İstanbul’da yapılan yerel seçim sonuçları milletin içine sinmemiş...
Özellikle Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimi hiç “içine” sinmemiş.
“Kişi herkesi kendisi gibi bilir” sözü tam bu durumlar için söylenmiş sanki. Seçim döneminde bir hafta İstanbul’daydım, İstanbullular’ın seçime ve seçim sonuçlarına bakışını yerinde görme ve izleme fırsatı buldum.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki; seçim sonuçları beklentiler doğrultusunda şekillendi, çoğunluğun içine de pek ala sindi.
Sonuçları içine sindiremeyen fanatik tutucu bir azınlık vardır belki ama ben İstanbul’da gezdiğim yerlerde “hazımsızlık” çeken kimseye rastlayamadım.
(AKP seçmenleri de buna dâhil)
Ancak televizyon ekranlarında iktidar partisi sözcülerinin hazım sorunu olduğunu gösteren bolca demeçler seslendiriliyor. Üzüntüyle ve kaygıyla izliyoruz.
Milletin “hazmetmediği” bir şeyler var elbette ama seçim sonuçları değil.
Patates, soğan fiyatları mesela...
Et yemeyi unutan insanlar patates ve soğanı, ıspanak ve marulu, rokayı, domatesi, biberi de alamaz oldular. Fakir yemeği olarak bilinen sebze fiyatları bile ateş pahası oldu. Millet bunu hazmedemiyor ama iktidardan bu konuda “çıt” bile çıkmıyor. Varsa yoksa seçim itirazları.
Rahatsızlık yaratan gelişmeler ard arda geldi, gelmeye devam ediyor. Tank Palet Fabrikasını Arap’lara satmak ya da kiralamak da bir kaygı ve hazımsızlık vesilesi, örnekler çok fazla...
Bu gidişi durdurup kalkınma yolunda ileri hamleler bekleyen herkes hüsran ve hayal kırıklığı yaşıyor.
Üretimi artırmak kimin derdi acaba? Tarım bakanı “paramız var ithal ederiz” diyor.
Hazinenin döviz stoklarının ve yeterliliğinin ciddi biçimde sorgulandığı bir dönemde bu kafadaki bir tarım bakanı ile üretimin hangi sorunu çözülebilir acaba? Seçim bitti, geçim derdi devam ediyor.
Seçim sonuçlarına takılıp kalanlar artık bu takıntıdan sıyrılıp, üretimi nasıl artıracağımıza kafa yormalılar.
Ya da istifa mektubu örneklerinden birini seçip, sessizce uzaklaşmayı deneyebilirler.
Milletin selameti onlar için önemliyse tabii ki.