M. ENİS ŞENSEVER
Mavi rengin ustasını yitirdik(2)
Yayın Tarihi: 06 Haziran 2020, Cumartesi
Diğer Yazıları

Mavilerin ressamı ve künt figürleri

 

        Resimlerindeki pentür(Boya resimde boyama teknikleri) ve kompozisyon anlayışı, renk ve kütlesel formların bir bileşkesidir. Hem yorumlayan hem de eğiten bir ressam özelliğine sahiptir. Resim eğitiminin temel renk kategorilerini en yalın dille kullanmıştır. Bu kadar çeşitli mavi tonlarının  komplementeri(tamamlayanı) olan turuncu renkler ile müthiş bir kombinasyon(Fr. Combination–birden çok rengin uyuşumu) içinde bütünleştirmiştir. Resimleri aslında figür ağırlıklıdır. Ancak bu insan bedenlerinin ne söylediği bir gizem midir? Bunun nasıl bir imgelem olduğuna geleceğiz. Var etmek. Doğadan yola çıkarak, bilincimizde somutlaşan imlere dönüştürmek. Türemen de bunu insan bedenleri üzerinden imgelere dönüştürüyor. Her yazımda sanatçı bir metafor ustasıdır diye bahsetmemin nedeni de bu. Öznenin gerçeğe dair bir söylemi olması, sanatçı düzeyinde bir seviyeye  ulaşılması, gerçekle düş arasında bir soyutlamaya yönelinmesi. Bu bir iç serüvendir ki bu anlamda sanatsal yaratmanın aşamalarını oluşturur. Resim bu bağlamda sanatçıyla alımlayan(resmi izleyen) arasında bir diyalog başlatır. Kozmik evrende sizi, bir ayağınız dünyadan ayrılmadan paralel bir serüvene çıkarır. Evren ve ben! Dolayısıyla nüfus eden olursunuz. Görmek. İşte çok göreceli bir kavramın anahtarıdır bu. ‘’Soyutlama ve Özdeşleyim’’  Wilhem WORİNGER’in İsmail TUNALI çevirisiyle bu muhteşem eserin burada tam da yeridir diye düşünüyorum.

        Prof. Ali İsmail TÜREMEN’in 2-27 Aralık 2003 tarihlerinde Milli Reasürans Sanat Galerisinde(Nişantaşı-Maçka) açmış olduğu sergisini, eleştirmen Levent ÇALIKOĞLU’nun katalogda yer verdiği açıklamalarından yola çıkarak sürdürelim. Adına basılan katalogda L. Çalıkoğlu’nun kullandığı başlık

Resim - 5  Milli  Reasürans. 2003 – Sergi Katalog’u. Kapak 

 

’’İmgeyi billurlaştırmak, anlamı gizlemek’’ ( Resim – 5)

         Giriş cümleleri. ‘’Birçoğumuzun farkına varmadığı gibi beden(yani vücudumuz), konuşmakta zorluk çeken gizli yüzümüz ise, onu bir sözün, söylemin ve kıyafetin esiri(yani üzerindeki giysi) olmadan nasıl dillendirebiliriz? A. İsmail TÜREMEN‘in, ittirsek dahi yerinden kıpırdatamayacağımız güçte yere sağlam basan, MAVİ derili KÜNT figürleri…bir bedenin dünya ile iletişim kurabilmenin  en yalın halini görünür kılıyor… Aynı anda hem gövdelerinin içini, hem de onu saran çeperin dış yüzünü, şeffaf bir strüktürel yapı gibi, iç ve dış yapısal kurgu ile gösterilebilecek biçimde bir buz parçası gibi kristalize olmuş bu bedenler…’’

         Künt deyimi, kalın, ağır, dayanıklı, sağlam ve sert anlamını içerir.  Sanatsal bir ifade olarak kalıpsal olanı betimler. Görsel olarak, belkide arkaik bir formu çağrıştırır. Yapısal anlamda forma kazandırılan biçimi tanımlar. Bu anlamda ağırlıklı olarak oturmuş bir yapıdan bahsedilebilir. Kütlesel bir formdur. Dolayısıyla kalın, hacimce enli bir yapıda diyebiliriz.(Resim–6) Pek yerinde olmasa da

Resim - 6     Ali İsmail TÜREMEN -  Seramik Heykel. İş Sanat KİBELE . Retrospektif. 2018

 

E. KRETSCHMER’in insan tipolojisi olarak sınıflandırdığı ve piknik tip olarak açıkladığı, tıknaz, psikolojik olarak manik-melankolik bir yapı ile ilintili olarak da sorgulayabileceğimiz bedenler. Yinelersek, bu künt figürlerin dışı gibi iç yapısının dışa yansıması şeklinde düşünebiliyorsak, bunu bir gözlem ve analize de dayandıra biliriz.  Kristalize bir iç yapı. Künt bir yapı ve kristalize bir iç yapının bileşimi olan plastik bir anlatım. Türemen’in herkesten farklı olanı kendisine has üslubu buydu işte. Bu kristalize iç yapı, sanki hücresel ya da maddesel moleküler bir çözümleme, bir kaosun estetiği doğrultusunda plastik bir anlatım hikayesi.(Resim-7)

        Ne derseniz deyin, insan bedenleri üzerinden kozmik bir yolculuğun serüveni diye bileceğimiz çalışmalar olarak bakabilmeliyiz. Bu bedenlere bakan gözler, sanatsal bir kültüre dayansın ya da iç görü ile baksın, bir alılmama estetiği ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir söz konusu olan. Şöyle bir ifade var söylenilen. ’’Tüm bildiklerinizi kenara koyup, sırf doğaçlamanıza yer verin, sanat denilen kavrama ulaşırsınız.‘’ Düşündürücü gelmiş olabilir. Ancak sanatsal yaratı dediğimiz kavramın, mimesisin mimesisi, dolayısıyla yansımanın yansıması, yani bize yansıyan dış dünyanın taklidi olarak bizden bir yansıması anlamının dışında, son derece öznel bir kavram olarak vücud bulmasıdır.(Resim–8)

          L. ÇALIKOĞLU’nun sanatsal dili ile sanatçımızı tanımlamalarına devam edelim. ‘’Resmin yüzeyi ile üçüncü boyutu arasındaki boşluğu, bir ağ gibi örüp yaratan bu devinimli mavi devlerin, gizli anlamlara açıldıklarını söylemeye çalışıyorum’’ diyor. Duygunun ideal yansıması ile vücudun ideal buluşma halini hedefleyerek tuvalden önce ressamın zihninde tasarlanan bu yüzeyler, bugün ulaştıkları tüm şeffaflığa rağmen kendilerini saklıyor, keşfedilmeyi değil duyumsanmayı bekliyor’’. Yine A.İ.Türemen için, ‘’İnşacı bir üslup ve soyut bir dil arasında gidip gelişine borçlu bu billurlaşmayı, hareketin ve doğuracağı artı anlamların zorlamasına karşı koyarken bile, onun en özgül suretine sadık kalır.’’ Anlayabildik mi? Üç boyutlu olmasaydı Minyatür anlayışında tasvir etmiş olurduk. Üç boyutluluk ise Perspektif ile iki boyutlu yüzeyde derinlik yanılsamasını sağlar. Yüzey denildiğinde iki boyutlu planimetrik bir anlayışı betimleriz. Demek bu ikisi arasındaki boşluk denildiğinde acaba izafi bir mekandan, belki bir dördüncü boyuttan mı söz ediyoruz? EİNSTEİN bir teorem olarak zamanı ele alıyor. Üç fiziksel boyut ve zaman boyutu içinde varlığımızı sürdürme olgusunun, sanatçının zihninde bir tasarımımı acaba.  Sorguluyoruz. 4 boyut bizim maddesel olarak algılayamayacağımız bir kavramdır.  Bu sanatçının algı dünyasında yer alan kurmaca evreninin, plastik ve görsel olarak ete kemiğe bürünmüş halini mi oluşturuyor.

DİĞER YAZARLAR
Seyide ESEN
Enflasyon!
ERCAN KERMAN
İLK YAZI
Recep ÇINAR
Hoş geldin Şehr-i Ramazan!
Ahmet Acaroğlu
DOSTLUK  VE VEFA    
Selçuk Duranlar
SATILIK KONUT PİYASASI
Hüseyin Erkin
MERİÇ NEHRİ - YAĞMUR DUALARI - HARZA PROJESİ !!
Şükrü Akıllı
 'ÜLKEMİZ  VE  EDİRNE’MİZİN  SORUNLARI
TURAN ŞALLI (Roman Sivil Toplum Gönüllüsü)
DEPREM KİMLİK SORMAZ
MELTEM BABACIK (dytmeltembabacik@gmail.com) (inst: 360beslenme)
DİĞER OMEGA-3 KAYNAKLARI
Zafer Dereli
EYLÜL 1999 ÖNCESİ İŞÇİLİK HİZMETİ OLAN MEMURUN EYT İÇİN ASKERLİK BORÇLANMASI YAPMASINA GEREK VAR MIDIR?
Numan Özgür METİN
BALKAN GELENEĞİ BOCUK GECESİ
Burak Dipevliler
Görünmez Tehlike Mi Görmezden Gelinen Tehlike Mi? Edirne’nin Yok Olmaya Yüz Tutan Kültürel Mirası
NURAN İKİZ
Bir Yeni Yıl Hikâyesi
Doç. Dr. Yeliz YEŞİL
Stresle Başa Çıkmak İçin Çeşitli Tavsiyeler
MUSTAFA ÇETİN
NEVRÛZ
M. ENİS ŞENSEVER
Ressam Zafer KARAKUŞ 3  
HAMİT PUHALOĞLU
Kefenin Cebi Yok…
ŞAHVER HÖBEK
Çocuklarda Nefes Farkındalığı
Mehmet Ali ESMER
ANADOLU’DAKİ TARİHİ YAPILARININ DEPREMDEN KORUNMASI ESASLARI (2)
OLCAY DAL
Cumhuriyet nedir ?
Ertan Çekiç
İNSANLARA NE İSTEDİĞİNİ SORSAYDIM, DAHA HIZLI GİDEN AT ÜRETİRDİM
CELİL ÖZCAN
SAKARYA ZAFERİ’NİN 100. YILI KUTLU OLSUN!
İHSAN KÖSE
İZ BIRAKANLAR
ÖZCAN AYGÜN
EDİRNE GAZİ OSMAN PAŞA ORTAOKULUNUN KAZANDIĞI ULUSAL BAŞARI VE ÇANAKKALE SAVAŞLARININ 106. YIL DÖNÜMÜ
MUSTAFA ERSOY
MUHALEFET ETMEK, BOZGUNCULUK MU? İHANET ETMEK Mİ?
Tülay Çağlarer
ATATÜRK ve ÇOCUK
Teoman ÖZÇUHACI
MESAFELER VE ÖLÇÜLER - ÖLÇÜTLER
Burhan Aytekin
19 Mayıs Gençlik Bayramı Kutlu Olsun
Yener Yaveroğlu
Allah’ın otu ıspanak neden beş lira?
ÜLKÜ VARLIK
TÜYAP DİYARBAKIR KİTAP FUARI (25/30 EYLÜL 2018) VE CAHIT SITKI TARANCI
Yaver Tetik
Sıcak Sulu Kalorifer Kazanı Yakma Talimatı:(4)
NEDİM ZOBAR
BÜYÜK ve KUTLU ZAFER
Burak Dipevliler
Mehmet Ali ESMER
Hüsnü Sarıgül
ABDULLAH GÜRGÜN
ŞAHVER HÖBEK
Burak Dipevliler
Burak Dipevliler