Ekonomik krizlerin, Sıkıntıların, Depremlerin, Kovid-19 salgını dolayısıyla Ölümlerinin, kısacası acıların yılı 2020’yi bugün terk ediyoruz. Temennimiz, umudumuz 2021 yılının insanlık alemine ve ülkemize hayırlı olması, esenlikler getirmesi.
Bu yılın son gününde, toplumumuzda sayısal fazlalığına rağmen siyasi iktidarlarca görmezden gelinen, sıkıntılarına, dertlerine çözüm getirilemeyen, ezilen, yüzleri ömürlerinin son yıllarında da gülmeyen kesimden söz etmek istiyorum. EMEKLİLER..
Ülkemizde bu gün sayıları 14 Milyona yaklaşan, farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli olsalar da, emeklilerin ortaklaştığı tek değişmez konu yoksulluk olmaktadır. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarının yanı sıra enflasyondaki yükselme emeklileri daha da yoksullaştırdı. Yoksulluk sınırı üzerinde emekli maaşı alması gereken emeklilerin küçümsenmeyecek bir kısmı da halen açlık sınırı altında maaş almaktadırlar. Sosyal devlet olmanın gereği bu mudur Allah aşkına.
Maaşları ile geçinemeyen çalışmak zorunda kalan emeklilere yakın zamanda, emeklisini desteklemesi gereken siyasi iktidar tarafından çıkarılan, ‘Hak ve Adalete’ sığmayan yasa ile emeklisinden Sosyal Güvenlik Kurumu’nu desteklemesini zorunlu kıldı. Emeklinin gelirinden %15 kesinti yaptı. Milyonlarca emeklisine de faizi ile ağır cezalar ödetti. Sonra da, büyük tepkiler üzerine vicdanlarının sesini duymuş olacaklar ki uygulamadan vaz geçtiler. Dünyada emeklisine çalıştığı için, devletine katma değer kattığı için, ürettiği için, geçimine katkı sağladığı için ona ceza veren başka bir ülke var mıdır? Yoksulluk ve gelir adaletsizliğinden en çok etkilenen emekli kendisine reva görülen bu süreci unutmayacaktır.
Emekli daha ne kadar;
* Açlık sınırındaki maaşlarının iyileştirileceği,
* İntibak yasasından doğan sorunlarının giderileceği ve emeklilikte yaşa takılmayacağı,
* Sağlık alanındaki ödemelerinden muaf tutulacağı,
* Çalışmak zorunda bırakılmadan, enflasyondan ezilmeden, emeklilik yaşamını sürdüreyeceği,
* Aynı koşullarda emekli olanların maaşları arasındaki eşitsizliğin giderileceği,
* Yıllık maaş zamlarının gerçek enflasyon rakamlarına göre ayarlanacağı,
* Örgütlenebileceği ve sendikal haklara kavuşabilecek günleri bekleyecektir.
Devlete yıllarca prim, emekli keseneği ve vergi ödeyen emeklilerin maaşları milli gelirin %30‘una kadar, daha önceleri %100 olan emeklilik hakları da %30’lara düşmüştür. Asgari ücretin bile çok altında emekli maaşı bağlanmaktadır. Maaşlarına yapılan zamlar onların rahat bir nefes almasını sağlamamaktadır. Hatırlanacağı üzere iki yıl önce onlara 2021 yılında uygulanacak zam oranı %3+3 olarak tespit edilmişti. Böylesine garip ve haksızca bir uygulama olabilir mi? Ya iki yılda çarşı pazardaki fiayatlar…
Halbuki bu gün 14 milyona yaklaşan emekliler yasalar el verip örgütlenmiş olsa idi, ülkemizdeki siyasal konjonktürü değiştirebilecek bir potansiyale sahip olacaktı.
Bakınız değişen dünya koşullarında geçmişte”Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi sözleşmelere ülkemizin imza atarak taraf olmuştur. Bunlara dayanarak DİSK’e bağlı TÜM-EMEKLi SEN kurulmuştu. Ancak Ankara Valiliği bu sendikanın kapatılması için Ankara 34. İş Mahkemesine dava açıyor. Mahkeme de kapatma kararını verince konu İdare Mahkemesine taşınıyor. Ankara Bölge Adliyesi 29.Hukuk Dairesi uluslararası sözleşmeleri esas alarak, Anayasamızın 17. Madesinde yer alan”Herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”ilkesine dayanarak Emeklilerin Sendika kurabileceğine ve üye olabileceğine hükmetmiştir. O zaman bu kararla emeklilerin örgütlenmesine de olanak sağlanmış oluyor. Bugüne kadar örgütlenemeyen emekliler için bu karar çok önemlidir. Yargı kararlarını tanımayan anlayış bu kararı da tanımam diyebilir mi? Der ise emekliye AİHM yolu mu görünecektir?..