25 Kasım Stadyumu’nun yerine ne yapılması gerektiğiyle ilgili tartışmalar sürüyor. Benim de kanaatim bu sahaya AVM yapılmaması yönündedir. Yine sporla ilgili olarak insan eğlencesiyle birlikte zihin ve beden terbiyesine yönelik kullanılmalıdır. Bu arazi üzerinde insanlar hem spor yapsın hem engeli bulunan çocuklarımız gençlerimiz tedavi edilsin hem de eğlensin dinlensin. Kanımca bu iş için en uygun spor atçılıkla ilgili sporlardır.
Hipodrom Park Yapılsın!
Benim önerim yine 25 Kasım’ı yaşatan adıyla içinde hipodromu (at binme parkuru ve tribünü) olan ihtiyaçlara göre kısmen binalı yemyeşil bir mesire alanına dönüştürülmesi. Tunca ve Meriç kıyılarına bağlanan güzergâhıyla tasarlanacak böyle bir hipodrom nehirlerin çevresinde ve Karaağaç yolu üzerinde bulunan restoranları, kafeleri, konser sahalarını da daha işler kılıp oradaki işletmelere katma değer sağlama, yeniden yenilenme fırsatı yaratacaktır.
Gelelim engeli bulunan çocuklarımızın gençlerimizin tedavi konusuna: Atla Terapi Programları açılan hipodromda halka sunulabilir.
Engelli çocuklarımız gençlerimiz, fiziksel ve duyusal bozuklukları olan hemşerilerimiz için bu hipodromda atlarla terapi programları uygulanabilir. Atla terapi programları bedensel ve duyusal rahatsızlıkların giderilmesine yönelik etkin bir tedavi sağlar. Neden şehrimiz atlarla sağlık, şifa, sıhhat bulan terapi programlarından istifade etmesin; ayrıca makinalar yerine atların, insanların sevgi ve anlam dünyasını geliştireceği de unutulmamalıdır.
Binicilik alanında heyecan dolu bir EDİRNE BARIŞ KUPASI düzenlensin!
Hipodromun at binme parkurunda-pistinde yöresel, ulusal ve uluslararası binicilik yarışmaları düzenlenebilir. Atların rengârenk bayraklar, flamalar ve panolar arasında nasıl da binicileriyle birlikte konulan Edirne Barış Kupası’nı kazanmak için mücadele ettiğini; atların her engel atlayışında seyircilerin yüreklerinin nasıl da heyecanla yerinden hopladığını görebiliyorum.
Atlar Edirne’ye yakışıyor.
Hayvanların bir süs eşyası ya da endüstriyel bir mal olmadığını kavrayabilmek gelişmiş toplum olma yolunda çok önemlidir. Kanunların insan haklarını daha etkin koruması yönünde yapılan mücadeleler gibi doğa ve hayvan hakları için de daha etkin kanunların çıkarılması yönünde mücadeleler sürmektedir. Hayvanların da bir dünyası vardır! İnsanlar kendi dünyalarına nasıl özen gösteriyorsa hayvanların dünyasına ve yaşam koşullarına da önem ve özen göstermek zorundadır.
Edirne’mizin muhtelif bölgelerinde başıboş atlar var, bence bunlar kente yakışıyor; bir doğal yılkı heyecanı yaratıyor karşılaşma anında; ancak bu atlar korunmalı ve kollanmalılar çünkü burası atların özgürce koşturduğu bozkırlar değil; burası sokaklarıyla, arabalarıyla, çöp konteynerleriyle, kamyonlarıyla insanın doğayı anlamlandırma dünyasına ait. Bunun altını da çizelim ve kenttin kıyılarında dolaşan atları da koruyalım.
25 Kasım Hipodromu’nda başka neler yapılabilir?
Tunca, Meriç kıyılarına; Karaağaç, Bosnaköy dolaylarına rehberler eşliğinde atlı safari gezilerine çıkılabilir hatta doğa sporlarının bir konsepti olarak at sürme ve kamp kurma teknikleriyle oluşturulmuş uzun soluklu atlı safariler düzenlenebilir; kısacası doğa sporları alanında, atlı doğa sporları kapsamında bir turizm değeri hayata geçirilebilir. Hipodrom içinde temayla ilgili Trakya Tarım Fuarı açılabilir. Yine atçılıkla ilgili bir müze kurulabilir; yöremiz atçılık tarihi ve mitolojisi bakımından oldukça zengindir; ayrıca restore edilen nostaljik faytonlar ve atlarla ilgili eşyalar, dokümanlar, belgeseller, filmler bu müzede seyredilebilir. Edirne Barış Kupası da bir sonraki sahibine kavuşana kadar müze ziyaretçilerine sergilenerek şehre ayrı bir motivasyon, heyecan kaynağı yaratabilir!