Enerjide dışa bağımlılığımız giderek artmıştır. 2002 yılında birincil enerjide dışa bağımlılığımız % 67 olup buna ödediğimiz para 9,3 milyar dolarken, 2014 yılı itibarıyla (azalan enerji talebine ve düşen petrol fiyatlarına rağmen) birincil enerji ithalatında dışa bağımlılığımız % 74 de ulaşmış ve ödediğimiz para 55 milyar dolara çıkmıştır.
Enerjide yüksek oranda bağımlı olduğumuz ülke Rusya Federasyonudur. Doğal gazımızın yüzde 98’ini ithal ediyoruz. Bu ithalatımızın yüzde 55’i Rusya’dan gerçekleştiriliyor. Petrolde (petrol ürünleri de dâhil edilirse) Rusya’ya bağımlılık yüzde 16’lar seviyesinde. Kömür ithalatımızın yüzde 35’i de Rusya’dan. Bu yetmezmiş gibi ülkemizde inşa etmeye karar verilen (AKP hükümeti kararıyla) Akkuyu Nükleer Santrali’nin de inşaatından işletmesine, yakıt tedarikinden atık yakıtın muamelesine ..vs işin tamamı Ruslara verilme anlaşmasıyla göbeğimizden Rusya’ya bağımlı hale getiriliyoruz.
Gelelim, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye, gerektiğinde, doğal gazı çok farklı yerlerden temin yoluna da gidebilir, Akkuyu Nükleer Santralı da başkasına yaptırabiliriz!!” iddiasına, ithal ettiğimiz doğalgazın % 55 Rusya’dan tedarik edilmektedir.
Varsayalım Rusya’dan vazgeçtik veya Rusya gazı kesti, yapılan anlaşmalara göre İran (en pahalı gazı aldığımız ülke ve Suriye konusunda farklı safta) Azerbaycan, Cezayir...kendi imkanlarımız ile 210 milyon m3 günlük gaz ihtiyacımızın en fazla 195 milyon m3 nü en fazla 1 ay karşılayabiliriz. Bu yüzden YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ politikası düsturuyla devam edilerek girdiğimiz bu enerji bataklığından yeni enerji politikalarıyla kurtulmamız lazım.
Oysa Türkiye’nin halen devreye alınmamış olan linyit, hidroelektrik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle kaynakları mevcuttur. Doğru, güvenilir, çevreci temiz teknolojilerle bu santrallar devreye alınırken, enerji sektörüne yönelik ekipmanlarda (türbinler, paneller, jeneratörler, vb.) yerli imalatlarla gerçekleştirilebilirse, Türkiye’nin enerjideki bağımlılığı da hızla azalacaktır. Bu uygulama yanında, özellikle binalardaki ve sanayideki enerji verimliliğinde yapılacak iyileştirmeler de yapılırsa, enerji ihtiyacı ve kullanımı açısından geleceğe yönelik kaygı duymamız için hiçbir neden olmayacaktır. Yerli kaynaklarımızı maalesef kullanamıyoruz. Kömür santrallarımızı, hidrolik kaynaklarımızı hızla artırmalıyız.
Yenilenebilir enerji kaynakları açısından RÜZGAR – GÜNEŞ – BİYOKÜTLE KAYNAKLARIMIZ FAZLADIR. Ne yazık ki bunları layıkıyla kullanamıyoruz.
Tabii ki nükleer santrallerimizin de artması gerekir. Bazıları hemen karşı çıkabilirler ama bu yanlıştır, tedbirleri alınıp teknolojisi iyi olduğu sürece en ucuz enerji kaynağıdır. Gelişmiş ülkelerin tümünde fazlasıyla nükleer santral vardır. Komşu Bulgaristanda 6 santralın 3 tanesi yenilenmiş ve kullanılmaktadır. Keşke diğer enerji kaynaklarımızı tam kullansak nükleer santrale gerek de kalmaz.Güçlü olmak ve gelişmek için enerjiye ihtiyacımız vardır. Özellikle Trakya bölgemiz ENERJİ koridoru KÖPRÜSÜ haline gelmiş ve giderek önemi artmaktadır. Bu yüzden doğalgaz boru hatları bölgemizden geçtiği sürece Trakya’da daha fazla doğalgaz santralı yapılarak enerji ihtiyacımızı karşılamalıyız.
Önemli bir avantajımız da tarım kültürümüzün gelişmiş olması. Sulama avantajımızı iyi kullanmamıza fırsattır.Tarım mevsiminde 6 aylık dönemde bölgesel Güneş radyasyonumuz oldukça iyidir.Ferdi ya da müşterek 5 kw – 100 kw Güneş enerjisi santralları tarımsal sulama için güzel bir imkandır.
Gelişen teknoloji ve damlama sulama sayesinde su ve enerji tüketimi de azalmıştır. Bu sayede sebze yetiştiriciliği seracılığı da bölgemizde gelişecektir. Devletin sulama yatırımlarının tamamına yakını da enerji kullanarak sulama yapılmasına göre dizayn edildiğinden mutlaka bu projelerin enerji üretim kaynaklarının sağlanması gerekir. Aksi halde yapılan bu pahalı yatırımları işletmek çok zorlaşacaktır.