Edirneliler kuşkusuz müziği seviyor fakat ortada sorunsal bir durum var birlikte onu değerlendirelim. Şehirde dolaşırken işitiyorum ki bazı Edirneliler belli kişilere ait arabesk şarkıları bangır bangır dinliyor. Açıkçası dinledikleri bu müziğin ne kendilerine ne de Edirne’ye bir faydası var. Benim tercihim Edirne sokaklarında dolaşırken bir müzik duyulacaksa Edirne’ye, Trakya’ya, Balkanlar’a ait oyun havalarının ve ezgilerin duyulmasıdır. O zaman Edirne’de olduğumuzu daha kuvvetle idrak edebiliriz!
Türküler, şiirler belirli kültürler içinde üretilip kendi zamanını anlattıkça değerlenir ve tüm insanlığa hem estetik hem de belgesel anlamda faydalı olur. Ayrı ayrı coğrafyalarda birbirinden bağımsızca doğal olarak filizlenen eserler serpilir ve hayat ağacı gibi ölümsüzleşir.
Hakiki yerel sanatçının önemi:
Daima yerel değerleri destekleyerek yerel özelinde var olan kuşun, ağacın, suyun, taşın toprağın boynunu yeryüzü genelinde bükük bırakmaz hakiki yerel sanatçı; önemli oluşu da bu doğal bütünlükle üretmekten kaynaklanır, ancak yereli kavrayabilen evrensel bakabilir! Yöresinde olanı, kendindeki pay nazarından anlatır ve doğal bir insan olarak parçası olduğu doğal yöresini över ki bu kendisine en yakın kişilerin ruhlarını, kişiliklerini doğada kuvvetlendirir; evet över çünkü doğa her haliyle övülmeye değerdir ancak belleklere doğa harici musallat edilen veriler bu övgüyle arıtılır!
Doğru olanı doğru yerde betimleyen yerel sanatçı, insanına daima doğadaki doğruyu işaret etmeye çalışır; komşularının, akrabalarının ruhlarını ve zihinlerini tazeleyerek çevresini dinamik tutar. Bu kapsamda üretilen müzik ve diğer sanat eserleri doğa gibi coşkun ve bereketli olur bu da yeryüzündeki evrensel kültür zenginliğinin yani insan medeniyetinin doğal olarak bilinmesi ve çağa göre yenilenmesi demektir.
Arabeskin sektörel bir müzikal düzmece olduğunu kavramak çok önemlidir.
Yeniklik, eziklik, ihanete uğramışlık gibi duyguların insan bilincine kasten aşılandığı bu müzik türü, insanı doğadan koparıp sektörel bağımlılıklara neden olan ürünleri tüketmeye yönlendirir. Sektörel oyuncular ve bir takım zihin kodlamaları yapan çeşitli kılıklardaki kişiler yüklü paralar kazanırken kurbanları düzmece bir sanatın ve ona bağlı inancın içinde değersizleşir, yoksullaşır; bireysel benzeşme çok olduğu için de insanlar birbirine benzer davranışları sergiler hale gelir. Artık yönlendirilen insan değil mahalledir, semttir ve kenttir!
Kendisini değersiz hisseden birey nihayetinde değersiz bir topluma ya da bu yöndeki sanatla uyuşarak kendini değerliymiş gibi gören ve kendi kendini pohpohlayan bir topluma dönüşür. Neticesinde sorunlar artarak ortada durmaktadır, arabeskin tesiri dinince veya ayılınca bizden bir şey olmaz düşüncesi kişiyi teslim alır böylece insanlar hem kendi muammaları içinde kaybolurlar hem de toplumun gelişme mekanizmalarını sakatlarlar (yerel sanatı ve mantığı).
Arabeskle önerilen yaşamda yöresel ve toplumsal değerler yoktur!
Var olduğunu insana sandıran şey politika, piyasa ve propaganda gereği imaj hüneriyle eleştirmen görünümlü müzik piyasası magazincilerinin ve video film yapımcılarının sektörel faaliyetleridir. Sözlerinde anlattıkları konuları hemen hemen hiç yaşamamışlardır. Tek düşündükleri şey insanların hâlihazırdaki gerçekleri yerine sahte gerçekliklerimizi nasıl onların duyarlılıklarına ikame edebiliriz; bittabi bu bir uyuşturucudur. Halkın hakiki sevdalarını nasıl sömürürüz; duygusal ve parasal olarak insanların gerçekliklerinden nasıl kendimize ait kârlar elde ederiz sistemini işletmeye çalışırlar; meselenin özeti de zaten budur.
Arabesk tacirleri herkesten daha çok sömürdü köyden kente göç edenleri ve kurdukları zihni mekanizmalarla hâlâ sömürmeye devam ediyorlar!
Sözde köyden kente göç etmiş ezilen insanların sesidir bu arabesk şarkılar ancak hiçbir suretle tüketenini yani müşterisini bilinçlendirmez aksine kentlilik bilincinden daha da uzaklaştırarak kişiyi toplumun içinde duygusal olarak ele geçirerek ötekileştirir. Arabesk müzik toplumdaki bireylerin kolektif duygularını aldatmaya, uyuşturmaya ve nesnel yaşamda vatandaşı daima kaybeden olma yoluna koymaya çalışır dedikten sonra son söz olarak bir ülkeyi geri bırakma işleminin ulusal bir çarkı olduğunu da vurgulayalım. Peki çözüm nedir?
Size mesafe olarak en yakın olan sanatı önemseyin!
Şehrin sokaklarında dolaşan, kafelerinde oturan, pazarlarından alışveriş yapan hakiki (doğal) sanatçılarla, yazarlarla, müzisyenlerle yakınlık kurun ve ürettiklerinden istifade etmeye bakın.