Gebze, Kala-i Hereke, Çınarlı, İzmit, Sitare Köprüsü, Derbend-i Kazıklı, Dikilitaş, Kala-i İznik, Yenişehir, Akbıyık, Zincirlikuyu, Derbend-i Ermeni, Bozüyük, İnönü, Ilıca, Kala-i Kütahya, Altuntaş ovası, Çakırsaz[41] menzillerinden sonra Elmadağında üç günlük avdan sonra Afyon-Karahisara, müteakiben Akşehire vasıl olmuşlardı.(30 Zilhicce 940/ 12 Temmuz 1534) Kanuni Sultan Süleyman Akşehirde iken; Van, Vastan ve diğer kalelerin fethini bildiren Serasker İbrahim Paşanın 4 Temmuz 1534 tarihli ikinci arzını almıştı[42].
Kanuni Sultan Süleyman Muhibbi mahlasıyla şiirler yazmıştı. Şiirlerinden biri de, Irakeyn Seferi sırasında yazmış olduğu şu hamasi gazeldir:
Allah Allah diyelüm; Sancak-ı Şahi çekelüm,
Yürüyüb her yandan Şarka sipahi çekelüm,
İki yerden kuşanalım yine gayret kuşağın,
Bulaşub toz ile toprağa, bu rah-ı çekelüm.
Payimal eyliyelüm kişverini Surhserün
Gözüne, sürme deyu, dud-i siyahı çekelüm.
Bize farz olmuş iken; olmamuz İslama zahir,
Nice bir oturalum, bunca günahı çekelüm,
Ey Muhıbbi, yürüyüb Şarka sipahi çekelüm.[43]
Kanuni Sultan Süleyman Akşehirden itibaren; Arkıt Köprüsü, Ilgın, Pınarbaşı, Hatun Çayırı(Zengi Gölü), Germükbeli, 8Muharrem 940/20 Temmuz 1534de Konyaya girip, Hz. Mevlana vb. yerleri ziyaret etmişti. Burada ise, İbrahim Paşadan ulak gelip, Aras, Murat boyları ile Van Gölü çevresindeki fetholunan kalelerin anahtarları Kanuni Sultan Süleymana takdim edilmişti[44]. Konyadan hareketle, Kanuni Sultan Süleyman; Hz. Molla Hünkar, Karapınar, Akçaşar, Düden Gölü, Ereğli, Niğde, Bakauddin Çayırı, Develü Karahisarı, İncekara Köprüsü, Kayseri, Sarımsaklu suyu üstünde Barsama çayırı, Çubuğ ova, Şarkışla, Püsküllü, Latif Gölü, Danışmanludan 27 Muharrem940/8 Ağustos 1534de Sivasa girmişti[45].
Bu esnada, Kanuniden yardım istemek veya onu İrana karşı savaşa teşvik etmek amacı ile, Yaşılbaş;/Özbek Hanı) Ubeydullah Han(1533-1539)dan bir mektup gelmiş,[46] Ubeydullahın mektubuna Kanuni Sultan Süleymanın cevabı gayet müsbet olup, gönderilen mektuptan memnun olduğu ve kızılbaşlara açtığı mücadelede muvaffakiyet ümit edildiği ve mücadeleye devam edileceği bildirilmişti[47].
Kanuni Sultan Süleyman, Sivastan yola çıkarak; Koçhisar(Hafik), Kazlıgöl, Koyulhisar önüne varmış ve vaktiyle Fatihin iki defa, Yavuz Sultan Seliminde Çaldıran seferinde yürüdüğü anayolu tutarak, doğuya doğru Çeribaşı köyü, Azim çayırı, Gümüştekin, Kabakluca ova, Aktepe, Yassı Çimen, Karaviran yolu ile Erzincana (10 Safer 941/20 Ağustos 1534de) ulaşmıştı[48]. Erzincanda Sultan Süleymana Şirvan Beyi II.Şirvan Şah Halil (1524-1538)den bir elçi gelmişti[49].
Kanuni Sultan Süleyman Erzincandan kalkıp, Çubuk boğaz, Derbend-i Subha Hanı, Tercanı geçip, Kala-i Huban, Mama Hatun, Cinis ve Erzuruma vasıl olmuştu[50].
Bu sırada,Ulama Paşa öncü kuvvetlerle, İbrahim Paşadan evvel Tebrize girmiş, burada şehir eşrafı tarafından karşılanmıştı. Ulama Paşa, şehrin en büyük camisi olan Uzun Hasan Camiine giderek, Kanuni Sultan Süleyman adına hutbe okutup, para bastırmıştı. Daha sonra da Tebrizin anahtarlarını Osmanlı Padişahına göndererek: İranı isterseniz yanıma gelin, siz gelinceye kadar tamamını elimde tutacağım, Şah Tahmasb ki, şimdi Türkistan ile Horasanda Tatarlar ile uğraşıyor, savaşacak kuvvete sahip değildir. Irak ile Azerbaycan sizi bomboş beklemektedir. demekteydi[51] .
Oysa, sefer Bağdatı zaptetmek maksadıyla ilan edilmişti. Siyaset ve savaşın hedefi bu olabilir, fakat ordunun harekat hedefi düşman ordusuydu.Seferin asıl hedefi ise yakın şarkta hakimiyetti[52]. Osmanlı ordusu başlangıçta Halep, Mardin ve Musul yolu ile Bağdata yürüyüş hazırlığı yapmış olduğu halde, sonradan Halep, Diyarbakır, Tebriz istikametinde İran hududuna doğru yürümeyi kararlaştırmıştı. 20 Haziran 1534 tarihine kadar Diyarbakırda toplanan Osmanlı askerleri; yeniçeri, sipahi, kapıkulları, Anadolu, Rum, Karaman, Halep, Şam, Dulkadır, Diyarbakır ve Kürdistan askerlerinden mürekkep yaklaşık ellibin kişi kadardı. Güneydoğu Anadolunun önemli bir şehri ve Akkoyunlulara başkentlik yapmış olan Diyarbakırdan 22 Haziran 1534de hareket eden Osmanlı ordusu, Bingöl yaylağında birçok kale ve şehrin anahtarlarını alarak, iki hafta kadar burada konakladıktan sonra, temmuz ayı başlarında Tebrize doğru yürümüşlerdi[53].