Gene her şeyi karıştırdılar, gene her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
“Stratejik derinliğe” dalıp, bir türlü çıkamayanlar debelendikçe çukurun koyu derinliklerine biraz daha yuvarlanıyorlar. Ne yazık ki ülkeye kaybettirdikleri de her geçen gün çığ gibi büyüyor, büyüyor. Sözde başarılı operasyonun ilk görüntülerine bir bakın:
Suriye hükümeti Türkiye'nin Şah Fırat Operasyonu'nu "alenen saldırganlık" olarak tanımladı ve sonuçlarından Ankara'yı sorumlu tutacaklarını bildirdi. (yani Türkçesi; misilleme hakkımız saklıdır diyor Suriye Hükümeti.)
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı da, Türkiye’nin Suriye topraklarına yaptığı operasyonun hiçbir mazereti olamayacağını söyledi. (yani İran da resti çekiyor ve karşı duruyor.)
En kötüsü de şudur herhalde; dünyada bu operasyonu haklı gören, destekleyen ve onaylayan tek ülke dahi çıkmadı şu ana kadar. Yalnızlaşan ve dış politikada hata üstüne hata yapan bir devlet konumuna sürüklendik ne yazık ki.
İçeride de bu operasyonu destekleyen yok. Çünkü yapılanın onaylanacak tarafı yok ki. Türkiye Süleyman Şah Türbesi'ni terk etti ve Eşme köyünde yeni karakol çalışmaları başladı.
İşin özeti bu. Neresini beğenelim?
IŞİD denilen bir terör örgütünden korkup 95 yıllık toprağımızı terk etmek mi güzel, PKK uzantısı PYD terör örgütüne sığınmak mı hoş.
Uluslararası hukuk açısından saldırgan ve işgalci ülke konumunda olmak mı iç açıcı.
Türkiye’yi bu hallere düşürmekten memnun musunuz? Bence değilsiniz... o zaman neden ülkemize bir iyilik yapmayı, bırakıp gitmeyi düşünmüyorsunuz?
Yoksa son darbeyi de siz mi vuracaksınız?