Şunu çok iyi bilmeliyiz ki sokak hayvanları bizlere şirinlik yapmamaktadır. Onlar kendi doğdukları ortamda hayat mücadelesi vermektedir. Kendilerine göre doğal ifadeleri, saygınlıkları, gururları vardır ve bizler bunun tam olarak ne olduğunu kavrayamayız. Bu yüzden onların doğal görünüşlerinden kendimizce sevimlilik manası çıkarır, onları kendi nazarımızda sevme durumuna sürükleriz ve bu onların doğal hallerini suiistimal etmemiz anlamına gelir.
İnsanların çoğu iyi niyetli yanılgı yüzünden sokak hayvanlarını beslemek için kendilerince mama dağıtır, bir bakıma az sonra izah edeceğim belediyelere dair yetersizlikten de kaynaklanmaktadır bu durum. Ancak kimileri de dertlerini unutmak için sokak hayvanlarıyla hastalıklı teselli bulmalar ilişkisine girer. Bu insanlar genellikle dertleri geçince veya bıkınca sokak hayvanlarını alıştırdıkları ilgiden ya da mamadan yoksun bırakırlar. Kaldı ki doğal dengesi bozulmuş sokak canlıları daha sonra zalimleştirilmiş ya da doğru düşünme ve sergileme yetisi geliştirmemiş insanların işkencesine sürüklenir.
Sokak hayvanlarına saygı duymalıyız; onların sokaklarımızda yaşamasını istiyorsak bu işi belediyenin kuracağı ve hayvanlarla duygusal ilişkiye girmeden onların sokaklarımızda yaşamasına olanak sağlayacağı nitelikli beslenme ve koruma planlamasına bırakmalıyız. Kurulacak bu birim sokak hayvanlarını düzensiz bir ilgiden bağımsız kılacağı gibi onları daha emniyetli yaşar hale de getirecektir. Yetkin, yetkili kişiler sokak hayvanlarını kendi kafalarınca mıncıklayanları, pışpışlayanları uyarmalıdır, gerekiyorsa ceza kesmelidirler. Birim bu konuda halkı eğitmelidir. Sokak hayvanlarını rasyonel biçimde hem barınaklarda hem de çevrede koruyacak bir belediye merkezine ihtiyaç olduğu kesindir.
Yineliyorum! Sokak hayvanlarının şahsiyetleri, karakterleri vardır ve insanlara şirinlik yapmamaktadırlar. Doğal hallerinin bize sevimli gelmesi bizim onlarla kurduğumuz hastalıklı ya da cehalet kaynaklı gözlemlerin neticesidir. Sokak hayvanlarını sevmek onların gerçek haklarını korumaktan geçer. Halk içinde korumanın ilk basamağı da onlarla kurulacak sessiz, mesafeli, saygılı olgun davranış biçimidir; insanlar tarafından tüm hayvanlar elle değil akılla sevilmelidirler!
Yine bu konuya bağlı başka bir husus da şudur. Bahçelere bağlı köpekler hakkında Edirne’deki ilgililerin bir çalışması var mı bilmiyorum, bu konu hakkında ilgililerin bilinçleri var mı ondan da şüpheliyim. Zira zincirlerle kazığa bağlanıp sağlıksız kuytulara mahkûm edilmiş köpeklerin durumu ilkel yaşam tarzını kentte ve kırsalında izlenebilir kılıyor. Çağımızda bahçelerde, bahçe görünümlü bakımsız yıkıntılarda zincire vurulu hayvanlar, sokak hayvanlarından daha da bedbaht durumdadır.
Bir diğer husus da çocuklara hayvan sevgisini aşılama bahanesiyle hayvan satan dükkânların şarlatanlığı. İzbe köşelerde doğurtulduktan sonra tek tek kafeslere kapatılmış kuşların, fanuslara alınmış balıkların acı dramları çocukların bilinçaltına ancak mahkûmiyeti, eziyeti zerk eder. Çocukların hayvan sevgisini edineceği yerler ne hayvanat bahçeleridir ne de pet shop’lardır. Doğal hayatın parçası olan, sokak canlıları kategorisinde bulunan birçok kuş türü ağaçlarda, parklarda cıvıldamaktadır; elektrik direklerine, pencerelere, çatılara, balkonlara konmakta, sığınmaktadır. Kedilerle, köpeklerle, kuşlarla çocuklara edindirilmek istenen doğal sevgi bağı bu doğal, kısmen yapay ortamlarda yaşayan canlıların biyolojisini, anatomisini, yaşam hallerini, tabii melekelerini küçük yaşlarda çocuklara kavratmaktan, izletmekten geçer. Sokak hayvanlarının yaşamları ve insanla doğal ilişki sınırları üzerine bilinçlenmeyle çocuklar sokakta, doğal ortamda yetkin hayvan sevgisine dolayısıyla doğa ve çevre sevgisine ulaşabilir böylece kendi yaşadığı hayatı da ileriki yaşlarda daha nitelikli kavrayabilir.