Bugün sizlere güreş sporuyla ilgili bilgileri içerin bir yazı yazıyorum.
Türk Sporu araştırma yapıldıkça çok değerli bilgilere ulaşılacaktır. Ancak günümüze kadar az miktarda kaynağa ulaşabilmiştir. Köşe yazımda güreşin doğuşu ve ülkemizde yapılan güreş türlerinden bahsedeceğim
Karakucak Güreşinden Yağlı Güreşine Uzanan Tarihi Gelişimi
İnsan topluluklarını millet yapan kültürün başlıca parçalarından birisi de spordur.
Türk halkının kutsal günlerde yapılan şölenlerde, Oğuz geleneği olan mutlaka güreş, davul zurna veya mehter çalarak yapılırdı.
Spora bu kadar çok önem veren milletimiz, büyük sporcular da yetiştirdi. Rekorları için anıtlar dikti. Ancak, okçuluktan başka geleneksel spor kollarında yazılı belgeler az oluşu nedeniyle o ünlü sporcularımızdan çok azının adı çağımıza kadar gelebilmiştir.
Eski Türkler, yalnız yılbaşı bayramlarında güreşmezler, evlenme toylarında, zafer şölenlerinde de güreşirlerdi. Hakanlar da yanlarında bulundurdukları Alevi-Bektaşi geleneğine göre “Kırk yiğid”i birbirleriyle veya başka ulusların güreşçileriyle karşılaştırırlardı.
Yunanlılar da Olimpiyat yarışmaları yapılırken kadınların bu yarışmaları seyretmeleri, hatta “Olimpia” ya yaklaşmaları bile yasak edilmişti. Buna karşılık, Türkler’de her türlü spor yarışmaları yapılırken kadınların ve kızların seyretmesi özellikle istenir, hatta güreş yarışmalarına katılan Türk kızlarının adı destanlarda övülerek anılırdı.
Milattan iki yüzyıl önce güreş yapan Moğollarda, o dönemlerde güreş kabile törelerine göre yapılıyordu. Her kabilenin güreşçileri ve bir “Başpehlivan”ı vardı. Bu güreşçiler aynı zamanda savaşçı idiler.(Dr. Ahmet Temir, “Gizli Tarih”, Ankara-1948, s.68)
Türkler, din, ilim ve sanat da, her zaman iyiye ve en güzele yönelmekte ve onu benimsemekte hiçbir zaman güçlük çekmemişlerdir. Başka uluslardan her aldıklarını kendi örf ve geleneklerine göre uygulayarak, Türklüğe özel bir biçime sokmuşlardır. Orta-Asya çadır mimarisinden sonra, İslâm sanatından esinlenerek nasıl ki yepyeni bir Selçuklu ve Osmanlı mimarisi yaratmışlar ve Türklüğe özgü “Kartal, şahin, koç, at…” gibi Ongun’ların mezar taşlarına, kale kapılarına, cami duvarlarına ve türbelerine işlemişlerse, Yunanlılar’ın ve Bizanslılar’ın yağlanarak yaptıkları güreşi de görünce, karakucak güreşine uygulayarak tamamen Türk’e özel yepyeni bir yağlı güreş türü ortaya çıkarmışlardır.(Ongun konusunda daha geniş bilgi için Bkz. Hüseyin Namık Orkun, “Eski Türkler’de Arma” Ülkü Dergisi, 19 Şubat 1943, sayı 39; Ziya Gökalp, “Eski Türkler’de İçtimai Teşkilat”, Milli Tetebbular Mecmuası, Temmuz-Ağustos 1331, sayı 3)
Eski Yunanlılar’ın her dört senede bir yaptıkları Olimpiyat oyunlarında ve tanrılar için yapılmış tapınakların şerefine düzenlenen genel oyunlarda yapılan güreş, iki türlüdür.
Bunlardan birincisi, güreşçilerden birinin üç defa dizleri üzerine çökmesiyle yenik sayılan güreş türüdür.
İkincisi “Pancratlum volutatırium” denilen güreştir. Bu güreşte hasımlardan birisi yenilgiyi kabul edinceye kadar –pes edince- ye devam eder. Bu tür güreşte, her türlü oyun yapmak, kol, bacak bükmek, hasmın canını acıtmak, zor durumlara sokmak kurallara aykırı değildir.
Yarışmaları kazanan güreşçilere eşya cinsinden ödüller veriler ve boynuna çelenk asılır. Kazanılan ödüllerin, mutlaka tanrı adına tapınağa, verilmesi gerekir. (Halikarnas ahalisinden“Ağasi Kalis-Ağasi cles” Apollon Teriyopeen tapınağı şerefine yapılan genel oyunlarda kazandığı sehpayı tanrıya sunacağı yerde kendi yanında alıkoyduğu için (Halikarnas Birleşik Hükümeti) nden çıkarıldı” (Charlex Texier, Küçük Aysa, Çev Ali Suad, İstanbul-1340, C. III. s. 164)
Yağlı güreşin Anadolu içine girememiş ve yalnız Rumeli’ye ve Bizans’a –İstanbul- yakın Batı Marmara yörelerinde kalmış olması göz önünde tutularak, bu güreşin o yörelerde evvelce yerleşmiş Türkler tarafından Yunan güreşinden esinlenerek yapıldığını göstermektedir. Rumeli ve Trakya’ya ilk defa yerleşen Türkler, Peçenek Türkleri’dir. Peçenekler Niş ile Sofya arasındaki ovalara, Makedonya’ya, Filibe’ye ve Şumlu’ya 1048 yılında yerleştiler.
Osmanlılar. Konya Selçuklu Devleti’nin yıkılış tarihi olan 1308 yılına kadar Selçuklular’a tabi bir uç beyliği olarak tamamen Oğuz törelerine bağlı yaşadılar. Bu dönem süresince “Alpler” çağının ve geleneklerinin devam ettiğini görüyoruz. Ertuğrul Gazi’nin cengâverlerinden “Konur Alp, Tuğrul Alp, Hasan Alp…”“Alp”liğin bütün özelliklerini taşıyan, “Şeyh Mahmut, Targal, Samsa Çavuş, Taz Ali, Kara Tekin…” gibi yiğitler de cesur, iyi kılıç sallayan, kuvvetli ve komple sporcu kişilerdi.
1360 yılında Osmanlı padişahı olan Sultan I. Murat her haliyle tam bir Alp idi. Babası Orhan Bey’in “Kırk Yiğit”iyle beraber Oğuz töresi gereğince yetiştirilmişti. Ençok sevdiği ve yaptığı sporların başında avcılık ve güreş geliyordu.
Ondördüncü yüzyılın ikinci yarısının başladığı bu dönemde, Osmanlı ülkesinde “Karakucak” ve “Yağlı” güreş yapılıyordu. Bu dönemde aşiret düzeninden saray düzenine geçilmemişti.
Türklerin yaptığı güreş türleri
Karakucak Güreşi
Karakucak güreş türü, Türkler’in öz güreşidir. “Kara” sözcüğü bütün Türk lehçelerinde “Kara” olarak kullanılır ve siyah anlamındadır. Anlam dışı olarak (yas, acı, kötü, cahil, bozuk düzen, yalın…) sözcüklerinin anlamını yansıtabilmek için “Kara–baht, kara-haber, kara-gün, kara-düzen, kara-yürekli, kara-toprak, kara-kış, kara-yel, kara-sığır, kara-güç…” gibi bileşik sözcük olarak da kullanılır. Kara yiğitlerin ve kara-yağız koçakların yaptığı güreş anlamına gelen “Kara-koçak güreşi” bileşik sözcüğünün halk ağzında “Kara-kucak güreşi” biçimine dönüştüğü kanısındayım. Anadolu’ya gelen Türklerin yaptığı güreş günümüzde ülkemizinAmasya, Tokat, Havza, Çorum, Yozgat, Sivasdolaylarında yapılmaktadır.
Aba Güreşi
Güreş sporunun tarihine bakıldığında en eski güreş türü olarak Aba Güresi gözlenmektedir. Bu güreş türü İskit, Saka, Uygur, Karahan, Moğol, Özbek, Kazak, Çağatay, bugünkü sınırlar içerisinde de Gaziantep, Antakya yörelerinde konaklamalar ini yapan Kızık Türkeri’nce yapılmaktadır.
Aba güresi, dünyada giysilerle yapılan ilk güreş türlerindendir. Orta Asya’da mücadele ve askeri eğitim aracı olarak yapılan güreş sporu M.Ö. 4 yy’da Türk topluluklarınca Çinli’lere öğretilmiştir. Hatta Uzakdoğu yakın boğuşma sporlarından olan Judo, Aba Güreşi’nin biraz değiştirilerek modernize edilmiş seklidir.
Kısa şalvar adından da anlaşılacağı gibi keçi yününden yapılır. Şalvarın ağız kısmına kösele deri dikilir. Bağı ise kalın örme ipten yapılır. Kısa şalvar diz üstünde baldırın orta yerine gelecek uzunlukta dizayn edilir.
Genellikle Kahramanmaraş İl merkezi ve ilçelerinde icra edilen bu Güreş çeşidi yıllardır yapıla gelmektedir. Şalvar güreşi çok eski geleneklere dayanan ve Türkmenler tarafından yapılan bir güreş türüdür. Kahramanmaraş yöresinde yapılan tüm güreşlerde bu tür şalvar kullanıla gelmiştir. Yapılışı çok eskilere dayanan bu güzelim Güreş şimdi sadece Kahramanmaraş'ın Bertiz, Baydemirli ve çevresinde yılda bir defaya mahsus olmak üzere Festival şeklinde tanzim edilerek bu ananenin yaşatılmasına çalışılmaktadır.
Yağlı Güreş
Yağlı Güreş, Türklerin yüzyıllardan beri yaptığı sporlardandır. Yağlı güreş Karakucak güreşin yağ sürülerek yapılan şeklidir.
Yağlı Güreş davul ve zurna eşliğinde yapılmaktadır. Yağlı Güreş genelde Ege, Trakya ve Karadeniz yörelerimizde diğer yörelerimize göre daha çok yapılmaktadır. Daha önceki yazılarımda ülkemizde nerede yapıldığını yazdığım için kısaca anlattım.
Atatürk’ün de çok sevdiği güreştir. Eski bir güreşçi olarak kendini sorumlu bilip, Cumhuriyetin ilk yıllarında güreş sporuna önem vermiştir.
Kaynaklar
http://www.uyur.com/2909/aba-guresi
http://www.guresdosyasi.com/kissalvargur.html
http://www.gelenekselfed.gov.tr/salvar.html
http://www.dersodev.com/konu/gures-nedir-guresin-tarihi-ve-gures-cesitleri/1804