Padişah burada gömülü olan azizleri ziyaret ve duada bulunduktan sonra, kimsenin ileri gitmemesini emredip, Erzurum o gün nazar-ı iltifat-ı padişahi ile manzur olub, tamirine ferman olunmuştur[68]. Kanuni Sultan Süleyman ordusu ile Diyarbakıra çekilmek ve orada kışlamak üzere hareket edip, Erzurumdan Hasan kalasına iki konak bir edilerek 6 Eylül 1534de ulaşmıştı. Ertesi gün Çoban Köprüsü ve Aras nehri geçilip, 1 Rebiul-evvel 941/10 Eylül 1534 Perşembe günü Eleşgird ovası başındaki Aydın Bey köyü veya Alagöz, Kızlar kalası, Aydın Beyli yolundan, Tebriz yolunu bırakıp, Erciş yoluna girmişti[69].
Kanuni Sultan Süleyman, kış mevsiminin de yaklaşmasından dolayı, binbir sıkıntı ile Hazır, Ser-i Ab-ı Gür Hamir, Çubuk, Çakırbeyli, Karye-i Ağı, Kala-i Ercişe güçlükle 16 Eylül 1534de ulaşırken, geriden topların gelmesini de burada beklemekteydi [70].
Bu arada, İbrahim Paşa, Tebriz şehrini daima itaat altında tutmak için Tebrizin güneyinde Cengiz Han neslinden ve İranın lhani hükümdarlarından meşhur Gazan Hanın Şenb-i Gazan denilen türbesi civarında bir kale inşaa ettirmiş ve bu kaleyi yaptırabilmek için birçok ağır masraflar yapmak zorunda kalmıştı. Hareket halinde bulunan ordudan bin kadar okçu ve bazı umerayı da kalenin muhafazası için koymuştu[71] .
Ulama Paşa ve Defterdar İskender Çelebi, İbrahim Paşanın huzuruna gelerek, ikisi de aynı ifadeler ile; Bu memlekette eşkiyanın asıl ocağı Kızılcadağ yaylağıdır. Bir miktar asker ile varıp, dağını ocağını yok etmek gerekir diyerek, Başveziri kandırıp Ulama Paşa komutasına onbin seçkin asker alarak Kızılcadağ yönüne hareket edilmişti. Ulama Paşa emrindeki bu onbin asker, Kızılcadağ da Kızılbaş kılıçlarına yem edilmiş, hepsi sıkıcı dereler ve derbendler içinde telef olmuştu[72]. Bu tedbirsizlik ve başarısız harekat İbrahim Paşaya muhalifi olan İskender Çelebi ve Ulama Paşa tarafından yaptırılmış, yanlış tavsiye sonucu doğan acı neticelerdi.
Daha sonra, İskender Çelebi ve Ulama Paşa, Kızılcadağ başarısızlığı sebebi ile, İbrahim Paşaya gelip; Şahın birliklerinden çekinmeye gerek yoktur. Hemen bir miktar asker ile varıp, Erdebili ve Şahın oradaki ağırlığını ve barınaklarını çoğa-aza bakmadan talan ve tahrip edelim dediler ise de, Şah Tahmasbın gelmekte olduğu haberi üzerine bundan vazgeçilmişti[73].
İbrahim Paşanın İran umerasından Menteş Sultana gönderdiği mektup önem arzetmektedir. Çünkü, İran Şahı Tahmasb tarafından, bu Menteş Sultan Azerbaycan müdafaasına memur edilmiş bir kimseydi. Safevi Devletinde askeri ve idari kadro içinde ileri gelen bir şahıstı.
İbrahim Paşa Tebrizi zaptettiği sırada ona bir mektup yazmıştı[74]. Menteş Sultanın da diğer bazı beyler gibi Osmanlı Devletine itaat için hazır beklemekte olduğunu, kendisine duyurmuş olmasından duyduğu memnuniyeti belirten İbrahim Paşa, Padişahın da; asakir-i derya misal ile diyar-ı şarka teveccüh-i hümayun eylediğini, geldiği vakit Tebrizi taht edineceğini ve bu bölgeyi mevay-ı ehl-i islam etmeden başka bir iş ile meşgul olmayacağını, haber veriyor ve hali hazırda Horasanda olan Şah Tahmasbın harekete geçirilmesi ve Azerbaycan bölgesine gelmesini temin eylemesini istiyordu[75]. İbrahim Paşanın atak ve girişken tavrı neticesini vermiştir. Aylardır ortalıkta gözükmeyen Şah Tahmasb ordusuyla Horasandan Azerbaycana doğru hareket etmişti. Fakat Kızılcadağ muharebesinden sonra, padişahlarını başlarında görmeyen Osmanlı ordusu içinde bir kısmı seslerini ve tenkitlerini artırarak: Şaha Şah, askere penah gerek diyerek Kanuni Sultan Süleymanı başlarında görmek arzularını yüksek sesle dile getirmişlerdi. Bunun üzerine İbrahim Paşa, 11Rebiul-evvel 941/21 Eylül 1534de Padişaha ulaşılması için Ercişe Ferhat çavuşla bir arz göndermişti[76].
İbrahim Paşa, bu arzında; 11 Rebiul-evvelde Tebriz civarında oturak olunan Sadabad nam mahalden göçülüb aday-ı makruhun üzerine yürünüb bir konak ilerü Avcan(Ucan) nam mahalle (ertesi gün) nüzul olundukda düşman tarafından dil alınub aduy-ı makruhun ilerü gelen beğleri askerleriyle Avcana karib Miyane nam mahalle geldükleri muhakkak olduğı ecilden askeri mansurdan onbin mikdarı kimesne çıkarılub karavul tarikiyle gönderilüb bilcümle aday-ı makruhla gereği gibi ulaşılmışdır. Lain-i mezkur bunca zamandan beru kaçub uzak memleketlere gitmiş iken elhamdulillah Hz. Sahib-kıran-ı alempenahın yümn-i himmedleri ile kendü ayağıyla gelmiştir... [77]. İbrahim Paşanın bu arzı Kanuni Sultan Süleymana Ercişte ulaşır-ulaşmaz,