Merhaba değerli okuyucular bu yazımda 16 Ağustos 2020 Pazar günü günübirlik Büyükada gezimin izlenimlerini sizlerle paylaşacağım. Sabah erken saatlerde Edirne’den İstanbul’a doğru hareket ettik yaklaşık 2 buçuk saatlik bir yolculuğun ardından sabah erken saatlerde Kabataş’tan Büyükada vapuruna bindik. Simit ve çay martıların eşliğinde güzel bir havada İstanbul’unmuhteşem boğaz manzarası ile keyifli bir yolcuk başladı. Sırasıyla Kadıköy, Kınalıada, Burgazada, Heybeliada ve ardından Büyükada’ya ulaştık.
Tarihi Büyükada iskelesinden indikten sonra Adaya Faytonların yerine gelen elektrikli araçlarla ada turu için merkezden kalkan araçlar için sıraya girdik. Araçlar güzel kullanışlı 12 TL İstanbul kart ile biniliyor. Duraklardan iniş ve biniş oluyor duraklar harici araçlara iniş biniş olmuyor. Araçları beğendim ilgide yoğun kısa bir sürede gitmek isteğiniz noktaya ulaşıyorsunuz. Ben merkezden binip Lunapark meydanında indim. Çok güzel ve kısa bir yolculuk oldu.Büyükada’nın tam ortasında, adanın iki tepesinin arasındaki meydanda indikten sonra Aya Yorgi tepesine ve manastıra çıkan patika yol da bu meydandan başlıyor. Büyükada’da bulunan Tarihi Rum yetimhanesine yine bu meydandan ulaşabilirsiniz. Büyükada’ya birçok kez fotoğraf çekmek İstanbul’un kalabalık ortamından kaçmak için günübirlik ve konaklamalı olarak gelmiştim. Eşsiz doğası ve muazzam tarihi köşkleri, sakin nefes alan sokaklarıyla Büyükada beni her zaman etkilemiştir. Büyükada’da gelince favorim Aya Yorgi Tepesi. Aya Yorgi’ye gitmek için önce iskeleden yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Lunapark alanına gelmelisiniz. Ulaşım için bisiklet kiralayabilirsiniz bisikletle adanın muhteşem sokaklarını istediğiniz gibi özgürce gezebilirsiniz. İsterseniz merkezden kalkan elektrikli araçları tercih edebilirsiniz. Aya Yorgi tepesine araçlar çıkmıyor maalesef yürümek zorundasınız yaklaşık 25 dk. Süren yorucu bir yokuşun ardından eşsiz bir İstanbul manzarası sizleri bekliyor. Buraya gelmişken Aya Yorgi Kilisesini ziyaret edebilirsiniz. Ben bu kez tercihimi Büyükada’nın tepesinde bulunan Rum yetimhanesine gittim. Bina gerçekten çok etkileyici tamamen ahşap malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Şuan maalesef atıl durumda ve onarılmayı bekliyor. İçerisine girmek yasak sadece dıştan görüp fotoğraflayabilirsiniz. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük ahşap yapısı olarak biliniyor. İnşallah bu güzel yapı eskisi gibi onarılır. Lunapark meydanından elektrikli araçla merkeze doğru ilerlerken Adalar müzesi, Reşat Nuri Güntekin evi ve Büyükada'da ilgi çekici bir bina olan Gözlü evi araçtan gördük. Ben bir gün Büyükada’ya bir de Adalar Müzesi için gelmeyi düşünüyorum. Merkezde sahilde yemek için birçok restoran bulunuyor benim tercihim deniz mahsullerini deneyebilirsiniz. Yemeğinizin ardından adanın meşhur dondurması ve damla sakızlı kurabiyelerini tadabilirsiniz. Yemeğin ardından merkezde kısa bir gezinti ve alışverişimizin ardından tekrar vapura binerek adaya veda ettik. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.