Kurtdere Yağlı Güreşleri yazı dizimin bugünkü bölümde sizlere Türklerin Balkanlara gidişi ve tekrar Anadolu’ya dönüşü ile yörenin geleneklerinden bir kaçından bahsedeceğim.
Balkanlardan Muhacir olarak gelen Pehlivanlar
Türkler, Anadolu’ya yerleşip çoğalınca ve Osmanoğulları devletini kurunca sadece Anadolu çevresi içinde yaşamanın kendilerine dar geleceğini anlamakta gecikmemişlerdi. Bunun sonucu olarak da gözlerini Boğazlar’ın karşı kıyılarına, yani Avrupa topraklarına çevirmişlerdi. Buraların bereketli toprakları kendilerini çağırıyordu.
Türkler sayısız haçlı, haçsız seferlere, Hristiyan âleminin bütün açık ve kapalı ittifaklarına rağmen altı yüzyıldır Rumeli’nde tutunabilmiştir. Avrupa’da sahip olduğu pek çok geniş toprakların bir bölümünü olsun muhafaza edebilmiştir.
Elbette bu kolay olmamıştır. Rumeli topraklarını durup dinlenmeden elinden gaspetmek çabasında olan çeşitli milletlerin ordularına karşı savaşmak zorunda kalan babayiğitler cömertçe kanlarını akıtmışlar ve şehadet şerbetini seve seve içmişledir. Hele bunların arasında bulunan biraz zayıf bünyeliler hiçbir şekilde hayatta kalamamışlardır. Bitip tükenmek bilmeyen bu savaşlardan arta kalanlar ancak son derece sağlam yapılı kişiler olabilmiştir. Bu babayiğitlerin torunlarından ise dünyayı şaşırtacak kuvvette ve kudrette pehlivanların türemesi kadar tabii bir şey olamaz.
Bunlar sadece kuvvet ve kudret bakımından değil, fakat ahlak bakımından da eşsiz üstünlükte birer varlık idiler. Günümüzde yağlı güreş tarihimize baktığımız zaman adları hala dillerde dolaşan nice ve nice büyük pehlivanımızın Rumeli kökenli olmalarının tek sebebi budur. Bunların adları sayılmakla tükenmez. Örneğin Zigoş diye halkı tamamıyla Türk bir köy vardı ki bir davul sesi duyuldu mu istisnasız her evden elinde kısbet zembili ile bir delikanlı fırlardı. Şöyle aklımıza gelen birkaç muhacir pehlivanın adı sayabiliriz.
Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet, Kel Aliço, Hergeleci İbrahim, Kara Ahmet, Kazıkçı Karabekir, Kara İbo, Adalı Halil, Koca Rüstem, Makarnacı Hüseyin, Kızılcıklı Mahmut, Tekirdağlı Hüseyin gibi pehlivanlardır.
Kurtdere Köyünü tanıyalım
Kurtdere Köyü, Balıkesir’in kuzeyinde yer alıp; merkeze uzaklığı 37 km.dir. Balıkesir-Bursa devlet karayolunun 10 uncu kilometresinden sola ayrılan Şamlı-Ilıca yol güzergâhındadır. Bu güzergâhta İbirler Köyü, Karacaören Köyü ve Şamlı Beldesinden geçilerek köye ulaşılır.
Kurtdereli Yağlı Güreşlerinin yapıldığı er meydanının girişinin sol tarafından köyün mezarlığı bulunmakta ve mezarlığın girişinde de Kurtdereli Mehmet Pehlivanın anıt mezarı bulunmaktadır.
Güreşlerin yapıldığı gün bir ara fırsat bulup köyü gezdim. Köyde Kurtdereli’nin yaşamını sürdürdüğü evini, antrenman yaptığı taşı, 1906 yılında yaptırdığı cami gezdim. Son olarak mezarının yayına geldiğimde orada bulunan köylülerle görüştüğümde bana şu bilgileri verdiler.
Kurtdere Köyü Tarihçesi
Kurtdere Köyümüz, tarihte 93 Harbi olarak bilinen (1887-1888) Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan büyük kafileler halinde aylarca süren uzun yolculuktan sonra zulüm, açlık ve hastalık sefaletinden kurtulabilen atalarımız tarafından kurulmuştur.
Günümüzde Kurtdere Köyünün nüfusunu Bulgaristan Dobromirka, Bukurovo ve Provadia köyleri ile Kırcaali, Varna yörelerinden gelen muhacirler ve Yunanistan, Yanya ve civarından gelen muhacirler oluşturmaktadır. Ancak çoğunluk Dobromirka ve Bukurovo köylerindendir.
Kurtdere Köyü Halkı adetleri günümüzde de yaşatmaktadır.
Sedanka Köy kadınlarının kendi aralarında yaptıkları eğlencelerdendir. “Bazı yörelerde oturmaya da sedanka denir” Özellikle uzun kış gecelerinde komşu kadınlar ve kızlar bir evde toplanırlar. Kendi aralarında eğlenirler, sohbet ederler, mısır patlatırlar, oya, dantel gibi el işleri yaparlar. Çorap, çetik örerler. Yaptıkları işlerden birbirlerine örnekler verirler. Kızlar hemen her defasında nerede Sedenka olacağını istedikleri delikanlılara haber verirler. Delikanlılar da gelip giderken ve pencere aralıklarından onları gözetler. Bazen kadınlardan biri kızları göstermek için güya delikanlıların orada bulunduğundan haberi yokmuş gibi perdeleri açar. Bu sayede delikanlılar da kızları serbestçe görürler.
Cemal: Bayram akşamı on, on beş yaş arası erkek çocuklar köydeki bütün evleri gezerek un, para, mendil, ekmek, yiyecek toplarlar. Bu gezmeler sırasında çocuklar ev sahiplerini dışarıya çıkartmak için maniler söylerler. Ailenin özelliğine göre iyi dilekte bulunurlar. Örneğin: evlenecek yaşta erkek çocuğu olanlar için:
“Cemal, Cemal… Öldü Cemal,
Dağda saban işlesin
Ovada koyun kışlasın
Allah size karakaşlı, kara gözlü bir gelin bağışlasın (Yetişkin kızı olanlar için güvey denir)
Deylim Allah deylim …”
Diye dış kapıda bağırarak iyi niyette bulunurlar. Hediye vermeyen olursa yine maniler söyleyerek kızdırırlar. Aldıkları hediyeler bakkallara satılıp paraya çevrilir. Bir şeyler alınıp yenir, eğlenilir.
Meci Eskimiş bir âdettir. Bir komşunun diğer komşularını yapağı ditmek, taramak, eğirmek, mısır soymak, ayçiçeği ve mısır döğmek gibi işleri için yardıma çağırmasıdır. Bazı mısırlarda koçan üzerine serpişik durumda koyu kahverengi daneler bulunur. Bunlara "Moga" denir. Mısır soyma sırasında bunlardan kime daha çok çıkarsa, o kişi diğerlerini mogalamış sayılır. Topluluk halinde bu işler yapılır, sohbet edilir… Ev sahibi meciye gelenlere kabak ve mısır pişirerek ikramlarda bulunur. Böylece hem eğlenilir, hem de komşular birbirleriyle yardımlaşmış olurlar.
Koleda Gecesi Ocak ayının on birinci gecesidir. Koleda gecesinde kabak, mısır pişirilir, mısır patlatılır. Büyükler o gece evden dışarı çıkanların "sırtına karakonca biner" diye çocukları korkutur. Bu gecede bir parça sap alınıp çocuklar üzerine oturtulur. Böyle yapılınca tavukların kuluçkaya yatacaklarına inanılır. Bulgaristan’dan kalma bir âdettir.
Hıdırellez: Köyde Hıdırellez Bahar Bayramı niteliğinde kutlanan mevsimlik bayramlardandır. 6 Mayıs günü sabah erkenden kalkılır, kır ve bahçelerde ateşler yakılır; dilekler tutularak ateş üzerinden atlanır. Eğlenilir; mani ve türküler söylenir. Bu âdet çok eskilere dayanmakta olup, göç edilen Dobromirka Köyü’nde de aynı heyecan ve etkinliklerle kutlanırdı. Hıdırellez’i Kutlama Nedenleri Hıdırellez yaz başlangıcıdır. Yaz ve kışın ayrılışıdır. Bir yıl Hızır Günleri ve Kasım Günleri diye ikiye ayrılır. Mayıs'ın altısında Hızır günleriyle yaz başlar 186 gün sürer, Kasım'ın sekizinde Kasım günleri başlar 179 gün sürer. Hıdırellez'de baharın gelişi kutlanır, insanlar yaza bayram sevinciyle karşılık verirler. Yazın gelişi bayramıdır. Hıdırellez, halkın belleğinde bir takvim olmuştur. Çobanlar, sığırtmaçlar Hıdırellez’de tutulur ve başlar. Bu nedenle de eskiden Hıdırellez’e “Çoban Bayramı” da denirdi.
Şekerli Mısır Evlenmek üzere söz kesilen çiftlerin nişan töreninden önce ailelerinin tanışması, iki aile arasında iyi diyalogların başlatılması ve oğlan tarafının müstakbel gelin adayını görmeleri amacıyla bir eğlence gecesi düzenlenir. Bu eğlencenin düzenlendiği geceye “Şekerli Mısır” denilir. Kız evinde sadece bayanlarca düzenlenen bu törende, mısır kaynatılarak şekerle karıştırılıp misafirlere ikram edilmesinden dolayı tören bu adı almıştır. Eğlence sırasında genç kızlar türküler söyleyip oynarlar. 1980’li yıllara kadar devam eden bu gelenek bugün kaybolmuş durumdadır.
Evlenme Düğünü: Eski yıllarda evlilikler daha çok görücü usulü ile yapılır, evlenmeler 16-17 yaşlarında olurdu. Kız istemeye köyün hatırlı kişileri gider, “Allah’ın emri peygamberin kavli ile kızınızı, oğlumuza istemeye geldik” diyerek kız istenir, uygun görülürse “nasipse olur” denilerek kız verilir.Eskiden kızın çeyiz ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla “başlık parası” alınırdı.Düğünler kına gecesi, köylülere eğlence, misafirlere eğlence ve gelin alıcı günü olmak üzere iki gün iki gece yapılır. Kına gecesinde gelin ve diğer kadınlar dallı (kadife üzerine gümüşten motifler işlenmiş elbise ) giyerler. Maniler söyleyerek gelinin el ve ayaklarına kına yakarlar.Bu törene “takı” denir. Erkek tarafından hazırlanan gelin arabası (eskiden halı, kilim ve çiçeklerle süslü öküz arabasıyla yapılırken günümüzde taksiler süslenerek yapılmaktadır.) önde köy gençlerinin taşıdığı Türk bayrağı (üzerine havlu ve basma dolanmış) ile gelin evine gelinir. Kapıda gelinin kardeşleri kapı açma parası, sağdıçları çeyiz sandığının üzerine oturarak çeyiz parası alınır. Gelini arabadan damadın babası hediye vererek indirir, daha sonra gelin evin balkonuna çıkarak gözükür. Kılınan yatsı namazından sonra köy imamı eşliğinde tekbirlerle damat eve getirilerek imam nikâhı kıyılır. Böylece düğün töreni bitmiş olur. Düğünün haftasında kız evine damat götürülür. Daha sonra kız anası damadı çağırır. Düğünün haftasında kız evine damat götürülür. Daha sonra kız anası damadı çağırır. Böylece iki aile arasında sıcak bir diyalog ortamı yaratılmış olur.
Adım Turtası: Henüz adım atmaya başlayan çocuklar için yapılan bir âdettir. Çocuk adım atmaya başladığı zaman ailede şekerli çörekler yapılır. Yapılan çöreklerin birinin içine para konur. Bu çörekler komşulara dağıtılır. İçine para konulan çörek kime çıkarsa o, çocuğa bir hediye alır. Adım turtası yapılmazsa çocuğun düzgün yürüyemeyeceğine inanılır.
Köyde, Bayramlar, Sünnet Düğünü, Doğum, Ölümlerde geleneklere göre yapıldığını belirttiler.
Sizlere Güreşler süresi içerisinde kızların ve erkeklerin giymiş olduğu giysilerinin fotoğraflarını yayınlıyorum.
Kaynak
Murat Sertoğlu, “Rumeli Türk Pehlivanları Kurtdereli Mehmet-Adalı Halil” Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:651, Türk Büyükleri Dizisi:2, 1986-Ankara.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kurtdere,_Karesi
Kurtdereli güreşleri yazım devam edecektir