Cumartesi günü ETSO Salonunda Sayın Osman İnci’yi dinlerken hem üzüldüm, hem de gerçek anlamda endişelendim.
Sayın İnci’yi Edirne’de yaşayan herkes tanır. Rektörlük yapmış, çevreye duyarlı bir bilim adamıdır.
Her zaman da bilimsel gerçekleri anlattığına inanıyorum.
Değerli Hoca, Ergene Nehri ile ilgili 2011 ve 2012 tarihli bazı bilimsel araştırma sonuçlarını açıkladı.
Kansere sebep olan başta kobalt olmak üzere birçok ağır metal oranı kabul edilebilir değerlerin 4 katına yakın oranda bulunmuş.
Nerede mi? Ergene civarında yetişen çeltiklerde.
Sadece çeltikte de değil, patates, hatta marul ve maydanozda da aynı oranlarda ağır metal, yani kanserojen madde saptanmış.
İnsan böyle bir bilimsel bulguyu dinleyince üzülüyor. Bazı bakanların “Ergene’de balık tutmaktan” bahsetmesi ise insanın üzüntüsünü katmerliyor.
Ve sıkı durun, açıklamanın devamı var:
İTHAL PİRİNÇTE BULUNAN AĞIR METAL (YANİ KANSEROJEN MADDE) ORANI ERGENE CIVARINDA YETİŞENLERDEN DE FAZLA OLARAK TESPİT EDİLMİŞ.
Bunun anlamı açıktır: ithalat yoluyla paramızla zehir alıp halka satıyoruz demektir. Ülkemizde yetişen en zehirli (kanserojen) pirinçten daha zehirli bir pirinç nasıl ithal edilebilir?
Bunun bir standardı, tahlili yok mudur?
Bence Hoca’nın bu açıklamaları suç duyurusu olarak değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Bilimsel raporlar da delil niteliğinde olmalı herhalde. Ama bu raporlar 2, 3 yıl önce yayınlandığına ve şimdiye kadar bir kovuşturmaya konu olmadığına göre durum umut vadetmiyor.
Endişe veriyor.
Ergene yakınındaki pirincin daha kötüsünü (ağır metal ihtiva edenini) kimbilir ne kadar yedik... Kim bilir kaç kişi bu yüzden kanser olma risk taşıyor...
Sizi de endişelendirmiyor mu?