Aynı zamanda zanaatkâr denilen el sanatları ustalarının sayısındaki ciddi azalış da el sanatlarının geleceği konusunda endişe uyandırmaktadır. Türkiye’nin geleneksel el sanatlarını; halı ve kilimcilik, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, altın ve gümüş işleri, çinicilik, çömlekçilik, işlemecilik, oya yapımı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımı, taş işçiliği, bakırcılık, sepet örücülüğü, semercilik, keçe yapımı, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. olarak sıralamak mümkündür.
Turistlerin özgünlük arayışı ile yöneldikleri el sanatları, Türkiye gibi turizm açısından da gelişmekte olan ülkelerde önemle üzerinde durulması gereken bir konu ve potansiyel haline dönüşmüştür. Bundan dolayı turizm merkezlerinde toptan veya perakende olarak pazarlanan el sanatı ürünlerin yoğun talebe maruz kaldığı görülmektedir. Çünkü ziyarette bulunan bir turist için el sanatlarına ait ürünlerin alınması geçirdiği kültürel tecrübenin de bir kanıtı bir göstergesi olmaktadır.
El sanatları günümüzde var olduğu bölgenin tanıtımına ve turizm potansiyeline istihdam sağlayarak ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Turistik alışverişlerde alınan el sanatları ürünleri turist için benzersiz bir deneyim olmakla birlikte ülkeye yeni turistler çekmenin de yolunu açmaktadır. El sanatları bu sayede bulundukları yere turistik bir çekicilik sağladığı gibi, işgücü niteliğinin artmasına yol açarak istihdama da katkı sağlamaktadırlar.
Geleneksel el sanatlarının turizm endüstrisi içinde yer alması hem turizm faaliyetlerinin devamlı olması hem de kültürel değerlerin uluslararası arenada tanınır olmasını mümkün kılmaktadır. Ancak bu değerlerin gidilen bölgeye has olması turizmin temel ilkelerinden birisidir. Bu yüzden turistin gittiği yere özgü geleneksel el sanatlarını deneyimleyerek hediye ya da hatıra olarak satın alması turist için unutulmaz bir deneyim sağlayacaktır. Bu da bölgenin yaratıcı kimliğini sürdürülebilir kılmaktadır. Bu nedenlerle, turizm ve el sanatlarının bir arada yer alması olumlu sonuçlar doğurabilecek potansiyele sahiptir.