsurlarda barındıran, peyzajı da içine alan konulu resimlere de yer verilmektedir. Casper David FRİEDRİCH in ‘’Rügen adasında Kireç yalıyarları’’ konulu resmini örnek verebiliriz. John MARTİN in, 1852 de yaptığı ‘’ O’ nun öfkesinin büyük günü’’ adlı eseri, dehşet görünümlü korkunç bir bir hava atmosferini yansıtır.
Mehmet Ali DEMİR in resimlerinde bu kadar dehşet içermeyen daha sevecen, hava ve bulut temalı bir çalışmayı resminde görebiliyoruz. Gün batımında güneşin kızıllığının vurduğu bulutların suya yansıması. Hem izlenimci hem de Romantik bir tavır olarak değerlendirebiliriz. Severek içten bir çalışma olmuş. ( Resim – 3 ) J.M.W. TURNER in 1838 tarihli ‘’ Savaşan Temeraire’’ çalışması, deniz konulu köle gemisi resmidir. Empresyonizme kapı açan resimler diye adlandırılır.