Hayatında yalan söylememiş insan görmedim. "Ben söylemedim" diyerek kendinize de yalan söylemeyin derim. Bildiğimiz üzere iki tip yalan var. Kötü bir durumda olan kişiye söylenen, onun mutluluğu için, menfaati için söylenen yalanlar ve kötü niyetli yalanlar.
Pembe yalan; birinin yakını kötü bir hastalığa yakalanmıştır ve eğer duyarsa o kişi de sağlık problemleri yaşayabilir, kötü durum içerisine düşebilir diye ona söylenen yalan mesela.. Hayattan kendini koparmak üzere olan, hayattan bir beklentisi kalmamış , umutsuz insana umut vermek için meselâ.. Büyük sürprizler için tatlı yalanlar .. Yalan sadece söz ile de olmaz. Hayatın içine gizlenmiş yalanlar da vardır. Hani deriz ya hayatın gerçekleri böyle diye.. Acı gerçek, maalesef gerçek dediğimiz durumlar. İşte o durumları örten bir de yalanlar olur. Birisi söylemez aslında, hayatın bir cilvesidir onlar. Ve insanlar da kendileri için, mutlulukları olduğunu düşündükleri için gerçeği kabul etmeyip hayatın yalanını gerçek gibi kabul ederler. Size kısa bir hikâye anlatmak isterim konuyla alakalı: Bir gün Yalan ve Gerçek yolda karşılaşmışlar ve yürümeye başlamışlar. Yalan "Bugün hava çok güzel " demiş. Gerçek bakmış ki hava gerçekten güzel. Yalan doğru söylemiş. İlerlemişler ve bir kuyunun yanına gelmişler. Yalan "Su çok güzel girip yıkanalım mı ?" diye sormuş. Gerçek, suyu kontrol etmiş ve şaşırmış. Çünkü Yalan yine doğruyu söylemiş. İkisi de suya girmiş ama bir süre sonra yalan kuyudan çıkmış, Gerçek' in kıyafetlerini alıp kaçmış. Gerçek, öfkeli, şaşkın bir şekilde kuyudan çıkmış ve Yalan'ı aramak için yollarda dolaşmaya başlamış. Ama çıplak Gerçek'i görenler ona kızmış, onu hor görmüşler ve istememişler. Gerçek de kuyuya gitmiş ve sonsuza kadar orada saklanmış. Yalan ise Gerçek' in kıyafetleri ile rahatça dolaşabiliyormuş. Ve herkes yalanı bu şekilde kabul etmiş... Ve bizler insan olarak görüyoruz, düşünebiliyoruz. Kendimize yalan söylemeyip acı, çıplak gerçeği mi kabul etmeliyiz yoksa gerçek gibi görünen yalana mı inanmaya devam etmeliyiz?..