Bu köşemde kişisel gelişimle ilgili yazılar yazacağım. Yazıma başlamadan önce size Cengiz Erşahin’in “Hayat Değiştiren 101 Öykü” adlı kitabından bir yazıdan cümlelerle başlamak istiyorum.
“Goethe 83 yaşında öldü. En büyük eseri olan Faust’u ölümünden 1-2 yıl önce bitirmişti. George Bernard Shaw, piyeslerinden biri ilk defa sahnelendiğinde 94 yaşındaydı. Ressam Titian 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Lepanto Savaşı” adlı ünlü tablosunu ölümünden bir yıl önce tamamladı. Gençlik, hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır”.
İfadelerden de anlaşıldığı üzere; yaşlanmış olmak her şeyin bitmesi ve sonu beklemek demek değildir. Yaş almak; her yaşadığın anın değerini bilmek ve umut ve ideallerinden vazgeçmemektir. Deneyimlerini dış dünyaya yansıtabilmektir. Yaşın ilerlemesi yaşlanmak değil, asıl yaşlanmak yeniliklere, gelişmelere ve güzelliklere kendini kapatmaktır. Günümüzde de “aktif yaşlanma” kavramı genel kabul görmektedir. Yaşamın sona ermesine kadar sağlıklı olduğumuz her ana şükretmek ve ümitsizliğe kapılmamak önemlidir. Deneyimleri genç nesillere aktarmak ve hayata pozitif bakmak psikolojik ve fiziksel sağlık açısından da gereklidir. Yeni bilgi ve tecrübelere her daim açık olmalıyız. Özellikle salgın günlerinde kaygıyı da azaltmak adına bilgi kirliliğinden uzaklaşarak kendinize bol bol vakit ayırmaya çalışın. Sonuçta hayat sizin hayatınız ve şekillendirecek olan sizlersiniz.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…
Nice sağlıklı ve mutlu günler dilerim.