Hani o filmlere konu olan, Kazıklı Voyvoda. Geçenlerde oturdum filmini seyrettim. Sonra da aklıma takıldı dedim ben bunu bir araştırayım. Bakalım gerçekten filmde anlatıldığı gibi mi?
Aslında arada farklılıklar olsa da vahşet, korku, psikolojik baskı gerçekte de neredeyse aynı. Ama gerçek Drakula’nın yolu Edirne’den de geçmiş. İşte benim ilgimi de burası çekti.
Vlad Tepeş, Nam-ı diğer Kont Drakula 1448'den ölümüne kadar üç kez Eflak Voyvodası olmuş Rumen komutan ve lider. Özellikle düşmanları olarak gördüğü, esir Osmanlı askerlerini ve Bulgar topraklarının Türk sakinlerini kazığa oturtarak öldürtmesi ile biliniyor. Eflak tarihinin en önemli yöneticilerinden biri olarak görülüyor. Ve günümüzde Romanya'nın ulusal kahramanı olarak kabul ediliyor. Hayatı, Bram Stoker'ın Drakula romanına ve Drakula filmine konu olmuş.
Aslında Osmanlı’ya çok yabancı deği l bizim bu Vlad. 1431 yılında, Eflak'ın hükümdarı olan Vlad Dracul'un ikinci oğlu olarak dünyaya geliyor. Babasının Osmanlı karşısındaki yenilgisi ve zamanla devam eden kötü ilişkileri sonucu Vlad ve küçük kardeşi Radu, rehin olarak küçük yaşta Başkent Edirne'ye getiriliyor.
1447'de Macaristan Valisi János Hunyadi Eflak'ı işgal edip küçük Vlad'ın babası Vlad Dracul'u ve ağabeyi Mircea'ı öldürtüyor. Sonra Hunyadi, Vlad'ın ikinci dereceden kuzeni II. Vladislav'ı yeni voyvoda olarak atıyor. Ekim 1448'de Hunyadi Osmanlılara karşı bir askerî harekât başlatıyor ve II. Vladislav da ona eşlik ediyor. Zamanla büyüyen ve kendini geliştiren Vlad, Osmanlı'nın Eflak'taki birliklerinde sözü geçer bir kişi hâline geliyor. Osmanlı birliklerini stratejik olarak yöneterek II. Vladislav'ı, birlikleriyle beraber Eflak dışına püskürtüyor. Vlad'ın askerî dehası Edirne'de de duyuluyor; bu nedenle emrine daha çok Osmanlı askeri veriliyor. Ekim 1450'nin ortalarında Vlad, Osmanlı ve Rumen karışımı birlikler ile önce Moldovya, sonra Macar topraklarına giriyor. Macaristan’ı anlaşmaya yapmaya zorluyor ve Eflak’ı tamamen kontrolü altına almayı başarıyor. Baştan Vladislav’ı kendine isyan çıkarttı diye öldürüyor, sonra da Sakson kasabalarını yağmalatıp yıktırıyor ve gelecekte isminin tanınmasına vesile olacak, en sevdiği işkence türü olan kazığa oturtmayı, ilk defa buradaki kasaba sakinleri üzerinde gerçekleştiriyor. Yanındaki vezirlere ve Eflak halkına korku salıp kendisine itaat etmelerini sağlamak için Vlad, tekerlekli platformlar üzerinde kazıklara oturttuğu yüzlerce sivil insanı Eflak'a doğru götürüyor.
Bu kadar tarihi bilgiye girmek istemezdim ama bizim Vlad’ın Osmanlı ile ilişkileri başlarda gayet de iyiymiş. 1459 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemeyi reddetmiş ve Macaristan Krallığı'yla ittifak yapmış. Eflak gençlerinin Osmanlı Yeniçeri Ocağı'na gitmesini de engellemeye başlamış.1461 yılında Tuna Nehri'ni geçerek Sırbistan'a ve Karadeniz kıyısına kadar ilerleyen Vlad'ın tavır değişikliği ve eylemleri, II. Mehmed Trabzon seferindeyken Rumeli muhafızı olarak Edirne'de bırakılmış olan İshak Paşa tarafından sultana bildiriliyor. Neyse 1462 yılında III. Vlad'ın ordularının yenilmesiyle Eflak yeniden Osmanlı Devleti'ne bağlanıyor. Vlad tutuklanıyor. 12 yıllık sürgün dönemi sırasında Eflak’ı yeniden ele geçirmek planlar yapıyor. 1476 yılında arasını düzeltmiş olduğu III. Ştefan ile birlikte Eflak'a dönüyor ve voyvoda ilan ediliyor. Aynı yıl 300 askeriyle birlikte yeniden Osmanlı ordularına yeniliyor ve öldürülüyor. Öldürülen III. Vlad'ın kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul'a II. Mehmed'e gönderiliyor. Bedeniyse 1461 yılında yaptırmış olduğu Comana Manastırı'na defnediliyor. Öldürdüğü düşmanlarının kanlarını kadehlere koydurup içen Vlad'ın bir vampir olduğu rivayeti Almanya, Macaristan ve Rusya'da yayılmış. Tüm bunlara rağmen Rumen halkı onu yıllarca bir kahraman olarak görmeye devam etmiş.
Vlad Tepeş Romanya’nın Braşov şehri yakınlarında bir kalede yaşamış yıllarca. Adı BRAN KALESİ. Turistlere açık olan kalede Tepeş’in düşmanlarına işkenceler uygulamakta kullandığı birçok alet bulunmakta. Çivili koltuktan, insan şeklinde ve mekanizma ile sıkıştırılabilen tabuta benzer kutulara kadar birçok obje ve yaşarken kullandığı söylenen eşyalar var.
Kale şu anda turistlere açık bir müze olarak hizmet vermekte, Kraliçe Marie tarafından toplanan mobilya ve sanat eserlerini sergileniyor. Turistler kendi başlarına ya da bir rehber eşliğinde kale içinde tur atabiliyorlar. Tepenin aşağısında geleneksel Romanya köylülerinin yapılarının (kulübe, ahır, vs.) sergilendiği bir açık hava müzesi bulunur.