Asıl adı Ümraniye soruşturmasıdır. Ergenekon davaları, iddia edilen Ergenekon Örgütü kapsamında mütalâa edildiğinden bu adla anıla gelmiştir.
Ergenekon’da 12 yıl sonra beklenen karar. FETÖ tertibinin çöküşü tescillendi. Duruşmada Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu PERİNÇEK’in son sözleri, ‘’Türk yargısına güveniyorum. Gladyo’dan temizlenen ve altın devrini yaşayan Türk yargısı, Ergenekon davasında altın karara imza attı. ,, Örgütsel suç yok. Tüm sanıklar beraat etti. Hatırlıyor musunuz, duruşmalarda ne demişti. ‘’Burada Türkiye Cumhuriyeti devletini yargılıyorsunuz. Devleti yıkamazsınız. Yıkılacaksınız. Biz çıkacağız, sizler gireceksiniz ,, Öyle de oldu.
CIA’nın yüzyılın en büyük tertibimiz diye adlandırdığı FETÖ’nün bölünme sürecinin başlatılmasında Türkiye’nin ulusal güçlerine yönelik bir tertipti. Yargıtay’ın FETÖ‘cü hâkimlerin verdiği müebbet hapis cezalarını kararını bozmasının ardından yapılan ikinci yargılamada 1.Temmuz 2019 tarihinde karar beraatla sonuçlandı. İkinci yargılama, son duruşmasında 235 kişinin yargılandığı dava, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Erol MÜTERCİMLER, Oktay YILDIRIM ve Emin ŞİRİN’in de aralarında bulunduğu 30 ‘u aşkın tutuksuz sanık ve çok sayıda avukatın da hazır bulunduğu duruşmada karara bağlandı.
Kumpasın içinde bulunanlardan ve başka suçlardan da tutuklu Bedirhan ŞİMAL, savunmasında ’’Ergenekon kumpastır. Ben bu kumpas da kullanılan figürdüm. Ergenekon ‘un kumpas olduğunu itiraf edince Fetö’cü hakimler bana 20 yıl hapis verdiler, yıllarca içerde tutular,, dedi. Vicdani karar beklediğini söyleyip,’’Bu sefer de kurban edilmek istemiyorum ,, dedi? Aynı şekilde tutuklu ve aynı davadan yargılanan Hasan Ataman YILDIRIM da son sözünde beraatını isteyerek ‘’Hakim, savcı kumpası kuranlar ve diğer emniyet mensupları dahil örgüt üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum,, dedi. Davanın sanığı, tanığı ve gizli tanığı olan, geçmiş duruşmalarda FETÖ’cü savcılarla iş birliği yaptığını itiraf eden Osman YILDIRIM da son sözünde şunları söylemiştir:‘’ Devlet başkanının isteği ile Ak Parti’yi kapatılmaktan kurtardığımız bu dava somut kanıttır. 2007 ile 2019 tarihleri arasında ki medya arşivi basın ve vatandaşlar bu davanın tanığıdır. Kurtardığım Ak Parti iktidarını devirmekle suçlanmam çelişkidir. Bu nedenle yüce mahkemenizden 14 yıllık esaretime son verilerek daha önce beraat ettiğim bu davadan beraatime karar verilmesini talep ediyorum ,,
İstanbul’da Hakimler var diye bağırmak istiyoruz
Kumpas sanıkları isyan ettiler. Sanıklardan Hayri BİLDİK, ‘’Olmayan bir örgüt üyeliğinden yargılandım, beraatımı talep ediyorum,, ifadelerinde bulundu. Sanık Murat YÜCEL, ‘’Amerika tarafından organize edilen, FETÖ tarafından yapılan saldırı ile yargılandık. Bu karardan sonra İstanbul’da hakimler var diye bağırmak istiyoruz ,, dedi. Sanıklardan İbrahim ÖZCAN, ilk Ergenekon yargılamasını yapan hakim ve savcıların , Yargıtay 8.Ceza Dairesinde yargılandığını hatırlatarak ‘’ Fetullahçı Terör Örgütü davasından yargılanıyorlar.Bir çoğu hüküm giydi. Davanın Cumhuriyete, topluma, ülkeye verdiği zarar ortadadır. Vereceğiniz karar yargının temizlenmesini kendi vicdanınızı ortaya çıkaracaktır ,, dedi.
Aynı şekilde tutuklu ve aynı davadan yargılanan Hasan Ataman YILDIRIM da son sözünde beraatını isteyerek ‘’Hakim, savcı kumpası kuranlar ve diğer emniyet mensupları dahil örgüt üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum ,, ifadelerinde bulunmuştur.
Tutuklu sanıklar Alparslan ASLAN, Erhan TİMUROĞLU iİsmail SAĞIR ve Osman YILDIRIM’a yöneltilen bütün suçlardan, örgüte üye olma, yönetme, yardım ve yataklıktan cezası en yüksek olan Anayasayı ihlal suçundan, ARSLAN a ağırlaştırılmış müebbet, TİMUROĞLU, SAĞIR ve YILDIRIM’a da müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmedildi.
Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi, Ergenekon ve Balyoz davalarında toplamda743 kişi. Şüphelilerin(sanık) 335’i tutuklu, 408’i tutuksuz olarak yargılandı. 8 kişi tutuklu tutuksuz yargılamalarda öldü. 4 şüpheli kişi firar etti. Tutukluların en yoğun olduğu meslek gurubu askerler oldu. Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı. 227 asker çeşitli ceza evlerinde. 362 General ve Amiralin bulunduğu TSK’nın komuta kademesinde 68 muazzaf paşa tutuklu. Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat soruşturmalarında 125 Albay tutuklandı. 87’si, ordunun geleceğindeki komuta kademesini oluşturması beklenen kurmaylardı. Ceza evlerinde 2’si kurmay, 6 Yarbay. 3’ü kurmay, 16 Binbaşı. 5 Yüzbaşı. 4 Teğmen. 5 Astsubay bulunuyordu. 172 muazzaf tutuksuz, 400 asker yargılandı.
Doğu PERİNÇEK, ‘’ Karar gerçeğe uygundur, adildir,, .
Kumpas soruşturması 2017’de, ilk duruşması 2018’de başlayan Ergenekon tertibinde FETÖ’cü hakim ve savcılar, kararı 2013’de açıklamıştı. Eski Genel Kurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker BAŞBUĞ, Vatan Partisi(İşçi Partisi) Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK ve bir çok yurtsevere müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezaları verilmişti. Yargıtay 16.Ceza Dairesi temyiz duruşmalarının ardından açıkladığı kararla kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarını iptal etti. 4.Ağır Ceza Mahkemesi, tüm sanıklar hakkında örgüt suçlamasından beraat kararı verdi.(Resim–2)
Ne var ki, Emekli Astsubaylar Oktay YILDIRIM ve Mehmet DEMİRTAŞ’a, sözde Ümraniye bombaları nedeniyle 3’er yıl, 4 ay hapis cezası verdi. Her iki sanık da, dosya kapsamında ilk tutuklanan ve 7 yıl ceza evinde kalarak en uzun süre tutuklu yargılanan isimler oldular. Verilen ceza düşüldüğünde alacakları var.
Bilindiği gibi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararını yazamaması, yasal süreyi aşması üzerine yargılananlar Anayasa Mahkemesine bireysel baş vuruda bulunmuştu. Yüksek mahkemenin hak ihlali kapsamında nöbetçi mahkemeler tutukluları tek tek tahliye etmiş, Silivri duvarları yıkılmıştı.
Bir ihbar üzerine(?) Ümraniye de bir gecekonduda arama yapıldı. Bir sandık el bombası bulunduğu iddia edildi. Dava sırasında ortaya çıkarılan gerçekler ise, sözde bombalara la ilgili şaibeleri gözler önüne serdi. FETÖ cü polislerin ’’Soruşturma Ergenekon olunca s…m hakimi savcıyı da ,, diyerek küfürlerle davanın adını telafuz etmeleri , aramaya kimsenin şahit olmaması, FETÖ’cü polisler dışında kimsenin sözde bombaları görmemesi, üstelik arama sırasında ele geçirilenlerin muhafaza edilmemesi , ertesi gün 13. Haziranda bilir kişi incelemesi yapılmadan imha edilmesi vs. Hatta arazi aramalarında da elle konulmuş gibi bulunmaları. Bu karanlık planın, baştan aşağı T.C Devletine kurulan bir kumpas ve kurgu olduğunun açık ispatıdır.
Davada yargılanan Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, avukat Nusret SENEM, ‘’Ergenekon tertibi ABD nin, AB nin ve NATO nun Türk ordusuna, İşçi Partisi Genel Başkanı sayın Doğu PERİNÇEK ve aydınlarımıza karşı yaptığı bir tertiptir. Bu tertiple 2010 da FETÖ yargıyı ele geçirdi.TSK’ya karşı yürüttükleri operasyonla en kritik yerlere yerleştiler ve bunun sonucu 15.Temmuz darbe girişimi olmuştur ,, şeklinde açıklamada bulundu. 100 bin lerin SİLİVRİ’ye yığılması dönüm noktası oldu. 15 Temmuz darbe girişimini de, bu dönüm noktası sonrasında aştık ifadelerini kullanmıştır. Katıldığımız görüşü ise, Amerikancıların yenilgisidir. Ergenekon da beraat ve darbe girişiminin bertaraf edilmesi, her ikisi de bir zaferdir. Türkiye artık eski Türkiye değildir yaklaşımı çok doğrudur.
Tertibe sahip çıkanlar
Su götürmez batıcı Liberal takımımız var. Yetmez anma evetci bu tayfa, sanki emperyalizmin Türkiye ayağı gibi çalışıyorlar. 2010 referandumunda da, o günün BOP savunucusu AKP’ye, yetmez ama evet diye destek verdiler. Çözüm sürecinde açılım için Akil adam oldular. O günkü R.T.ERDOĞAN’nın dizinin dibindeydiler. Batı Kürtçülüğü savunuyor ya. O zamanın AKP’si HABUR’da çadır mahkemesi kurmuştu ya, Şivan PERVER ile megri megri şarkılar söyleniyordu ya. Ne zaman 24 Temmuz 2015’de ayaklar yere basıp çözüm sürecinden çark edildi, bu batıcı tayfa veryansın etmeye başladı. O tarihten itibaren açıkça bir ERDOĞAN düşmanlığı başlattılar.
Yine aynı takım. 13 Ağustos 2008’de aralarında akademisyen, hukukçu, sanatçı? ve gazetecilerin bulunduğu 300 kişi, Ergenekon davasının karartılmaması, tersine derinleştirilmesi talebiyle bir bildiri yayımladı. O günlerde ‘’Ergenekon iddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır. Ancak, diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış kaygısı uyandırmaktadır,, diyenlerden bir kısmı, sonra CHP ve HDP’de siyaset yapmaları, millet vekili olmaları anlamlı gelmiyor mu. ( CHP ve HDP ittifakı gibi) Bu kişiler arasında Ercan KARAKAŞ, Burhan ŞENATALAR gibi isimler CHP’de Genel Başkan yardımcılığı da yaptılar. Ayhan BİLGEN ve Mithat SANCAR da HDP’de yöneticilik yaptılar. Açıkça Ergenekon tertibini desteklediler.
Atakan HATİPOĞLU’nun, 6 Temmuz 2019 ,Aydınlık gazetesinde çıkan ‘’300 aydın nerde yanıldı,, başlıklı yazısından. ‘’ ..300 aydın değil, AK partide, CHP de, MHP de yanıldı, hala yanılıyorlar. Belki 300 şaşkını onlardan ayıran şey, sırtlarında yumurta küfesi olmaması, bir kısmının solculuk veya muhaliflik adına devlete duydukları nefretin onları daha pervasız yapması oldu….Her türlü siyasal değerlendirme, bir yöntem ilkesi olarak, olguları belirleyen faktörlerin , genelden özele doğru sıralanması ile yapılmak zorundadır….Dünya çapında sistem oluşturma yeteneğine sahip ekonomik ilişkiler, kapitalizmin emperyalist karakter kazanmasıyla yayılmıştır. LENİN’ in ifadesiyle, emperyalizm bir avuç ileri ülkenin dünyanın geri kalanını mali yönden boğduğu bir sistem olduğu için, ülkelerin iç siyasal dinamikleri üzerinde belirleyici olan en genel etmendir. Bu nedenle kendi ülkesinin emperyalist sistemin neresinde olduğunu tespit ederek işe başlamayan bir siyasal analiz, dünya gerçeğinden kopar. Olguları sıralayamaz ve genelden özele doğru akıl yürütemez. Emperyalizm gerçeğine gözlerini kapatan ve onun her bir ülke için iç siyasal dinamikleri üzerinde ki somut biçimlenişlerini anlamaya çalışmayanların, siyaseti anlaması ve değerlendirmesi imkânsızdır. 300 aydının ve dönemin siyasal aktörlerinin, Ergenekon ve Balyoz hıyanetinde olan biteni, devlet içi hesaplaşma, demokratikleşme, bağırsak temizleme gibi aptalca bir açıdan görmeleri, nispeten vicdanlı olanların bile haksızlıkları, yaşla kurunun birlikte yakılması gibi okumaları, sözlüklerinde emperyalizmin olmaması ile yakından ilişkiliydi ,, Yeterince açık, bu kadar temiz bir başka anlatım olamaz. Ancak, bunun bilinmemesi imkânsız. Çok daha vahim olan ise bu insanların iş birlikçilik yaparak belli mahfelerden nemalanmasından başka bir açıklama düşünemiyoruz. AB fonlarından alınan paralar ve hibelerin geldiği nokta burası işte. Ülkeyi satmak. Kalkınma ajansları da hangi amaçla kuruldu, bunu da bir düşünün. Hiç kimse karşılıksız para vermez! (Emperyalizm: Bir ülkenin, sömürü temeline dayanarak, bir başka ülkeyi siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılmak istemesi.)
Bizim içimizdeki batı kuyrukçularının kapılandıkları, taşeronluğunu yaptıkları bu batılı emperyalistlere kısa bir iki örnek verelim. 11 Nisan 2019 Antalya NATO Parlamenterler Asamblesi toplantısında, Fransız vekil Sonia KRİMİ’nin sözleri. ’’Soykırım konusunda da tarih kazananlar tarafından yazılıyor, bunun versiyonları vardır ….PKK’yı da dünya terörist olarak kabul etmiyor. Bir tek siz kabul ediyorsunuz ,, gibi laflarla 1915 olaylarına atıfla, yine suçlayıcı tutumuna Dışişleri Bakanımız Mevlüt ÇAVUŞOĞLU’nun verdiği yerinde açıklaması şu oldu. ‘’Soykırım konusunda Türkiye’ye ders verecek en son ülke FRANSA’dır. RUANDA’da, CEZAYİR’de yaptıklarınızı biliyoruz.,, Artık eski TÜRKİYE yok karşınızda cevabı ise yüreklerimize su serpti. ‘’Zulme sesiz kalan dilsiz şeytandır,, 1954’den 1962 yılına kadar, CEZAYİR’in bağımsızlık mücadelesinde 1 milyon insan hayatını kaybetti. Çoğu tabutluk denilen işkence yöntemleriyle. RUANDA’da Fransızların göz yummasıyla yüz binlerce insanın canına kast edildi.
1992–1995 yıllarında SREBRENİSTA’da 2. Dünya savaşı sonrası, Avrupa’da en ahlaksız soykırım yaşandı. Birleşmiş Milletlerin(UN) gözü önünde, görevli HOLLANDA ’lı komutan General Thom KARREMANS, kendisine sığınan 25 bin mülteciyi Sırplara teslim etti. SIRP kasabı Ratko MLADİÇ’in önüne attı. 8 binden fazla Boşnak Müslüman katledildi. BM ise göstermelik iki F-16 uçağını laf olsun diye uçurdu o kadar. Batı, tarih boyunca hep ikiyüzlü davranmıştır. Bir kez daha söylüyoruz, içimizdeki İrlandalılar da hep bu Batı’nın kuyrukçuluğunu yapmışlardır.
Delillendirin
24 Ocak 2008’de, TARAF gazetesi, ‘aranan savcısı bulundu’ diye manşetten vermişti. Abdullah GÜL ‘delillendirin’ dememiş miydi? Ergenekon kumpası 12 Haziran 2007’de başladı. TARAF’da 15 Kasım 2007’de kuruldu. O günden itibaren, TSK başta olmak üzere aydınlara (gerçek aydınlara) savaş açtı. Operasyon gazetesinin hedefi Türkiye Cumhuriyetiydi.
Abdullah GÜL, Ergenekon tertibinin en kritik isimlerinden biri olarak tertipde aktif rol aldı. 7 Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısının hemen arkasından ilk icraatını Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltti. Çetenin başının da ‘’ordudan atılma bir yüzbaşı,, sözleriyle, emekli yüzbaşı Muzaffer TEKİN’i hedef gösterdi. Emniyet ve MİT yetkilileri de GÜL’e bilgilendirme toplantısı yaptılar. Bir şema verdiler. Şemadaki isimler arasında İŞÇİ PARTİSİ yöneticileri ve TSK’nın üst düzey subayları vardı. Gül, şemadaki isimlerin suçlanmalarla ilişkilendirilmesi talimatını verdi. RADİKAL gazetesinden İsmet BERKAN ‘’Bir türlü savcı bulunamıyordu, nasıl oduysa Zekeriya ÖZ bulundu,, diye duyurdu. Çok anlamlı değil mi, bir türlü bulunamıyordu?
A.GÜL’ün rolü hep devam etti. 9 Mart 2009 ‘da ‘’Kürt sorununda iyi şeyler olacak ,, söylemiyle Kürt açılımını başlattı. GÜL, “PKK silah bırakması halinde masaya oturacağız … Silahla barış olmaz,, dedi? Bir kere devlete karşı silah çekmiş kişiler silah bıraksa da yargılanmayacakmıydı, nasıl masaya oturulurdu? Ama PKK, elde silah barış teraneleri atmaya başladı. FETÖ ve PKK birlikte çalıştılar. Hep ERDOĞAN’ı düşman gösterenler, GÜL’ü sinsice gizlediler. Son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde CHP’nin ‘’Her şey güzel olacak ,, sloganı da, FETÖ ve A. GÜL’ü hatırlatıyor bize.
Doğu PERİNÇEK’in avukatı Nusret SENEM, bu davayı asrın davası olarak değerlendiriyor. Bu büyük kumpas, emperyalist Amerika’nın en çullandığı dönemdir. 5 Ocak 2007’de G.W. BUSH’un, Beyaz Saray’da Ergenekon’un düğmesine bastığını Fehmi KORU yazdı.(1.Şubat 2008 –Yeni Şafak) Kaşif KOZANOĞLU, Mehmet EYMÜR’ün ismini verdi. Bu büyük tezgâhın kurgusunda MİT’in de olduğunu söyleyecektir.
ERDOĞAN’ın önce bu davaya hazırlanması için ATABEYLER davasını da görmek gerekiyor (Nusret SENEM). ERDOĞAN’a suikast yapılacak diye FETÖ kumpasına ikna ettiler. Ergenekon davasından önce, derin devlete yönelik ilk operasyon olarak 2006’da gözaltına alınan Atabeyler Çetesidir. Sözde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli rütbeli askerlerin kurduğu iddia edilen bu çete, Başbakan R.T. ERDOĞAN’a suikast düzenleyecekti. 6 yıl sonra,
18 Temmuz 2012’de 9 sanık beraat etti. Ancak bu sürede bu davaya dayanılarak ordu paralize edildi. FETÖ ve A. GÜL‘ün bu oyunları karşısında 2013’de ayılabildiler. ERDOĞAN’ın ‘Kandırıldım’ dediği de budur.
Neler oldu, o dönemde, A tv de, Cumhuriyet gazetesinde, Halk tv’de vs, tertibin merkezinde İşçi Partisi var diye yayın yaptılar. Bu tertibe dolaylı da olsa destek verdiler. Bu davanın merkezinde ‘İŞÇİ PARTİLİLER, AYDINLIK vardır’ diyenler. Şimdi beraat ile biten dava için birileri kahramanlık yapıyor. Silivri’ye bir gün gelmemişler. HALK tv’de PERİNÇEK ağza alınmaz. Peki dava bitti, PERİNÇEK’e, İlhan SELÇUK’a, Veli KÜÇÜK’e vs teşekkür eden varmı? 6 Aralık 1995’de YÖK başkanlığına atanan Prof. Dr. Kemal GÜRÜZ, Ergenekon kapsamında gözaltına alınıp sorgulandığında, ‘’Ben Amerikancıyım, dünya barışını Amerika sağlayabilir. Beni neden gözaltına aldınız ,, diyecektir. Açıkça bu davanın içinde Amerikan parmağı olduğunu bu sözleriyle itiraf etmiştir.
HDP’liler, “FETÖ ile yılanın başını ezin” dediler? T.C devletinden bu kadar nefret etmek. Sonra da kalkıp sahte gözyaşları ile barıştan bahsetmek. Ergenekon kumpası kurulduğunda, FETÖ ve CIA , hiçbir detayı atlamadı. CHP’ye de el atıldı. 2010’da Deniz BAYKAL’a evine FETÖ’cü polislerin yerleştirdiği düzmece kamera ve kasetlerle tertip düzenlendi. Parti başkanlığından istifa etti. Bu operasyonla K.KILIÇDAROĞLU getirildi. TBB Başkanı Av. Metin FEYZİOĞLU, Silivri’de D. PERİNÇEK’ i ziyarete geldiğinde,’’ KILIÇDAROĞLU sizin çıkmanızı istemiyor ,, diyecektir. KILOÇDAROĞLU’nun CHP’si bu davaya tiyatro demiştir. Yine aynı CHP, 15 Temmuz 2016 kalkışmasına da tiyatro diyecektir. BALYOZ davasından Albay Hasan Basri ASLAN, 16 yıl ceza aldı. Eşi Nefise ASLAN, K. KILIÇDAROĞLU’ ndan randevu alıyor. Konuşmaya gittiğinde, yüzüne bakarak ‘’Bizlere yardımcı olacağınızı düşündük, ama olmadınız,, diyor. Aldığı cevap ise ‘’Dışarıya karşı bir darbe davasını destekler konuma düşmek istemiyorum,, oluyor? Dışarısı dediği emperyalist Batı.
Çok açık ve acı olan, maalesef aydın denilen kesim, Avrupalıyız, demokratikleşiyoruz diye üstü kapalı ya da açık, bu yargılamaları desteklemişlerdir. Bu muydu aydın olmak? Tuncay GÜNEY’ in sahte delilleri de bu kumpasa zemin oluşturmuştur. Sahte Haham T. GÜNEY, Kanada da bu bir kumpastı, bitti diyecektir. Artık tutuklamayın, komutan bile bulamıyoruz çıkışı, bu davanın gidişatında bir dönüm noktası olmuştur. TSK’nın paralize olduğunu gördüler. İlker BAŞBUĞ’un tutuksuz yargılanması istemine karşı Abdullah GÜL tersini istiyordu?
Silivri’de, çadırların önünde, yağmur çiseliyordu, hava kararmıştı. Gün geceye dönüyordu. Ama çadırlar ışıl ışıldı. Çadırların Valisi Hıdır HOKKA’ya da bir selam gönderiyoruz. Büyük bir heyecan, kimse soğuk havaya aldırmıyordu ve D. PERİNÇEK konuşuyordu. TÜRKİYE’Yİ BÖLDÜRMEYECEĞİZ. HEDEF TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. HEDEF ATATÜRK’TÜR.
15.Temmuz. CIA saldırısı
Hain bir kalkışma ve 24 Temmuz 2015’de çözüm sürecinin sonlandırılması ve Hendek savaşlarının yapılmasına karşı, yani PKK’ya arka çıkılmasıdır. Kıvırmadan. Buna tiyatro diyen gafiller, ister CHP’den olsun, ister İYİ Parti’den olsun vs. CIA tertiplerini görmezden gelerek bu ülkeye en büyük hainliği yapmaktadırlar. Küresel kapitalist, küresel faşizme karşı muhalif olanlara, karşı muhalefet yapmak gibi bir durum olunca 15 Temmuza tiyatro demek, sahte solun doğasında(fıtratında)olağan şeydir.(Resim–5) Yaşlı ergenler, hala çocuksu hastalıklardan kurtulamamışların, sazan gibi her aptalca görüşe atlamaları var ya. Siyasi jargonlar(kalıplaşmış slogancı sözler)ve mottolar(kalıplaşmış ezberler)üzerinden ve düşünmeden onay verdiğimiz şeylerle bir ülkenin siyasi duruşu belirlenemez. Koşullar değişir, pozisyon(duruş) alırsınız. 15 Temmuz, bir CIA ve FETÖ girişi midir. Tiyatro olsun diye bizde insanlar öldürülmez. Meclis bombalanmaz. Yollarda arabalar çiğnenmez. Burası Amerika değil. İkiz kuleleri hedef aldırtıp 3.000 insanını BOP projesi için gözden çıkaran ülke değiliz.
BOP projelerini eş başkanı batıcı ERDOĞAN’a karşıydık. Ama S-400 ve F-35 gibi, PKK’ya net bir tavır koyması, sonuna kadar ülke menfaatine bir duruş sergileyince kerhen de olsa destekliyoruz. Ekonomik kriz e eyvallah. Başından beri sıcak para borç ekonomisine karşı olduk. Patates soğan esprisini de kıvırmadan, EDOĞAN karşıtlığı için emperyalist güçlerin kışkırtması ile hal mafyasının oyunuydu, (hallerdeki komisyoncu kabzımalların bir kısmı Kürt mafyasıdır. Sorunun odağına hal yasası oturtulunca işin rengi değişmeye başladı?) bilesiniz. Sorun ERDOĞAN yandaşı ya da karşıtı olmak mı, değil. Bir Erdoğan üzerinden sahte ve yanıltıcı karşı duruş, bizi batının emperyalist düşüncelerinin kucağına oturtur. Olgular değil de algılar üzerinden yönlendirme de bir psikolojik savaş örneğidir(5. Kol faaliyetleri). 6 Temmuz 2019 ,Sabah gazetesinde Salih TUNA’nın, CHP’nin AKP lileşmesi üzerine yazısını da okumanızı tavsiye ederim.(Google’dan girebilirsiniz)