Vakıflar Haftası ve Vakıf Medeniyeti Balkan Vakıfları yılı etkinlikleri başladı.
Vakıflar Haftası açılış nedeniyle dün ilk olarak Saraçlar Caddesi'nde, Vakıflar Haftası Yürüyüşü yapıldı. Daha sonra Atatürk Anıtı önünde tören gerçekleştirildi. Burada Vakıflar Bölge Müdürlüğü yöneticileri anıta çelenk bıraktı. Saygı duruşu ev İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Bölge Müdürü Hayati Binler, vakıf, temelinde hak sevgisi ve insan olan bir kavram olduğuna vurgu yaparak şunları kaydetti:
“Bunun için ibadethaneler bina eder, okullar yapar, imaretler, çarşılar, hanlar, hamamlar, çeşmeler, köprüler kurar. Açı doyurur, üşüyeni örter, muhtacı korur, kollar. Vakıf eserlerimizin korunması ve onarımı yanında, öğrencilere yönelik eğitim yardımı, engelli ve muhtaç vatandaşlarımıza yönelik muhtaç maaşı ödemesi, muhtaç vatandaşlarımıza yönelik kuru gıda yardımı yapıyoruz.
Bizler, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün birer görevlisi olarak, Vakıf Medeniyetinin varisleri olduğumuza inanıyoruz. Biliyoruz ki; Vakıf yoluyla vücuda gelmiş eserlerin her biri, ulvi bir amaç uğruna vakfeden ecdadımızın yadigârıdır”
‘Selimiye, Üç Şerefeli Edirne’de olmasa…’
Vakıfların, çoğu zaman farkında olmasak da hayatımızda önemli bir yer tuttuğunu anlatan Binler, “Şimdi sizlerden bir an şu manzarayı düşünmenizi istirham ediyorum. Edirne’mizde şu sayacağım eserleri şehirden bir anlığına silelim: Selimiye Külliyesi, Üç Şerefeli, Eski Cami, Alipaşa Çarşısı, Bedesten, Sokullu Hamamı, Saray Hamamı, İkinci Beyazıt Külliyesi, Camiler, Mescidler, Arastalar, İmaretler, Hanlar, Hamamlar, Kervansaraylar, Medreseler, Şifahaneler, Hastaneler, Köprüler, Çeşmeler, Sebiller… Bütün bu eserleri gözlerimizin önünden silelim. Geriye ne kaldı? Sadece evlerimiz ve çoğu estetikten yoksun işyerlerimizden başka hiçbir şey değil mi?
Saydığımız bütün bu eserlerin vakıf olduğu düşünür ve bu zaviyeden bakarsak; şehirciliğimizin bir vakıf şehirciliği, mimarimizin bir vakıf mimarisi; imaretleri, okulları, sağlık sistemiyle medeniyetimizin bir vakıf medeniyeti olduğunu açıkça görürüz. İşte çoğu zaman dikkat etmediğimiz Vakıf eserleri, aslında bu kadar çok hayatımızın içinde, yaşamımıza bu kadar girifttir” dedi.
‘Vakıf eserlerini ileriye taşımalıyız’
Edirne’deki en çok bilinen vakıf eserlerinden biri olan Rüstempaşa Kervansarayı’nın onarımı, 1980 yılında dünya çapında verilen Ağa Han mimarlık ödülünü aldığını hatırlatan Binler, “2011 Yılında ise Selimiye Camii ve Külliyesi, Unesco tarafından dünya mirası listesine eklendi.” Dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında Unesco bu kararla, Selimiye’yle birlikte üç ismi daha tescilledi: Bir; Gölgesinde nefes almaktan bahtiyar olduğumuz bu Allah’ın evini yaptıran Sultan 2. Selim;İki; (Burada tüm marifetimi kullanarak üstatlığımı ayan ettim) diyen Mimar Sinan;Ve üç; 450 yıla yaklaşan ömrüyle hâlâ dimdik ayakta durmasını sağlayan vakıf sistemi. Dikkatinizi çekmek isterim: Cami ile birlikte okullar yaptıran, giderlerini karşılayacak akarların bağışlanmasını sağlayan da, mimarlık ödülünü alan da, yüzyıllar boyu dimdik kalan abideleri yapan da aslında bu vakıf sistemidir. Bugün bizler saydığımız bu üçlü adına torunlar olarak sevinirken; ecdattan aldığımız bu istikamette yeni ürettiğimiz eserlerin dünya mirası olmasına sebep olduğumuzda, torunlarımızın da bizim yaptıklarımızla övünmesini temin ettiğimizde, ecdada olan borcumuzu o zaman ödemiş olacağımız muhakkaktır. Atalarımızın bize bıraktığı vakıfları ve vakıf medeniyetini daha ileriye, daha mükemmele ulaştırmak azmi içinde olacağız”