Soner TUNA. Mimar Sinan Üniversitesi Grafik bölümü 1988 mezunu. Okuldaşım. Aslen Edirneli olmasına rağmen 1966 Kocaeli doğumlu. Trakya Üniversitesi Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksek Okulu. Tasarım Bölümünde göreve başladığı 2001-2002 eğitim ve öğretim yılından buyana da Grafik programında derslere devam etti. Ekim 2019 tarihinde onu yitirdik. Işıklar içinde yatsın. Sevgili eşi Ebru hanıma baş sağlığı diliyorum.(Resim- 1)
Anımsayacağımız güler bir yüz bıraktı ardında. Sempatik sakin güç, çokca konuşmayan. Çizgi romanlarının balonlarında yazdı, hep yazdı. Satır aralarındaki nüanslar, hicvetti, eleştirdi, savundu. Ama söyleyen bir ruh vardı. Soner ce çizdi yazdı. Adına açılan son sergisi, Osman İNCİ Müzesi’nde, 29 Ekim- 18 Kasım 2019 tarihlerinde gezilebilir. Sergide yer alan çalışmalarının tamamına yakını koleksiyonlarda yer alan eserler.
Onun resimlerini İlk önce Trakya Birlik İlhan Koman Sanat Galerisindeki sergisinde tanıdım. Figüratif resmin saf yüreği. İçinde insan olan bir anlatım. Kendisi gibi yumuşak, soft bir pentür anlayışı. Renkler genellikle pastel tonlarda, sıçak ve samimi. Pilaj, Kadınlar ve erkekler çalışmasında bir anlamda T. LAUTREC ya da D. HOCKNEY figürasyonu içinde bir yelpazeye oturtabilir miyiz? Mimar Sinan ve Selimiye resimlerinde ise çok özel bir yeri olan ve izlenimcilikten sembolizme bir çizgi izleyen Avni LİFİJ tadında, belli belirsiz, soğuk tonlarla konturlarla(cloisonnism) biçim ve figürlerin siluetini koparan çizgiler. Bu konturlar aslında sıcak–soğuk tonlarda, mor renkte olup iç ısıtan renk gamlarını tamamlayan bir işlevselliğe de sahip. Pentürlerinde yumuşak ve sıcak renklerle, belli bir empresyona dayalı fırçasıyla illüstrasyonlarından farklı bir tavır sergilemesi, bir yerde siyah beyaz çizginin, rengin psikolojisinin dışında olmasından kaynaklanmaktadır.(Resim -2,3,4) Renklendirilmiş çizimlerinde
Resim-2. Plaj
( Boyama resim/renkli çizim – Dessin en couleur ) yine pentürünün tadına ulaşabiliyoruz. Şunu söyleyebiliriz ki, sanat dünyası da pozitif bilimler gibi ya özgün orijinal bir yenilik getireceksiniz, ya da var olanlar üzerinden bir bakış, bir yorum getireceksiniz. Bu zorlama ile olacak şey değildir. Tek geçerli dayanağı, temel bilgiye dayalı, kazanılmış becerilerin üzerine kendine samimi ve saygılı, hatta kendini kandırmadan yapabileceğinin sınırlarını da iyi tespit edip, kendi içinde emin adımlar ile açılımını gerçekleştirmek ile olasıdır. Oldukça mütevazi ama kararlı. Bunları Soner de görebilirsiniz. Akademiden geldiğini biz desenlerinden anlarız. Bu bizim için önemli bir ayırd edici özelliğimizdir.
Resim-3. Kadınlar ve erkekler
Resim-4. Mimar Sinan ve Selimiye
Masallar bir edebiyat türüdür. Destanlarda öyle. Yazılı kültür öncesi sözlü anlatılarda ezbere dayalı, belli bir ritimle söylenirlerdi. Resimli roman geleneğini de bir bakıma görsel ve yazılı metinlerin birlikteliği ile devşirilmiş yeni nesil çağdaş anlatılar olarak bakabiliriz. Yüzlerce resim karesi, her bir kare anlatının birer sahnesidir. Öyküleştirerek yapılmış görsel anlatılar. Bunun için İllüstratörün çok geliştirilmiş biçim ve anatomi bilgisine sahip olması gerekiyor. Ayrıca kişisel bir üslubu da olması gerekiyor. Bir Turhan SELÇUK’un Konstrüktiv, kübik form anlayışı, Suat YALAZ’ ın KARAOĞLAN çizimlerini anımsıyormusunuz. Ya Semih BALCIOĞLU’nun çizimlerini. Hatta Altan ERBULAK’ın kırık dökük çizimlerini. Yine meşhur GIRGIR dergisinde AVANAK AVNİ’nin yaratıcısı Oğuz ARAL’ı.(yerli çizerlerimiz yeter zaten) Kişi ve karakterlerini abartarak uç noktalara taşımak karikatürün betimleme alanına giriyor. Ancak çizgi romanda karakter tiplerini oluşturmak da benzer eğilimin içinde yer alır. Animasyon anlamında Soner çağdaşları içinde yer almıştır. Bir Mehmet ÇAĞÇAĞ değildir, ancak ÇAĞÇAĞ hiçbir zaman Soner’in çizgisinde olamaz. Bunun sebebi medyatik olup olmamaya dayanıyor. Gani MÜJDE, 1977 de İ.D.G.S.A ya girdiğimiz yıl Temel Sanat Eğitiminde birlikte okuduk. Kısa boylu tıfıl bir arkadaşımızdı. Çok da neşeli bir çocuktu. Şimdi medya dünyasında ünlü biri. Sistem içinde misiniz, değil misiniz? Bunu sorduğunuzda zaten cevabı bellidir. Ben hiçbir zaman sistem adamı olmadım. Sistem içinde ve sisteme karşı olup da farklı nüanslara sahip olabiliriz. Ancak, SONER’i gıptayla anıyorum. Hiç değilse koleksiyonerleri oluştu.