Roman açılımı sürecinden sonra Roman dernek başkanları iktidar milletvekilleri arasındaki yakınlaşmalar zamanla büyüyüp genişlemiştir. Bu genişleme sürecinde siyaset ile sivil toplum çizgisi tamamen kaybolmuştur. Roman sivil toplumun büyük bir çoğunluğu, kendi pratikleri içinde siyasi parti savunusu/ destekçisi haline gelmiştir. Bu yakınlaşma Roman sorunlarına siyaset üretme noktasına getirememiş, Roman sivil toplum yapıları siyasetin kullanım alanını girmiştir. Sivil toplum rant, siyasette Roman derneklerini kullanarak oy beklentisi içine girmiştir. Bir anlamda karşılıklı kullanım alanı oluşmuştur. Roman dernek oluşumlarının hak temelli üzerine kurulmuş olduğu söylenemez. Türkiye’de hatırı sayılır oranda olan Roman dernekleri, akademik çalışmacılarında dikkatine çekmektedir. Roman meselesi üzerine derin çalışma yürütenlerin vardığı sonuç; sorunun siyasallaşma ve rant ekseninden kurtulamadığı yönündedir.
Türkiye’de Roman toplulukların siyasi arenada temsil edilebilmesi gerektiği yönünde Avrupa Birliği’nin görüşleri olduğu da bilinmektedir. Mecliste iktidar ve muhalefet kanadında birer Roman kökenli milletvekili bulunmaktadır. Bu iki vekilin Roman meselesine ne kadar sahip çıktığı tartışılabileceğinin yanında, çok büyük sosyal derinliği olan Roman meselesinin çözümünün çok zor olduğu, sorun kendini sürekli yenilediği görülmektedir. Roman yurttaşların zaten bu iki vekilden büyük bir beklentisi bulunmamaktadır. Türkiye’de Roman meselesi siyasi bir sorun olmamakla birlikte var olan sosyal sorunun ana kaynağı yoksulluk ve Roman yurttaşların kendilerine yönelik davranışsal özelliklerin doğurduğu ayrımlıktır.
Türkiye’de Roman sorunlarının mecliste konuşulması çözüm yolu bulunması siyasi mekanizmadan geçmektedir. Bu mekanizmayı kullanmak isteyen Roman dernek başkanları vekil seçilebilmek için parti siyasetini ön plana çıkarma gayretleri her zaman olmuş, halen de devam etmektedir. Bu davranış ve düşünce şekli sürecin siyasallaşmasını körüklemiştir. Mesele parti meselesi değil, insanlık sorunu, toplumun sorunu olması gerektiği yönünde görüşlerden uzak kalınmıştır. Roman dernek başkanlarının meseleyi kendilerine rant, iktidarın nimetlerinden yararlanmak amacıyla hareket ettikleri görüşü keskin bir hale geliyor. Sorgulanması gereken en önemli konu, Roman dernek başkanlarının Roman meselesindeki samimiyeti, eğitim ve bilgisidir. Sivil toplum alanında kendilerine görünürlük sağlamaya çalışan Roman dernek başkanlarının Roman toplumu üzerinde rüştünü ispatlayamadığı, görünürlük adı altında federasyon ve konfederasyonlaştığı açıktır. Aslında bu tür yapıların Romanlara bir getirisi olmadığı, görünürlükten öte gitmediği bellidir.
Siyasallaşan Roman meselesi, diğer partilerinde ilgi odağı haline gelmiştir. Roman yurttaşlara birleştirici yaklaşımlar içinde oy kapma yarışına girmişlerdir. Gerçeğine bakıldığında Çingenelerin oylarına talip, Roman dernek başkanları oy zamanları kendilerine kullanım alanıdır. Bu süreçte dernek başkanı ne aldıysa kendi yan cebine aldığı yönünde düşünceler mevcuttur.
Milletvekili olabilme hastalığından kurtulamayan bazı Roman dernek başkanlarının varlığı bilinmektedir. Roman toplumunun genel kanaati: “Seçilen kendi cebini dolduruyor, bizlere faydası olmaz!”. Siyasetçilerin kendi düşünceleri doğrultusunda Roman vekillerin seçilme şansları vardır. Parti meclis kararları alındığında vekil olma durumları aday adayı olmaktan öte gidemiyor. Roman vatandaşların meclis çatısı altında temsilci olarak biri iktidar, diğeri muhalefet partisinden olmak üzere iki kişiden oluşmaktadır. Sayının artırılması gerektiğini düşünenler destekçisi olduğu partiden milletvekili seçilme şartlarını sürekli zorlamaktadır. Seçilmek isteyenler Roman kimliği üzerinden hareket etmekte, diğer toplumsal kesimler üzerinden oy alabilme kabiliyetleri bulunmamaktır. Dikkat çekici bir husus, Roman yurttaşlar arasında “Romanlardan da vekil olsun” düşüncesi yaygınlaşmamıştır.
BAZI ROMAN DERNEK BAŞKANLARINDA SİYASETTE YER ALAMAMA İSYANI
CHP siyasetine yakın olan Roman dernekleri, CHP Genel Merkezine gidebilmekte çok rahat Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşebilmekte, yakın ilgisi ile karşılanmaktadır. Bu yakınlığı AKP’ siyasetine yakın olan Roman dernekleri kendi partilerinden göremediğinden facebook üzerinden sitem sesleri duyulmaktadır. Siyasette varlık göstermek için görev bekliyorlar. Varlık göstermek için uzun yıllardır vekil seçilmek isteyenlerin başında Türkiye Roman Konfederasyon başkanı Ahmet Çokyaşar’ın varlığını bilmeyen yoktur. Roman meselesini politize edenlerin başında gelmektedir. Türkiye’de Romanların reisi görünümü altında, reisin gözüne girebilmek için farklı ve dikkat çekecek yöntemler geliştirmiştir Sayın Cumhurbaşkanına "Büyük Roman Ödülü-Yüzyılın Devlet Adamı" ödülünü vermiştir. 14 Nisan 2010 yılındaki Roman açılımına“Yetmez!” diyerek uluslararası kabul edilen 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nü açılım tarihi olan 14 Nisan gününe atıfta bulunarak 14 Nisan Romanlar Günü olarak göstermiş, 8 Nisan’ı yok saymıştır. Bu çabaların ne için olduğunu yazmaya gerek olmasa gerek. Bugün gelinen noktada, Türkiye’de 8 Nisan Romanlar günü. Ahmet Çokyaşar, milletvekili olmak için bekliyor.
Çokyaşar’ın sevgisini anlamak mümkündür. Çokyaşar’ın halen fark edemediği veya fark etmek istemediği konu şu: Şarkıcı İbrahim Tatlıses yıllardır AKP’den milletvekili aday adayı. Adam halen aday adaylığından kurtulamadı. Kaldı ki, adamda para, şöhret, destek bulma şansı da var, kaldı ki, medya bile seçilmesini sağlayamadı. Yoksulluktan beli kırılan Romanlardan oy alma şansı hiç yok. Reis kendisine “Ahmetçiğim sen çok yaşa sana seçileceğin bir ilde vekillik kazandıracağım” derse güzel olur. Gerçeği kabullenmek istemese de siyaset bizlerin oylarına taliptir. Bizlerin sorunlarından önce kendi idealleri önemlidir. Dikkate alınmadıklarını yeni mi keşfetmişler.
Türkiye’de Roman meselesinde bütünleşemeyen Roman sivil toplum yapıları kendi menfaatleri doğrultusunda çalışmalar yaptığını bilmeyen yoktur. Adeta kapitalim gibi, Romanlar üzerinden sömürü düzeni yaratıldı. Roman meselesi mi? “MEKÂNI CENNET OLSUN”