Tarih, 21 Kasım 2019, günlerden Perşembe. Ben bu günün adını değiştirdim. Bugüne “hüzün”diyorum. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Ağırseven ile eşi FatmaAğırseven’in kızları Nehir’i bugün kaybettik. Haberi aldığım andaki halimi anlatmaya kelime bulamıyorum. Hemen yaşını sorguladım. Daha 36’sındaydı. Birden Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Otuzbeş yaş” şiiri düştü aklıma. Şiirinde ölümü bizlere anlatmış ama anlatırken yaşı tutturamamış. O da otuzbeş yaşı erken bulmuş ki, bu yaşa yolun yarısı demiş. Ben defalarca okudum. Haydi, bir kez daha hatırlayalım;
Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nereden çıktı bu cenaze, ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
NEHİR AĞIRSEVEN (36)
Nehir’i tanımayanlara kısaca tanıtmak istiyorum: 02.11.1983 yılında Trakya Üniversitesi’nin İlk bebeği olarak dünyaya gelen Nehir, ilköğrenimini Kurtuluş İlkokulu’nda yaptı. Ortaöğrenimini Edirne Anadolu Lisesi, Lise öğrenimini, Anadolu Öğretmen Lisesinde tamamladıktan sonra, üniversiteyi Ortadoğu Teknik Üniversitesi(ODTÜ)’de okudu. 2005 yılında mezun olduktan sonra, aynı yıl Trakya Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü’ne Öğretim Görevlisi olarak girdi. İlk olarak Trakya Üniversitesi II. Bayezit Sağlık Müzesi’nde dış ilişkilerle ilgili göreve getirildi. Bu kuruluşta çeşitli etkinliklerde görev aldı. Projeler üretilmesine, çeşitli ülkelerle ortak proje uygulamalarında çalışmalar yaptı. Müzemize ödül kazandırılmasında da rolü oldu. Yüksek lisansını Trakya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Ağırseven, doktorasını aynı bölümde sürdürüyordu.
Fotoğraf sanatçısı Enver Şengül’ün teşvikiyle fotoğrafa ilk adımını attı, yine onun bilgi ve tecrübesiyle ilerlemeye devam etti. 10’a yakın ulusal yarışmada fotoğrafları sergilenmeye değer görüldü.
Nehir, kısacık ömründe bize kendisini anacağımız eserler de bıraktı.
Nehir’i bir de kendisini tanıyanlardan dinleyelim. Mesai arkadaşı Enver Şengül, cenaze törenindeki konuşmasında onu şöyle anlattı:
“Az değil tam 8 yıl Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi'nde birlikte görev yaptık. ODTÜ mezunu pırıl pırıl bir İngilizce okutmanıydı. Avrupa Müze Ödüllü bu müzenin dış ilişkilerini yürütüyor, yurt dışında tanıtılmasına katkılar sağlıyordu. Almanya'nın Köln kentinde Avrupa Kültürel Miras Birliği'nin ödüllü müzeler arasında düzenlediği bir yarışmada en iyi sunum ödülünü birlikte Ülkemize ve Edirne'ye kazandırmıştık. Müzede görev yaptığımız yıllarda aramızda bir anlaşma yapmıştık. O İngilizcemi ilerletmem için bana yardımcı olacak, ben ise ona fotoğrafçılığı öğretecektim. Ben bu İngilizce konusunda pek başarılı olamadım ama o çok iyi bir fotoğrafçı oldu. Unutulmaz fotoğraflar üretti, atölye çalışmalarına katıldı, EFOD üyesi oldu hatta yönetim kurulu üyeliğini bile yürüttü. Son 7-8 aydır yakalandığı amansız hastalığı maalesef yenmeyi başaramayarak bu akşam saatlerinde aramızdan ayrıldı. Ailece tanıdığımız ve çok sevdiğimiz biriydi. Bugüne kadar tanıdığım en saygılı, en dürüst, en çalışkan ve daha önemlisi en vefalı insanların başında geliyordu. Çok üzgünüm. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyor acılarını paylaşıyorum.”
Nehir’in yolu 2009 yılının Ağustos ayında Radikal gazetesi yazarı Hakkı Devrim ile de kesişir. Rahmetli Hakkı Devrim, Trakya Üniversitesinin Sultan II. Bayezit Külliyesindeki Sağlık Müzesini ziyaret eder. Nehir’de müzedeki odasında çalışırken dışarıdan bir konuşma sesi duyar. Bu ses ona tanıdık gelir ve “tamam” der “Bu Radikal yazarı Hakkı Devrim’in sesi” diyerek hemen dışarı çıkar, kendisine, “Hoş geldiniz” diyerek müzeyi ayrıntılı bir şekilde gezdirip bilgi verir ve güzel bir şekilde uğurlar.
Yazar birkaç gün sonra gazetesindeki köşesinde bu tanışmayı şöyle anlatır;
“…Trakya Üniversitesi’nin Sultan İkinci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde oyalandık. Ben kısa adıyla Bayezid II Darüşşifası demeyi tercih ederim. Müzikle akıl hastalıkları tedavisine dair resimler, mankenli temsilî sahneler, Edirne’ye gittiyseniz görmeden geçilecek gibi değildir. … Torunlara bu tatilden getirdiğim üç insan portresi oldu: biri Darüşşifa’da bizi ağırlayan Nehir Ağırseven adlı güzel genç kız. Üniversitede İngilizce okutmanı. Dört dörtlük bir ev sahibesiydi…”
Hakkı Devrim’in bu tespitine ben aynen katılıyorum. Ama başka özellikleri de ekleyerek. Nehir yardımseverdi ve esprili bir kişiliğe de sahipti.
Edebiyatımızda genellikle bir ölümün ya da acı, üzüntülü bir olayın ardından söylenen halk türküleri vardır. Bizler buna ağıt diyoruz. Ben ağıt yakmasını bilemem ama böyle bir acının ardından hep aklıma ölümü hatırlatan, anlatan, şairler ve onların şiirleri, şarkıları gelir. İşte onlardan biri de Barış Manço’nun “Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi” şarkısı.
Aslında bu söz Kanuni Sultan Süleyman’ın 1560 yılında Zigetvar Kalesi alınırken hasta yatağında söylediği sözdür.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Sağlığın hayattaki yeri ve önemini belirten bu sözü Barış Manço şarkısında kullanmış. Bizler de beraberce okuyalım;
Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker
Doğru tartan esnaf rahat huzurlu gezer
Eğrinin ve doğrunun hesabı mahşerde
Dünyada biraz huzur her şeye bedel
Sağlığın nasıl gülüm sen ondan haber ver
İlaç neye yarar vade gelmişse eğer
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Han senin hamam senin konaklar senin
Tarla senin çiftlik senin bağ bostan senin
Diyelim ki dünya malı tümünden senin
Ağız tadıyla yersen bir şeye benzer
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Barış der biraz tuzum ekmeğim olsa
Buz gibi pınar suyundan bir testim olsa
Bir de şöyle püfür püfür bir çınar gölgesi
Kaç kula nasip olur ki keyfin böylesi
Bir lokma ye, bir yudum iç, bir oh çekiver
İlaç neye yarar vade gelmişse eğer
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Bu yazı kısaca Nehir’i anma yazısı. Elbette o her zaman hatırlanacak, anılacak, özlenecektir. Ben Ağırseven ailesine ve bütün sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Mekânın cennet olsun Nehir!..