1432 yılında Ergene adıyla kurulan yerleşim alanı, Edirnenin başkent olduğu dönemde Gelibolu üzerinden Anadolu ile bağlantı kuran merkez olmuştur. 1873 yılında Edirne–İstanbul demiryolu tamamlanarak Uzunköprü İstasyonu da faaliyete girerek şehir böylece Uzunköprü adıyla anılmaya başlamıştır. Stratejik konumu 1. Dünya savaşı kapsamında Çanakkale Savaşı dönemlerinde askeri ikmal için demiryolunun Gelibolu’ya uzatılması çalışmaları da yapılmıştır. Balkan göçlerinde en fazla göç alan ve göçmenlere kucak açan ilçemizdir. Osmanlı Devleti’nin bir çok ihtiyacının karşılanması hizmetini üstlenmiş ve bu hizmetleri Cumhuriyet döneminde devam etmiştir. Özellikle 1930’dan itibaren Uzunköprü’de olduğu gibi endüstriyel üretim anlamında ipekböçekçiliği – bağcılık gibi üretim sektörü ilçeye önemli katma değer sağlamıştır. Daha sonraki yıllarda ayçiçeği ve çeltik üretimi ve bunları işleyen fabrikalar çoğalmış ve küçük sanayi sitesinin 1971 yılında bölgede ilk önce Uzunköprü’de oluşmasını sağlamıştır. Bu yıllarda ilçenin gelişimi ve varlığı il bazında en öne çıkmıştır. Fakat Uzunköprü’ye önemli bir katma değer sağlayan demiryolu, 1971 yılında Pehlivanköy–Edirne–Kapıkule güzergahının açılmasıyla Uzunköprü ekonomisinin ilk frenlerinden olmuştur. Yavaş yavaş kan kaybetmeye başlayan Uzunköprü ekonomisi Ergene Nehri kirlikiğinden en büyük zararı görmeye başlamış ve 2011 yılından itibaren hizmete giren Ergene üzerine inşa edilen yeni köprü de şehir ekonomisine tüy dikmiştir. Halbuki bu köprü mevcut tarihi köprünün 500 m alt bölümünde menba tarafına yapılsaydı şehir içinden geçen çift yol bağlantısıyla bağlanarak şehir bay–pass edilmeyecekti. Maalesef temsilci vekillerimiz ve yerel yöneticilerimiz, bölgemize yapılacak yatırımları planlamadıkları gibi başkalarının planlamalarını da kamuoyumuzla paylaşmadıkları veya haberleri olmaması yüzünden Uzunköprü’de olduğu gibi sürekli kaybediyoruz. Halbuki bu yatırımlar planlanırken ve yatırım programına girerken bunları yönetecek ve ilimize ilçelerimize en verimli hale gelmesi için bu yatırımları vekillerimiz yönlendirmeliydi. Ne yazık ki bunlar bir türlü gerçekleşemiyor. İşte bu yüzden Uzunköprü’de istihdam sağlayan yağ ve çeltik fabrikaları gibi kurumlar kapanmıştır. Son yıllarda hızla kapanan kömür ocakları da ekonomiye negatif etki yapmaya başlamıştır.(Birleşerek yapılamayan kömür ıslah tesisleri ve açık işletme sistemini dışarıdan bir firma gerçekleştirmektedir) Halbuki Uzunköprü ilçe hudutlarında 100 milyon ton civarında var olan linyit kömürü ortak akılla işlenerek hem ısınma, hem de modern teknolojiyle 50 MW’lık bir santralla elektrik üretilme imkanı vardır. Çünkü ilçenin gelişip zenginleşmesi için ENERJİYE fazlasıyla ihtiyaç vardır. Tamamı pompaj elektrik enerjisiyle sulama yapacak Çakmak projesinin elektriği de bu sayede sağlanabilirdi. Gene ilçe hudutlarında Rüzgar ve Güneş emerjisinden Ergene üzerine yapılacak kauçuk gövdeli alçak barajlardan elde edilecek enerjilerle Uzunköprü’nün ihtiyacı olan enerjisi sağlanabilecektir.
Aslında Uzunköprü’nün(tıpkı Edirne ilinin sahip olduğu imkanlar gibi) geçmişten günümüze var olan bilgi ve kültür birikimi yeniden canlandırılıp Uzunköprü ihya edilebilir. Bunun için öncelikle bilgi paylaşımı ve araştırma seferberliğine başlanmalıdır. Bunların öncülüğünü de başta vekillerimiz, Belediye, Ticaret Odası ve Borsası, Ziraat Odası ve ilgili sivil toplum birimleri yaparak bir stratejik plan yapılıp, öncelik sırasına göre yapılacaklar kamu ve özel sektör girişimleriyle hayata geçirilmelidir. Burada öncelikle Uzunköprü ve Edirne’nin etrafında var olan 225 milyar dolarlık Balkan ve Istanbul pazarını hedefleyerek bu konuda tanıtım ve pazarlama, satış küme ve birlikteliği oluşturulmalıdır.(Hayrabolu tarım makinaları imalatında giderek öne çıkmaktadır)Etrafımızdaki pazarı iyi inceleyip ihtiyaç olan ürünler ve bizim Ürettiğimiz ürünleri işleyerek mamul halde satarsak kazanacağız. 25 yıllık şehir Karamanda 6 ad. Bisküvi, 14 ad. Unlu mamül ve un fabrikası, 5 ad meyva ve üzüm suyu fabrikası 12 ad yumurta üretm tesisi....var ve hepside ihracata çalışıyor. Balkan ülkelerinin gelişimi devam ederken 2014 yılında sadece tarım ürünleri ithalatı 30 milyar dolardır. Balkanlara ve İstanbula ihtiyacı olan salça ve sebze ihtiyacının % 10’unu satsak yeterli olur. Aslında Uzunkprü’de model oluşturan bir kaç üretici de var. Örneğin Değirmenci köyündeki basit tünel seracılık ilçe genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Zeytin pazarlaması yapan şirket diğer ürünler için model olmalıdır. Hayvansal ürünlerimizi ve tarımsal endüstriyel ürünlerimizi geçmişte olduğu gibi Uzunköprü ve çevresi üretip İstanbul ve Balkanlara satabilir. Bu bilgi, birikim ve kültür vardır. Stratejik ve ulaşım imkanlarımızı da kullanarak bu atılımı yapabiliriz. Başkentlik yapmış Bursa ve ilçeleri ne hale geldi. Başkentlik yapmış ve Bursa’dan daha fazla imkana sahip başkent Edirne ve Uzunköprü ne haldedir? Bunların sorgulanması lazımdır. Yeterki bilgiyi ve ortak aklı paylaşıp bunları değerlendirecek ve yönetecek insanlarımıza sahip çıkalım. Yazık oluyor bu imkanları değerlendirimezsek bilinmeli ki bunları bölgemizde hızla büyüyen modern feodalite yakın gelecekte gerçekleştirecektir.