Yazının başlığını görenler “dolardan” ya da “altından” bahsediyoruz zannedebilir.
Konumuz bunlar değil.
Borsa, Petrol ve benzeri yatırım araçları da değil.
Bunların “dalgalanmasını” Ekonomi Uzmanları sosyal medyada yoğun biçimde anlatıyorlar.
Dikkat çekmeye çalıştığım çok farklı ve çok tehlikeli başka bir dalgalanmanın belirtileri.
Nedir bu dalgalanma?
Kısaca; iki karşıt görüşün yarattığı, Istanbul’da başlayıp tüm ülkeyi sarmaya başlayan seçim çalkantısı...
İki taraf var ve ikisi de “biz kazandık” diyor, başka bir şey demiyor.
İkiye bölünen bu İnsanlar artık birbirini dinlemiyor, sadece kendi fikrini söyleyip, karşıt fikri susturmaya çalışıyorlar.
İnternete düşen kavgayla karışık sokak tartışmaları bu durumu açıkça gösteriyor ve uyarı sinyallerini(anlayanlara) gönderiyor..
Ben, sokağa kadar yansıyan bu “uzlaşmaz karşıtlığı” ve bu karşıtlığın yaratmaya başladığı “dalgalanmayı” dehşetle ve kaygıyla izliyorum.
Bu dalgalanmayı mutlaka durdurmak zorundayız. Toplumsal Dalgalanmalar önlenemezse nereye varacağı kestirilemez, tsunami’den kötü tahribatlara yol açabilir.
Ekonomide meydana gelen belirsizlikler, çalkantılar elbette bu “dalgalanmayı” artırıyor.
Bitmek bilmeyen seçim tartışmaları, iktidar kanadından gelen “çaldılar” türü yakışıksız suçlamalar da sarsıntıların dalga boyunu çok yükseltiyor.
Bu durumlarda görevin büyüğü elbette iktidara düşüyor.
Öncelikle nabızlar düşürülmeli. Nabızları düşürmek için iktidarda olanlar kibir ve tafrayı bir kenara bırakıp, başaramadığı hususları tevazu içinde kabullenmeli, tarafsız bilim çevreleri ile ve muhalefetle danışma, dayanışma ve uzlaşma içine süratle girmeli, ekonomi, hukuk, temel hak ve hürriyetler alanında hızlı bir reform hareketinin ayrıntılı takvimini açıklamalıdır.
Her şeyden önce de; kritik makamlara akrabaların değil, herkesin beklentisine uygun liyakatli bir kadronun getirilmesi gerekir ki bu sıkıntılı dönemi en az zararla atlatabilelim.
Muhalefete ve bilim çevrelerine düşen eleştirinin yanında olumlu katkı sağlamak, vatandaşlara düşen de sakin bir şekilde siyaseti izlemek, talepleri yasal sınırları zorlamadan dile getirmektir.
Medyada konuşan, yazan bütün medya mensuplarına da; şeffaflıktan yana olmaları, halkın haber alma hakkını titizlikle korumaları, doğru haberden yana olmaları(bu yönde olanları tenzih ederek) acizane tavsiyemdir.
Atatürk’ün tam 100 yıl önce başlattığı yürüyüşü, onun işaret ettiği istikamette sürdürmekten başka çarenin olmadığını hepimizin anlaması gerekir.