Nüfusun %90’ına yakını kırsalda yasayan Osmanlı döneminde; kırsal nüfusun eğitimine yönelik özel uygulamalara II. Meşrutiyet’ten sonraları rastlanmaktadır. Osmanlı dönemi eğitim sistemi dine dayalı Sıbyan ve Medrese eğitimi ile biraz daha laik olan Enderun Mektebi’nde verilen eğitimden oluşmaktadır. Kırsal kesim Sıbyan ve Medrese eğitiminden yararlanmakla beraber Enderun Mekteplerinden sadece gayri Müslimler ve devşirmeler faydalanabilmişdir. Kırsal kesimin üretimi ve insan gücünün hakim olduğu 17. Yüzyıla kadar Osmanlı devletinin yönetim anlayışının desteğiylede bu güç sayesinde imparatorluk büyümüştür. Osmanlıdaki dini ağırlıklı ve yetersiz kırsal eğitim devam ederken 17. Yüz yıldan itibaren Avrupa fen ve bilimle uğraşarak güçlü devletlerin oluşması sağlanmıştır. Meşrutiyet yıllarından sonra kısmen her alanda yenilenme gayreti olmuşsada yetersiz kalınmış ve 20. Yüzyıl başlarında imparatorluk çökmüştür. Bu küllerden doğan Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran ekibin lideri büyük devlet adamı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK,1925-1930 arasında devrimler içinde en önemlisi olan EĞİTİM konusunu Grigory Petrov’un ‘’Beyaz Zambaklar Ülkesinde ‘’ adlı eserinde Finlandiya’nın eğitim seferberliğini nasıl yaptığını baz alarak çalışmalar başlatılmıştır. Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, anlatmaktadır. Bu feyzden yola çıkılarak Atatürk’ün talimatıyla kırsal kesimin eğitilmesi için,Eğitim Kursları ve Halk Evleri, Halk Odaları, Köy Öğretmen Okulları, daha sonra Köy Enstitüleri gibi özel eğitim politikaları uygulamaya konulmuştur. Bu sayede büyük yol katedilmiştir. Lakin 1950 yılından itibaren bu uygulamalar çeşitli gerekçelerle terk edilmiştir. Günümüz de ne yazık ki eğitim sistemimiz giderek bozularak genç neslimiz bilim ve fen alanlarında çok yetersiz yetişmektedir. Daha kötüsü Osmanlıdan beri sahip olduğumuz kırsal kesimdeki gücümüzde giderek yok edilerek TARIMSAL ÜRETİMİMİZ de yetersiz hale sokulmuştur.
Çok geç olmadan eğitim sistemimizi acilen revize ederek çocuklarımızı bilim ve fende, tarımda yarışa katılacak şekilde yetiştirmeliyiz. Ülkemiz coğrafyası ve stratejik konumu başta olmak üzere hiçbir ülkede olmayan nimetlere sahiptir. Bu kaynakları iyi kullanarak mutlu ve zengin bir ülke olmamız için siyaset kurumlarını iyi dizayn ederek doğru politikalar olan Atatürk ilke ve devrimleri ışığında yönetimler yaratılmalıdır.