Kumar denince insanımızın aklına batakhaneler; kahve-dernek köşelerinden lunaparklar, casino’lar ve bunlara benzer daha birçok şey gelmektedir. Kumar kavramına tutturulan hatta kumara karşıymış gibi kendini tanıtan ama kumardan doğan sinsi bir kumar düzeni daha vardır; yazı aktıkça onu da açığa çıkarmaya çalışacağım. İnsanların aklını belli propagandalarla formatlamak için sosyalliğinin bir parçası olan doğal insan eğlenceleri temelinde gelişen iletişimi iptal etmekle işe başlarlar. Kimi dans edilen yerleri, kimi içecekler eşliğinde müzik dinlenen yerleri, kimi masa oyunları oynanan yerleri batakhane ya da kumarhane sayarlar kendi propagandalarının stratejisinde. Biz bir mekânı kumarhane ya da bir oyunu kumar kılan nedir ona bakalım. Kısa vurgulamalarımla yazı boyunca ifade edeceğim: Birinin belirlenen ihtimaller ve şartlar üzerinden bir başkasının ya da başkalarının parasını-malını çeşitli oyunlar yoluyla kaybettirip kendine kazanmasına kumar diyebiliriz. Başkalarının kaybetmesiyle birine ya da birilerine ödenen paraların ve ortaya konulan, biriken sonra da ilgili oyunlarla dağıtılan ikramiye paralarının, eşyalarının kumar olduğunu iyice kavrayalım. Bu kapsamda dünyanın her yerinde gerçekleştirilen sayısal çekilişler, totolar, lotolar, çeşitli insan ve hayvan yarışları üzerine oynanan bahisler gibi işlemlerin hepsi kumar oyunudur. Bütün bu ikramiyeler başkalarının kaybettikleri oranlarda, belirlenen şartlara bağlı olarak kazananlara ödenir ayrıca bu faaliyetlerde görev alanların tümü de başkalarının kaybettiği paralardan maaşlarını kazanmaktadırlar. Başkalarının kaybettiği paralar üzerinden kazanılan paralar toplumun en kılcal damarlarına kadar yayılır. Spor bahisleri oyunları, sayısal oyunlara nazaran ayrıca bir sırtından geçinmeyi de içinde barındırır; insanların emekleri, hayvanların hayatları bahis üzerinden sırtından geçinmeye dönüşür. Özellikle spor faaliyetlerinde çok küçük yaşlardan itibaren eğitilen sporcuların ya da bu yönde eğitilen hayvanların çektiği çileler bahis denilen bir eklenti tarafından sömürülür. Bu öyle bir hal alır ki envantere kaydedilen sporcular, hayvanlar sadece para karşılığı mal-emtia sayılır.
Spor bahisleri ve sayısal oyunlar gibi oyunların ikramiyeleri oynayanların oranında yükselirken ikramiyeyi kazanan kişiler, tüm kaybedenlerin parasını bölüşerek almış oluyor. Devamla ayrıca birileri de bu kaybettirme işlerinin düzenlenmesindeki işlere mesai vererek kumar geliriyle geçimini sağlıyor ya da servet ediniyor. Kumarı kumar yapan başkalarının kaybettiğini almaktır! Yazımın girişindeki sinsi kumarı da vurgulayarak diyebilirim ki: iki veya daha fazla kişiler arasında barbut(zar) atmak, kâğıt çekmek, rulet çevirmek neyse; halka açık topların numaralarını satmak, bir müsabakanın ihtimallerini pazarlamak neyse; bir ürünü ya da yapıyı gerçeğinden başka birtakım oyunlarla satışa çıkarmak odur. Kumarın özündeki irade şudur: Kumarcı oyunsal kaybedenlerle maddi manevi beslenir! Oyunlarsa çok çeşitlidir, her oyunun eğlenceden doğmadığını bir önceki yazımda söylemiştim. Şimdi günün yorgunluğunu atmak için kahvede/kafede tavla, okey, domino gibi oyunları eğlencesine oynayan insanlara “Kumarcı” demek doğru değildir. Kumarcı başka bir ahlakın iradesine aittir; başkasının parasını, malını ele geçirmek isteyen bir felsefedir bu! Yine vurgulayalım ki kumar başkalarının parasını-malını kaybettirme yoluyla kendi ya da bir başkasının hesabına alma işidir. Kumar sadece oyun değil, hayatın her alanında karşımıza çıkan özellikle paraya, eşyaya göz diken bir dolandırıcılık, derininde dalaşmacılık mesleği-düzeneğidir. İki boksör ortaya paralarını koyar ve dövüşür; döven dövülenin parasını alıp yoluna devam eder, uyanık olansa onları izleyenlerin sırtından para kazanır; sinsi kumarbazlarsa oyunlarını yasalar üzerinden bireylere, ailelere, çocuklara kurarlar!