Banu DİZDAR. Poşet ve atıklarla çevreci bir dikkati de üzerimize çekiyor. Arka fonda iki boyutlu yüzeyin düzlem olarak kullandığı sıcak gri tonlu zemin konuyu daha çok ön plana çıkarıyor. Bu siyah renkli poşetin sanıyorum asılı izlenimi veriyor. Naylon bir nesne olarak ışık etkisi ile parlaması etkili olmuş. Altıgen köşeli bal peteği biçimli lekelerin de yer alması grafiksel olarak plastik değer katmış. Fakat resmin bize göre hemen sağ tarafında buruşturulmuş kola kutuları boşlukta durmuyorsa yer zeminde olması gerek. Asılı izlemi veren poşette asılı değil o zaman. Burada çok önemli bir yanılsama söz konusu. Sonra daire içine alması da üzerinde durulması gereken bir konudur. Psikologlar çizim ve şekillerden yola çıkarak ruh halimizi yansıtıyor. Her şeklin bir anlatımı vardır. Frödyen bir bakışı içerdiği gibi grafik tasarımlarda da benzer bir karşılığı olduğundan, daire şekli sonsuzluğu, bütünlüğü, birliği ve korumayı simgeler. B. Dizdar ın bu çalışması bilinçli olarak düşünülmüş olduğu gerçeğidir. Belli simge ve biçimler üzerinden farklı görseller sunacağı düşüncesi ile pentürünü de beğenerek izlediğimizi belirtmek isterim. Benim çalıştığım dönemde öğrencim de olan Dizdar ın yeni işlerini ilgi ile izleyeceğim. ( Resim – 10)
Ümmühan TUTAK. Trakya Ressamlar Derneği ( TRED) ve Sanatın Yedi Rengi derneği
( SAYRED) üyesi olan Tutak ın resimleri kendi ifadesiyle heykel görünümlü, heykelimsi portre resimleriyle öne çıkmaktadır. Antikitenin Helenistik dönemini çağrıştıran çalışmaları ışık – gölge etkisiyle modleci bir anlayışla taş yontunun beyaz tonunu karakterize eden yorumları dikkat çekici. Düşen gölgeden çok ışığın sert kontrastı ile oluşan gölgeler, soğuk ve durağan cansız bir ifade olarak, siyah beyaz sepya tonundaki eski fotoğrafların sonradan renklendirilirmiş etkisiyle kartpostal türü ilginç resimlerle karşı karşıyayız. Şunu söylemek gerekirse heykeli resimleştiren yada resmi heykelleştiren dualist bir durum söz konusudur. Ancak taş yontu biçimindeki formlar, hacim olgusunu oldukça öne çıkarıyor. İlgiyle izledim.
( Resim -11)
Bu sergide yer alan kimi resimleri Mezunlar Buluşması-I sergisinde de gördüğüm için birkez daha yorumlarına gerek duymadım. Samimiyetle söylemem gerekirse eski dönemlere göre kişisel gelişime dönük işlerin çoğalmış olmasını takdirle karşıladım. Sayıdan çok kalitenin ağır bastığı işler görmekten de memnun oluyoruz. Tekrar söylemek gerekirse tüm sergide olan arkadaşları yazmak isterdim. Hepsinin ellerine sağlık.
Şimdi söylenmesi gereken diğer önemli meselemiz de izleyici sorunumuzdur. İzleyen takip eden bu ortamlarda bulunma gayreti gösteren olarak halkımızın ilgisinin gerekliliğinden bahsediyoruz. 1986 yılında geldiğim Edirne ile bu günkü arasında oldukça büyük farklar var. Gelişen süreç içinde Edirne kentini sanatsal anlamda besleyen Güzel Sanatla Fakültesi ve bölümleri, Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü ve Hasan Rıza Güzel Sanatlar Lisesi var.( Şehit ressam Hasan Rıza ) 186 bin nüfusa sahip merkez ilçede üç önemli sanat eğitimi veren kurumumuz var ve eğitim ve öğretim yılında üniversite öğrencilerinin de yoğunluğunu sayarsak, önemli bir izleyici ve tüketen sayının varlığından söz etmemiz gerekirken, bu noktada sıkıntımız var. Sergi mekanlarının kısıtlılığından ziyade sanatsal anlamda gerektiği gibi sanat aktivitelerini içselleştiremediğimizden, sadece açılış seremonisine protokol zihniyetinin hakim olduğu bir gerçeği yaşıyoruz. İlgili kişi olarak Vali bey gider , belediye başkanı gider arkasından salon boşalır. Kokteyl açılışına dönen sergiler olur. Zaten gelen zümrede kalburüstü elit bir kesimdir. Bu kesimde varlık nedenlerini mülki yapı içinde konumlandırmalarını zorunluluk hissettiklerinden baloya gelir gibi arzı endam ederler. Açılışta yoktunuz, yoklama yapıyoruz esprisine döner. Deveci han Kültür Merkezi, Kültür Bakanlığına bağlı olduğu için ‘’ Resmi ‘’ açılışları çok gördüğümüzden tanığıyız. Şimdi olmayan İl Halk Kütüphanesinin altında ilk Sanat Galerisi mevcuttu. Bu küçük alanda sergiler açılıyordu. Sayın Nigar BOZANın müdürlüğünde bende burada kişisel sergimi açmıştım. Sonra Resim Öğretmeni Nadir ADLI beyin müdürlük dönemi başladı. Şube müdürü olarak en ciddi ve samimi yıllar yaşandı. Kaleiçi’nde eski vali konağı galeriye tahsis edildi. Sonra Deveci han Kültür Merkezi bünyesinde Sanat Galerisi devam etti. Yine Nadir beyin yönetiminde önemli işler kotarıldı. Unutamayacağımız bir anıda DYO resim yarışması sergisin Edirne de gerçekleşmesiydi. Ödül alan ve sergilemeye değer görülen nitelikli işleri Edirne halkı severek izlemişti. Demek ki iş sadece protokol la olmuyormuş. Şu anki Şube müdiresinden etkili sergiler göremiyoruz.
Sergi ortamlarını besleyen diğer ayak ise galerilerdir. Trakya Birlik Genel Müdürlüğü binasının içinde İlhan KOMAN Sanat Galerisi vardı, kapatıldı. Kurum olarak neden kapatıldığına dair sorumluluk gereği olarak Edirne halkına net açıklamada yapılmamıştır. Bu basit bir tasarruf gerekçesiyle de açıklanamaz. Cumhuriyetin kurumları, Nazilli Basma Fabrikası o yıllarda sosyal hayatı nasıl kucaklamışsa değişen şartlar ne olursa olsun siyaset üstü olarak görevlerini sürdürmelidirler. Kültürel sorunlar siyasi partiler meselesi değildir. Bunu unutmaya başladık. Toplumsal hafızamızın sürdürülebilir olması da bir beka meselemizdir. Yine yıllar önce Edirne Meslek Yüksek Okulu ( Şimdi adı. Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu oldu) elemanlarından Hülya SESİGÜR ve arkadaşları ilk özel Sanat Galerisi açma teşebbüsünde bulundular. İlk kez ressam İbrahim BALABANın sergisini Edirne halkına sundular. Ne kadar önemli bir sergiydi. Bu galeride çok kısa ömürlü oldu. Karaağaç Mahallesinde Müslüm ÖZCANın Siyah Beyaz sanat Galerisini açmıştı. Yunanistan ve Bulgaristan dan da sergi açmak için gelen sanatçı grupları oldu. Ev ve Atölye olarak düşündüğü bu mekanda bir yandan heykellerini de üretiyordu. Bu girişimde kendisinin üniversitede ki memurluğu ve diğer sorunlarla kapandı gitti.